İSTANBUL

🌋 YÜZEY ŞEKİLLERİ

İl toprakları yaylalar ve tepeler karakterindedir. Arazi birçok derin vadilerle yarılmış durumdadır. Bu vadilerden bir kısmı yakın bir jeolojik devirde deniz suları altında kalmış, Haliç ve Boğaz meydana gelmiştir.

İstanbul’un en yüksek yerleri Boğaz’ın doğu kesimindedir. Bunlar arasında en yükseği Aydos Tepesi’dir (). Diğer yüksek tepeler Anadoluhisarı’nın doğusundaki Alemdağ () ve Kadıköy’ün doğusundaki Kayışdağı’dır (). Üsküdar-Şile yolu üzerindeki Çataldağ’ın yüksekliği ise kadardır. Bunlardan başka Beykoz ve Kanlıcaarasında Karlıdağ (), Kanlıca’nın doğusunda Göztepe (), Üsküdar’ın doğusunda Büyük Çamlıca () ile Küçük Çamlıca () tepeleri yükselir.

Boğaz’ın batı kesimindeki yaylanın yüksekliği civarındadır. Bu arazi üzerinde yükselen pek çok tepecik vardır. Bunların yüksekliği güneydoğudan kuzeybatıya doğru artar. Bu kesim Istranca Dağları’nın doğu eteklerini meydana getirir. Bu bölgedeki en yüksek yerler Karacadağ () ve Çıplaktepe’dir ().

🌊 AKARSULAR VE GÖLLER

İstanbul ili, çok sayıda küçük su havzasının birleşmesiyle meydana gelen Marmara Havzası’nın güneyinde yer alır. Bu havza, su kaynakları bakımından oldukça zengindir. İldeki başlıca akarsular Istranca Deresi, Sazlıdere, Nakkaş, Karasu, Sarısu, Çakıl, Alibeyköy, Kâğıthane, Riva, Hiçiz, Yalak, Sellimandra, Ağva (ya da Yeşilçay) Deresi’dir.

  • Istranca Deresi sularını Terkos Gölü’ne akıtır.
  • Sazlıdere güneydoğu yönünde akarak Küçükçekmece Gölü’ne dökülür. Nakkaş Deresi de sularını bu göle akıtır.
  • Çakıl Deresi Büyükçekmece Gölü’ne dökülür. Aynı şekilde Karasu ve Sarısu da Büyükçekmece Gölü’nünyakınlarında birleşerek sularını bu göle akıtır.
  • Alibeyköy ve Kâğıthane Dereleri, sularını Haliç’e akıtır.

İstanbul ilinin en önemli akarsuyu Riva Deresi’dir. Riva, ilk kaynaklarını Şamandıra ve Mudaralı ile Kocaeli ilinin sınırları içindeki dağlardan alır, güneydoğu-kuzeybatı doğrultusunda akarak Riva köyü yakınlarında Karadeniz’edökülür. Hiçiz Deresi Şile’nin batısından, Ağva (Yeşilçay) Deresi de, Ağva’dan Karadeniz’e dökülür. Göksu Dereside, Ağva’dan denize dökülür. Sellimandra Deresi Samanlı Dağları’ndan doğar, Yalova’nın batısından Marmara Denizi’ne dökülür. Yalak Deresi, Gemlik’in güneyindeki dağlardan doğar, Yalova’da denize dökülür. İlde, bu akarsulardan başka Tavşantepe ve Taşlar Dereleri ile Boğaz’ın Rumeli yakasında İstinye, Sultansuyu, Büyükdere, Sarıyer, Anadolu yakasında Göksu ve Küçüksu Dereleri vardır.

İstanbul ilinde üç önemli göl vardır: Terkos, Büyükçekmece ve Küçükçekmece Gölleri. Bir tatlı su gölü olan Terkos, İstanbul’un içme suyu ihtiyacının karşılandığı en önemli göldür. Büyükçekmece ve Küçükçekmece Gölleri’nin suları ise yarı tuzlu durumdadır.

Bu göllerin dışında Riva Deresi üzerinde Ömerli, Alibeyköy Deresi üzerinde Alibeyköy Baraj Gölleri vardır. Terkos Gölü’nün yanı sıra, bu göller de, İstanbul’un içme suyunun bir bölümünü karşılar. Anadolu yakasının su ihtiyacının bir kısmını da Elmalı Barajı sağlar. Harem ile Sarayburnu arasına döşenen su altı borularıyla Anadolu yakasının suyunun bir bölümü batı kesimine aktarılmaktadır.

