Kır gezintilerinde, tepelerin yamaçlarında, çeşitli tabiat olaylarıyla meydana gelmiş minicik kovukları siz de görmüşsünüzdür. İşte bu minicik kovuklar çoğunlukla “kaya güvercinleri” (cohımba livia)’nin yuva yapmak için tercih ettikleri ideal yerlerdir.
İlkbaharla birlikte her sabah kayaların yarıklarından, gırtlaktan kesik kesik çıkan sürekli sesler akseder. Yakından geçenler, bu seslere bir anlam veremezler. Gerçekte bunlar, “erkek güvercinlerin dişilerine sevgilerini içli bir tarzda anlatışlarından” başka birşey değildir. Bu seslenişlerle sevgilerini yeteri kadar anlatamadıklarına inandıkları için de, bazan başlarını öne, arkaya sallayarak eşlerini bir Ortaçağ şövalyesi gibi selâmlarlar.
Yiyecek aramak için yuvalarından ayrıldıkları zaman “süratle ve dim dik havalanırlar”. Bazıları ağaçların dallarına konarak tomurcukları yerler. Bazıları da, çeşitli tahıl tanelerini gagalamak için bir tarlaya inerler. Yürürlerken hareketleri telâşlıdır. Her adım atışta başlarını sallarlar. Bu da, ayaklarının çok kısa oluşundandır. Tecrübeli ve keskin olan gözleri, en küçük taneyi bile görür. Eğer aynı lokmayı, aynı anda iki üç güvercin birden görmüşse ortalık hemen karışıverir. Kanatlarını kabartıp kursaklarını (göğüslerini) şişirerek birbirlerinin üstüne atılırlar. Oburluk yüzünden bir anda sert ve hırçın bir kuş oluverirler.
Kursaklarını tahıl taneleriyle doldurduktan sonra “su içmek zorundadırlar”. Bunun da sebebi, güvercinlerin, “taneleri kabuklarıyla yutmalarıdır”. Yediklerini yumuşatmak için su içmek ihtiyacını duyarlar. O andan itibaren bir kaynak aramaya başlarlar. Öteki kuşların aksine “gagalarını suya daldırıp uzun aralıklarla emerler”.
Daha sonra hemen hemen toplu olarak yuvalarına dönerler. Günün sıcak saatlerini orada geçirirler. Güneş batmadan önce tekrar yem aramak üzere yuvalarından ayrılırlar. Karınlarını doyurup sularını içtikten sonra geceyi geçirmek için yine geriye dönerler. Hayatları “çok düzenlidir”. Değişiklikten hoşlanmazlar. Bu yüzden de onları “evcilleştirmek çok kolaydır”. Yuvalarına öylesine bağlanırlar ki her ne pahasına olursa olsun tekrar oraya dönmek isterler. Hattâ kilometrelerce uzaklaşmış olsalar bile..
GÜVERCİNLERLE İLGİLİ BİRKAÇ RAKAM
Uzunluk: 30 – 50 sm.
Ağırlık: 400 – 900 gr.
Uçuş hızı: Saatte 50 – 100 km.
Ömrü: 15-20 yıl.
ŞEHİRLERDE YAŞAYAN GÜVERCİNLER
Cami avlularını, şehrin meydanlarını dolduran güvercinleri hepimiz biliriz. Zarif uçuşlarıyla şehri süsleyip şenlendirirler. İnsanlardan korkmadan sokaklara süzülüp inerler. Yolcuların ayakları arasında dolaşırlar. Yarı evcil olan bu tür, “kaya güvercinleri (Columba livia)’nin şehirlere yerleşenleridir”.
YAVRULAR
Güvercinler, genellikle “iki yumurta yumurtlarlar” ve yılda en az üç, en çok on yavru çıkartırlar. Soya göre yavru sayısı değişir. Kuluçka döneminde anneyle baba işbirliği yaparlar. Gece, anne yumurtaların üstünde yatarken baba, yuvanın yakınında uyuyarak anneyi korumaya çalışır. Arasıra birisi yumurtaların üzerinde yatarken öteki yiyecek aramaya gider. Döndüğü zaman da bütün davranışlarıyla eşinden nöbeti devralmak istediğini anlatır. Eğer nöbette olan, yumurtaların üstünden kalkmak istemezse gaga ve kanat vuruşlarıyla onu yerinden kalkmaya zorlar.
17 – 18 gün sonra yavrular yumurtanın kabuğunu kırarlar. Genellikle yumurtaların birisinden dişi, ötekinden erkek yavru çıkar. Doğdukları zaman gözleri görmez. Vücutları ince bir tüyle örtülüdür. Günlerce ana ve babalarının kanatları altına saklanarak soğuktan korunurlar. Başlangıçta yavrular, ana ve babalarının “kursaklarından salınan süte benzer bir salgıyla” beslenirler. Sonra babaları onları yavaş yavaş sert tahıl tanelerine alıştırmaya başlar. Karınları sürekli olarak açtır. Babalarını görünce telâşla karşılarlar. Gagalarını iyice açarak paylarını ısrarla isterler. Yavrular hızla büyürler. Kısa bir süre içinde vücutları tüy ve teleklerle örtülür. Birinci ayın sonunda uçar ana ve babalarını izlerler.
MUHABERE (HABERLEŞME) GÜVERCİNLERİ
Hemen hemen bütün güvercin türleri yönlerini tayin edebilirler ve yuvalarına dönebilirler. Muhabere (Haberleşme) güvercini olarak ayrı bir tür yoktur. Uçabilen her güvercin muhabere güvercini olabilir. Bunun için de güvercinin uzun ve sabırlı bir “eğitim dönemi” geçirmesi gerekir. Arasıra güvercin yarışmaları düzenlenir. Bu yarışma için güvercin, yuvasından 700 veya 1000 km. uzağa götürülür. Serbest bırakılır bırakılmaz güvercinin bir ok gibi dimdik yükseldiği görülür. Kısa bir süre geniş bir daire çizer. Sonra yuvasının bulunduğu yönü tayin ederek hızla uçmaya başlar 200 veya 300 metre yükseklikte “saatte 100 km. süratle” uçar.
Yere, ancak bir iki yudum su içmek için iner. Güvercinlerin bu özelliğinden yararlanmayı düşünen insanlar onları “uçan bir posta aracı” olarak kullanmaya başlamışlardır. Muhabere güvercinlerinin ayağına veya sırtına, içine gönderilmek istenen mesaj konmuş olan ufak bir tüp bağlanır. Eski Mısırlılar uzak ülkelere haber gönderme işinde güvercinleri kullanıyorlardı. Romalılar, güvercinlerden “ilk olarak savaş sırasında” yararlanmışlardı. İkinci Dünya Savaşı’nda da güvercinler haberleşmede başarıyla kullanılmışlardır.
BİRKAÇ GÜVERCİN IRKI
Yeryüzünde çok sayıda güvercin ırkı vardır. Özellikle bu zeki kuşlara sıcak ve ılıman ülkelerde daha çok raslanır. Evcil olmuş güvercinlerin soyu “kaya güvercini (Columba livia)’dir”. Ülkemizde en çok raslanan güvercin türü tahtalı (Columba palumbus)’dır. Genellikle Avrupa, Batı Asya ve Kuzey Afrika’da dağlık yerlerde yaşayan bu güvercin türünün uzunluğu 43 sm., tüyleri külrengi – mavi, ayakları ve gagası kırmızıdır.
