Demiryollarının doğuşu

Çeşitli keşif ve icatlarıyla modern insanlığa önderlik eden 19. yüzyılın en önemli yaratısı demiryolları nasıl ortaya çıktı? Demiryolunun mucidi George Stephenson’un 1830’daki Liverpool-Manchester hattının açılış seferi ve Rocket lokomotifi ile kazandığı zafer. Buharlı lokomotifin gerçek babası sayılan Richard Trevithick kimdir ve Türkiye’deki ilk demiryolu hattı (İzmir-Aydın, 1856) ne zaman yapıldı?

Çeşitli keşif ve icatlarıyla modern insanlığa önderlik etmiş olan 19’uncu yüzyılın en önemli yaratışlarından biri de şüphesiz demiryollarıdır. Genellikle Demiryolu denilince, yolları, taşıt araçları, köprü ve tünelleri, istasyonlarıyla bir tüm olarak tren işletmeleri akla gelir. Ama ilk demiryolu şüphesiz böyle mükemmel bir bütün olarak doğmadı. Emekleyen bir çocuğun geçirdiği bütün acemilikleri yaşadı. Bununla birlikte onun ilk adımları bile muhteşem bir başlangıç oldu.

MUHTEŞEM BAŞLANGIÇ

15 Eylül 1830. Altı yıllık bir çalışma sonucu meydana getirilen demiryolu hattı işletmiye açılmak üzereydi. George Stephenson’un başında bulunduğu çalışma ekibi mühendislik yönünden büyük bir iş başarmıştı: Hat boyunca irili ufaklı 63 köprü kurulmuş, dokuz gözlü koca bir kemer köprü yapılmış, dünyanın ilk demiryolu tüneli açılmıştı. Buharlı lokomotifin babası sayılan “George Stephenson” aynı zamanda mükemmel bir yol ve köprü mühendisi olduğunu ispat etmişti.

15 Eylül günü Stephenson, açılış seferine katılacak olan sekiz lokomotifin içinde en güçlüsü olan “Northumbrian” m üzerine çıkmış hareket işaretini bekliyordu. Liverpool şehri dünyanın ilk demiryolu yolculuğuna sahne olacaktı. Açılış törenine katılacak olan bütün lokomotifler iki hat üzerinde yer almışlardı. Birinci hatta yalnız Stephenson’un Northumbrian adlı lokomotifi, ikinci hatta ise arkalarında ufak birtakım vagonlar takılı olduğu halde öteki yedi lokomotif bulunuyordu. Bakanlar, sorumlu kişiler, davetliler bunlara binmişti.

Başbakanın bulunduğu vagon bir mihrace köşkü gibi muhteşem biçimde süslenmişti. Demiryoluna gelince, törene başlanmadan önce bütün hat metre metre kontrol edilmiş, herhangi yapım yanlışlığı veya bozukluk olup olmadığı iyice araştırılıp gözden geçirilmişti. Bu arada teknikerler de birinci hat üzerinde boyuna üfleyip puflıyarak istim salan koca lokomotifin her yanını son bir defa gözden geçiriyorlardı.

Biraz sonra hareket emri verildi. Bütün lokomotifler yavaş yavaş yola koyuldular. Et- alkış sesinden çınlıyordu. George Stephenson, lokomotifinin üzerinde hiç heyecanlanmadan kendinden emin bir tavırla emirler yağdırıyor, halkın sevinç gösterilerine karşılık veriyordu. Öteki yedi lokomotifin kendisini geçmesini bekliyordu. Sonunda tam istim le yola koyuldu ve onları geride bıraktı. Halk bu başdöndürücü hız karşısında şaşkınlığa uğramıştı. Gerçekte lokomotifin hızı bugünkü normal bir bisikletin hızından daha fazla değildi.

ZAFERLE SONUÇLANAN KAZA

Lokomotifler Park Side istasyonunda durdular. Su ve yakıt ikmali yapacaklardı. Burada Stephenson’un önceki yıl kısa bir mesafe üzerinde yaptığı hız denemesinde büyük bir başarı kazanan “Rocket” (füze) adlı ünlü lokomotifi bazı manevra gösterilerine başladı. O yıllarda bir lokomotifin geri geri gitmesi korkunç bir akrobasi olayı sayılıyordu. Halkın bu gösterileri merakla izlediği bir sırada lokomotif yolun üzerinde bakınıp duran seyircilerden birine çarptı ve yaraladı. Üstelik bu adamcağız yetkili kişilerden biriydi.