☀️ İKLİM

İstanbul ili Akdeniz İklimi’nin etkisi altındadır. Ancak ilin iklimi, bir taraftan Karadeniz, öte yandan da Balkanlar’ınve Anadolu’nun kara iklimi arasında az çok değişikliğe uğrar. Kış mevsiminde özellikle Balkanlar’dan gelen soğuk hava akımları, Karadeniz’in etkisini belirten yağışlı, az soğuk havalar, ya da Akdeniz etkisini belirten ılık lodoslu havalar birbirini izler. İstanbul’un sonbahar mevsimi de yaz aylarının sıcaklığı içinde geçer. Rumeli ve Anadoluyakaları sıcaklık bakımından değişiktir. Anadolu yakasında sıcaklık genel olarak biraz daha yüksektir.

İstanbul’da yıllık ortalama sıcaklık , en soğuk ay ortalaması, ’dir. En sıcak ay ortalaması ise , yıllık yağış ortalaması ’dir. Bu yağışın ’i kış, ’i ilkbahar, ’ü yaz, ’i ise sonbahar mevsimindedir.

🌲 BİTKİ ÖRTÜSÜ

İlin doğal bitki örtüsü step bitkileridir. Boğaz’ın iki yakası da yer yer çamlıklarla kaplıdır. Çatalca ve Şile alanları ormanlıktır. Bu ormanlarda karaçam, sarıçam, kızılçam, meşe, kayın, gürgen ve kestane ağaçları yer alır. Silivriyörelerinde makiler vardır.

💰 EKONOMİ

🐑 TARIM VE HAYVANCILIK

Topraklarının elverişsiz olması nedeniyle, ilde tarım gelişmemiştir. Ekili-dikili yerler bütün il çevresinin ’ini kaplar (). En çok buğday, yulaf ve arpa ekilir. Ayrıca Silivri ve Çatalca ilçelerinde kavun, karpuz, ayçiçeği ve şeker pancarı da yetiştirilir. Elde edilen pancar Alpullu Şeker Fabrikası’na gönderilir. Kartal, Maltepe ve Bostancısemtlerinde ise sebzecilik yapılır.

İstanbul’da başlıca ürünlerin üretim miktarı şöyledir ( ortalaması, ton olarak): Buğday (), arpa(), yulaf (), mısır (), bakla (), fiğ (), ayçiçeği (), soğan ().

yılında ilde üretilen sebze ve meyvelerin miktarı şöyledir (ton olarak): Lahana (), marul (), kabak(), patlıcan (), domates (), fasulye (), bezelye (), bakla (), soğan (), karnabahar (), armut (), ayva (), elma (), muşmula (), erik (), kiraz (), şeftali(), vişne (), üzüm ().

İstanbul’un ilçelerinde az miktarda hayvancılık yapılır. İli çevreleyen denizlerde çeşit ve lezzet yönünden dünyanın en nefis balıkları yetişir.

yılında İstanbul’da hayvansal ürünlerin üretimi şöyledir (ton olarak): Süt (), bal (), et (). Ayrıca ve 2 milyonun üzerinde deri elde edilmiştir.

🏭 SANAYİ VE MADENCİLİK

İstanbul, yurdumuzun en büyük sanayi ve ticaret merkezidir. Türkiye’deki sanayinin ’ü, ticaret gelirlerinin ’sı İstanbul’da gerçekleşir. İstanbul’un sağladığı gelirin ’i sanayiden kaynaklanır. yılında İstanbul’da imalat sanayiindeki iş yerlerinin sayısı ’i bulmuştur. İmalat sanayii içinde ağırlık metal eşya, makine ve teçhizat sanayiindedir. Bunların dışında metal ana sanayii, orman ürünleri ve mobilya sanayii, taş ve toprağa dayalı sanayiler, gıda, dokuma, deri, çimento, şişe, cam, içki, ilaç, sigara ve otomotiv sanayileri gelişmiştir. İstanbul’daki sanayi kuruluşları, Türkiye’nin büyük sanayi şirketi arasında ilk ’ün arasında yer alır.

İstanbul’da madencilik gelişmemiştir. İldeki madenler şunlardır: Manganez, bentonit, cam kumu, kil, kuvarsit, döküm kumu, kuvars kumu, kalker, kaolen, linyit.