George Stephenson’un zaferi bu acı tesadüfle birdenbire gölgelenmiş gibiydi. Halkın kendisine karşı büyük bir hayranlık duyduğu şu sırada onun bütün güvenini kaybetmek Stephenson için meslek hayatının sonu demekti. Üstelik bundan sonra değil trene binmek, kimse vagonlara bile yaklaşmazdı.

İşte bu anda Stephenson önemli bir karar verdi: «Haydi çabuk, yaralıyı lokomotife bindirin. Onu ben Manchester’e götüreceğim». Herkes şaşırmıştı. Trenin böyle acele bir durumda insanın yardımına koşması onun ne kadar pratik bir araç olduğunu gözler önüne seriyordu. Yaralıyı hiç bekletmeden trene koydular ve Stephenson ahalinin övgü çağırışları arasında Manchester’e doğru yola çıktı, işte büyük bir gösteriyle başlıyan olay kötü bir raslantıya rağmen daha büyük bir zaferle sonuçlanıyordu.

Dünyanın en eski lokomotifi bugün Londra Bilimler Müzesi’nde bulunuyor. 1813 yılında William Hedley tarafından yapılan bu lokomotif 1864 yılına kadar işletmede kaldı.

Daha 18’inci yüzyılın başında raylar üzerinde yürüyen ve atlar tarafından çekilen yük katarları kullanılıyordu. Bu raylar tekerlekler için daha az sürtünme meydana getirdiğinden bu tip yollar büyük uzaklıklar için tercih ediliyordu.

George Stephenson (1781 – 1848)’un yaptığı ilk lokomotiflerden biri. Bu lokomotif 1815’de Durham’da Hetton madenlerinde kömür vagonlarını taşımak üzere servise konmuştu.

TÜRKİYE’DE İLK DEMİRYOLU

Türkiye’de ilk demiryolu “1856’da İzmir – Aydın” arasında yapıldı. 1866’da Köstence bölgesinde 66 km.’lik bir hat işletmiye açıldı. Bunu Varna – Rusçuk arasında bir başka hat izledi. 1871’de yapımına başlanan ve büyük bir bölümü bugün batı sınırımız dışında kalan Şark – Rumeli hattıyla İstanbul ancak 1833’te Batı Avrupa’ya bağlanabildi. Ama bu yollar batılı birtakım iş adamlarına verilen imtiyazlarla işletiliyordu. Osmanlı Hükümeti’nin kendi eliyle ilk demiryolu yaptırma teşebbüsü 1871’de başlanan Anadolu – Bağdat hattıdır.

BUHARLI LOKOMOTİFİN GERÇEK BABASI

«— Buyurun, bayanlar, baylar, içeri buyurun. Asrımızın hârikası, girin de görün.» Küçük bir çığırtkan çocuk, etrafı tahta perdeyle çevrili bir meydancığın kenarında böyle bağırıyordu. Yıl 1808. “Riclıard Trevithick” (1771 – 1833) adlı bir İngiliz teknikeri meydana getirdiği buharlı bir lokomotife halkı bindirip gezdirerek eğlendiriyordu. Daha önce de, 1804 yılında buna benzer bir lokomotif yapmış ve Penydarran madenlerinde yük taşımak için kullanmıştı. Trevithick günümüzün modern teknikerleri tarafından “ilk lokomotif yapıcısı” olarak kabul edilmektedir. Ama hiçbir zaman sesini duyuramamış, kimseden yardım görmemiş, açlık ve sefalet içinde ölmüştü.

ROCKET

Liverpool – Manchester demiryolu şirketinin düzenlediği sürat yarışmasını Stephenson “Rocket” adını verdiği lokomotifle kazandı. Yarışa katılabilmek için en az 16 km./saat hız yapmak gerekti. Yarışmacılar arasında Ericsson, Haekvvorth gibi mühendisler de vardı. Bunların lokomotifleri 45 km./saat yapabiliyordu. Yarışma başladığı zaman bunların lokomotifleri çalışmadı. George ve Robert Stephenson yarışı kazandılar: 48 km./saat. Böylece Rocket erişilmez bir başarı elde etmiş oluyordu. Liverpool – Manchester şirketi bu tip lokomotiflerin yapım hakkını satınaldı ve derhal işletmiye başladı. Bu, buhar gücüyle çalışan makinelerin demiryolları üzerinde kazandığı ilk büyük zaferdi.