🏖️ TURİZM

İstanbul’a dünya çapında ün sağlayan yapıların başında camiler gelir. Şehir alındıktan sonra cami yapımına başlanmış ve yüzyıllarca cami yapımı devam etmiştir. yılında yapılan resmî bir sayımda İstanbul’da ve mescit (küçük cami) bulunduğu anlaşılmıştır. O zamandan beri yangın, deprem ve çeşitli sebeplerle birçoğu ortadan kaybolmakla birlikte bugün yine ve mescit ayakta durmaktadır. Padişahlar tarafından yaptırılan ve Selâtin Camisi diye anılan büyük camilerin sayısı bulur.

Bunların en ünlüleri:

  • Süleymaniye ()
  • Sultanahmet ()
  • Beyazıt ()
  • Fatih ()
  • Nuruosmaniye ()
  • Sultanselim ()
  • Eyüp (ilki , şimdiki )
  • Lâleli (ilki , şimdiki )
  • Yenicami ()
  • Şehzadebaşı Camisi ()
  • Beylerbeyi ()
  • Aksaray Valide () camileridir.

Bunlardan başka İstanbul’un en eski Bizans yapıları arasında yer alan Ayasofya tarafından yaptırılmışsa da sonradan birkaç defa yangın ve depremlerle yıkıldığından yeniden yapılmıştır. Ayasofya’nın son yapılışı dönemine rastlar. İstanbul’un Türkler’in eline geçmesinden sonra çeşitli dönemlerde minareler yapılarak cami durumuna getirilen bu ünlü Bizanskilisesi olarak ziyarete açılmıştır.

İstanbul’un tarihî kalıntılarının biri de surlardır. Surların Topkapı, Edirnekapı tarafları, Anadolu ve Rumelihisarları eski durumu bozulmadan onarılmıştır.

İstanbul’da birçok kule ve dikilitaş vardır:

  • Kulelerin en ünlüleri: Galata (), Beyazıt () ve İstanbul Boğazı’nın Marmara Denizi’ne açılan kesimindeki Kızkulesi’dir.
  • Dikilitaşların en önemlisi: Sultanahmet’te eski at meydanındaki Firavun III. Tutmozis’in adına Mısır’da dikilip (M.Ö. 1547) sonradan İstanbul’a getirilen (İ.S. 390) anıttır. Bundan ayrı olarak iki sütun daha vardır: Örme Sütunadıyla anılan dikilitaş ve Burma Sütun (Yılanlı Sütun). Bunlardan sonuncusu İmparator Konstantin tarafından Delphi’deki Apollon Tapınağı’ndan getirilmiştir.

Fatih’teki Kıztaşı (), Çemberlitaş diye anılan Konstantin Sütunu (İ.S. 330 yılında Roma’dan getirilmiştir) ve Sarayburnu’ndaki Gotlar’ın Sütunu bunların en ünlüleridir.

Bunların dışında Çamlıca, Gülhane Parkı, Yıldız Parkı, Belgrad Ormanları, Küçüksu, Emirgân gibi tarihî park ve bahçeler, Adalar, Kilyos, Florya gibi her mevsim başka güzel olan mesireler sayılabilir. İstanbul doğal güzellikleri, tarihî eserleri, günün her saatindeki değişik güzelliğiyle dünyada benzeri olmayan bir şehirdir.

Bu tarihî eserlerin dışında İstanbul, Türkler tarafından alındıktan sonra sayısız saray, çeşme, türbe, su kemeri ve kervansaraylarla donatılmıştır.

İstanbul’daki başlıca saraylar: Beylerbeyi, Dolmabahçe, Topkapı, Yıldız Sarayları’yla, Göksu Kasrı’dır.

  • Beylerbeyi Sarayı Sultan Abdülaziz tarafından yılında, Dolmabahçe Sarayı Sultan Abdülmecit tarafından yılında yaptırılmıştır.
  • Topkapı Sarayı’nı Fatih Sultan Mehmet yılları arasında yaptırmış, yapı, sonradan çeşitli bölümler eklenerek genişletilmiştir.
  • Yıldız Sarayı’nı Sultan Abdülmecit yılında, Göksu Kasrı’nı da yine Sultan Abdülmecit yılındayaptırmıştır.

Tarihî eserlerinin yanı sıra Boğaziçi, Fatih Ormanları, Silivri’ye kadar uzanan kıyı şeridi, Yalova ve Adalar ilçesi, turistik değeri olan yerlerdir.

🌉 BOĞAZİÇİ

Dünyanın en önemli su yollarından biri olan Boğaziçi ya da İstanbul Boğazı uzunluğundadır. Kıyılarının girinti-çıkıntılarına göre hesaplanacak olursa batı yakası, Rumelifeneri’nden Ahırkapı’ya kadar (Haliç’le birlikte) , Anadolufeneri’nden Kızkulesi önlerine kadar olan doğu yakası ise ‘dir.

Boğazın yer yer değişen genişliği Karadeniz’e açılan kuzey ucunda ’ye ulaşır. En dar yeri, Rumelihisarı’yla Anadoluhisarı arasıdır (). Bu kesimden sonra Boğaz güneye doğru yeniden genişlemeye başlar. Kandilli Burnuile Bebek arasında ’yi bulan genişlik daha güneyde, Ortaköy-Beylerbeyi arasında ’ye ve Şemsipaşa-Salıpazarı arasında ise ’ye kadar ulaşır.

İstanbul Boğazı, ortalama derinliği ’yi aşan bir oluk biçimindedir. Bu oluk içinde yer yer derin çukurlara da rastlanır. Bu çukurun en derini Bebek Camisi ile Kandilli Burnu arasında () ve Anavutköy ile Vaniköyarasındadır (). Boğaz’ın iki yakası arasında dikkate değer bir kıyı paraleli vardır.

Karadeniz’in fazla suları üst akıntıyla Boğaz yoluyla Marmara Denizi’ne akar. Kanlıca önlerinde hızı artan akıntı (saniyede ) Rumelihisarı yakınlarında Şeytan Akıntısı adını alır. Vaniköy önlerinde ise Maskava Akıntısı’nımeydana getirir. Beylerbeyi-Üsküdar arasında Anadolu yakasına yönelen akıntı Kızkulesi açıklarında birden Sarayburnu’na atlayarak Marmara Denizi’ne geçer. Bu akıntı Sarayburnu önlerinden başlayan ters bir akıntıylakarşılaşır; Haliç’in önlerinden batı kıyıları boyunca Arnavutköy’e kadar devam eder. Daha kuzeyde Bebek, Beykoz ve Büyükdere kıyılarında da bu çeşit ters akıntılar vardır. Boğaz’da güney rüzgârları estiği zaman yüzeydeki sular gemicilerin orkoz adını verdikleri bir akımla güneyden kuzeye geçer. Yüzeydeki bu akıntılardan başka Boğazınderinliklerinden geçerek Marmara’dan Karadeniz’e geçen bir dip akıntısı vardır. Yüzeydeki sularda daha az tuzlu olan bu akıntı (yüzeyde binde , dipte binde ) Kuzguncuk önlerinde en büyük hıza erişir (saniyede ).

🌉 BOĞAZİÇİ KÖPRÜSÜ

İstanbul’da hizmete açılan Boğaziçi Köprüsü, Asya ve Avrupa’yı birbirine bağlar. Dünyada iki kıtayı birbirine bağlayan ilk köprü olan Boğaziçi Köprüsü, dünyanın en büyük asma köprülerinden biridir. Köprüyü taşıyan kabloların her birinin taşıma gücü ‘dur, yani köprünün iki yanındaki kablolar taşıyacak güçtedir. Köprünün ağırlığı ‘dur. Kabloları tutan ayakların yüksekliği , köprünün denizden yüksekliği ‘dir. İkisi Asya, ikisi de Avrupa kıtasında bulunan ayakların arasındaki açıklık , ayaklardan karaya olan kısımlarla birlikte köprünün bütün uzunluğu ‘dir. Ayakların iki bölümünün birbirinden uzaklığı . Boyutları tabanda , tepede ‘dir. Yayalar, ayakların içindeki asansörlerle köprüye çıkabilirler.

🌉 İKİNCİ BOĞAZİÇİ KÖPRÜSÜ

Boğaziçi Köprüsü’nün günden güne artan trafik yükünü azaltmak ve Trakya-Anadolu trafiğini hızlandırmak amacıyla ikinci bir köprünün yapılması zarureti belirmiş ve bu alanda çalışmalara başlanmıştı. Projelerin tamamlanmasından sonra Rumeli Hisarüstü ile Kanlıca arasında kurulacak olan köprünün yapım çalışmalarına girişildi ve temelin Cumhurbaşkanı Kenan Evren tarafından atılmasından sonra köprünün yapımına başlandı.

🎓 TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK KÜLTÜR MERKEZİ

İstanbul eski yıllardan beri büyük bir kültür merkezidir. İstanbul Üniversitesi’nin tarihi, Fatih Sultan Mehmettarafından kurulan Fatih Külliyesi’ne dayanır. Bu üniversite ve yıllarında yapılan düzeltmelerle bugünkü değerini kazanmıştır.

İkinci üniversite olan Teknik Üniversite ise yılında kurulan Mühendishane-i Hümayun’un bir devamıdır. Bu üniversitemiz de ve yıllarında düzenlenmiş ve son yıllarda “İstanbul Teknik Üniversitesi” adıyla modern bir duruma getirilmiş, Yıldız Üniversitesi, Marmara Üniversitesi ve Mimar Sinan Üniversiteleri açılmıştır.

İstanbul, müzeleriyle de dünyanın en ünlü şehirleri arasında yer alır. Bunlar arasında Topkapı Sarayı Müzesi, İstanbul Arkeoloji Müzesi, Eski Şark Eserleri Müzesi, Türk ve İslâm Eserleri Müzesi, Resim ve Heykel Müzesi, Deniz Müzesi, Askerî Müze ve Ayasofya Müzesi çok değerli sanat ve tarih eserleriyle doludur.

Başta Süleymaniye ve Beyazıt Kütüphaneleri olmak üzere şehirde yer alan birçok kitap sarayı İstanbul’a eşsiz bir kültür merkezi niteliği kazandırır.

⚓ İSTANBUL LİMANI

Avrupa ile Asya kıtaları arasında önemli bir su yolu olan İstanbul Boğazı üzerinde yer alan İstanbul Limanı, dünya çapında bir değer taşır. Liman üç bölümden meydana gelmiştir:

  • Dış Liman: Sarayburnu ile Kabataş İskelesi’nin kuzey köşesini birleştiren çizginin dışında kalan bölüm.
  • Galata Limanı: Bu çizginin içinde kalan Galata Köprüsü’yle kıyı suları kesimini kapsayan bölüm.
  • İç Liman: Galata Köprüsü’nden Kâğıthane’ye devam eden bölüm.

Bunların en önemlisi olan Galata Limanı son yıllarda Salıpazarı’na kadar kuzeydoğu doğrultusunda genişletilmiş, yeni antrepolar ve modern araçlarla daha elverişli duruma getirilmiştir.

🎭 FOLKLOR

Eski çağlardan günümüze kadar çeşitli uygarlıkların yaşadığı İstanbul ilinin folkloru oldukça zengindir. İlin folkloru Bizanslılar’dan ve Osmanlılar’dan etkilenerek gelişmiş, Cumhuriyetten sonra bugünkü çizgileri belirmiştir. Osmanlılar döneminde giyilen kıyafetler, günümüzde yerini modern, çağdaş giysilere bırakmıştır. İlin geleneksel oyunları arasında ortaoyunu ve karagöz, önemli bir yere sahiptir. Bugün, İstanbul’un, kendine has bir halk oyunu yoktur. Buna karşılık ilin halk müziği çok zengindir. Türkler’in eline geçtikten sonra her alanda hızlı gelişmelere sahne olan İstanbul’da başlı başına bir halk müziği doğmuştur. Eskiden Semaî Kahveleri adıyla anılan yerlere sık sık uğrayan saz şairleri çeşitli türküler söyler, bazen de birbirleriyle karşılaşan âşıkların (saz şairlerinin) saz ve söz yarışmaları düzenledikleri olurdu. Bunun yanı sıra doğrudan doğruya halkın duygularını yansıtan ve İstanbul Havalarıadıyla anılan türküler de bu eski kültür şehrinin müzik hayatında önemli bir yer tutan sanat zenginliği içindedir. Bu türkülerin niteliği, oynak ve neşeli havalar taşımasıdır. “İstanbul’dan Üsküdar’a yol gider”., “Üsküdar’a gider iken aldı da bir yağmur” ve “Gemilerde talim var” gibi türküler, bu halk müziğinin bugün bile unutulmayan ünlü parçaları arasındadır.

🎶 YÖREDEN BİR TÜRKÜ

Aksaray’a gide gele yoruldum, Ben o yârin cemaline vuruldum. Uzun boylu ince bele sarıldım. Seni bana, seni bana verseler, Telli duvak sırma teller taksalar. Çıkar isem çok yokuşun başına, Çıkar isem şu yokuşun başına. Benim yârim girmiş on beş yaşına. Verin benim cânanımı, Düğün kurup ben sefalar edeyim.