Evliliğin ve Nikahın Binlerce Yıllık Tarihi

Evliliğin ve Nikahın Binlerce Yıllık Tarihi thumbnail
Evliliğin ve Nikahın Binlerce Yıllık Tarihi

İlk “Evet” Ne Zaman Söylendi? Evlilik kurumu ne zaman ve neden ortaya çıktı? Nikah kavramı nasıl doğdu? Toplumsal düzenden mülkiyet hakkına, evliliğin kökenlerine ve tarihsel yolculuğuna çıkıyoruz.

İki insanın hayatını birleştirmesi, bir aile kurması… Bugün “evlilik” dediğimiz bu kavram, bize dünyanın en doğal ve en insani ritüeli gibi geliyor. Peki, bu kurumun temelleri ne zaman atıldı? İlk insanlar da bizim gibi “evleniyor” muydu? “Nikah” kelimesi, bu birleşmeyi ne zaman resmiyete ve kutsallığa büründürdü?

İnsanlık tarihinin bu en köklü kurumunun kökenlerine inmek, aslında medeniyetin, mülkiyetin ve toplumsal düzenin tarihine inmek demektir. Hazırsanız, binlerce yıllık bir zaman yolculuğuna çıkıyoruz.

Evlilik: Romantik Bir Fikirden Önce Bir Zorunluluk

Açık konuşalım: Evlilik, romantik bir film sahnesiyle veya büyük bir aşkla başlamadı. İlk “evlilik” benzeri birlikteliklerin temel amacı tamamen pragmatikti: hayatta kalmak.

Avcı-toplayıcı topluluklarda, kaynaklar kıttı ve çocuklar savunmasızdı. Bu noktada “evlilik,” basit bir iş bölümü ve kaynak yönetimi anlaşmasıydı.

  • Erkekler genellikle avlanır ve koruma sağlardı.
  • Kadınlar toplar, yiyecekleri işler ve çocukların bakımıyla ilgilenirdi.

Bu, bir “sözleşme” değildi, yazılı bir kural hiç değildi; bu, türün devamı için gerekli olan biyolojik ve sosyal bir adaptasyondu. Antropologlar, bu ilk birlikteliklerin bugünkü anladığımız monogam (tek eşli) yapıdan ziyade, grup içi esnek bağlara dayandığını öne sürüyor.

Mülkiyet, Miras ve İlk Resmi Sözleşmeler

Evlilik tarihi
Evlilik tarihi

Evliliğin “kurumsal” hale gelmesi, yani bir “sözleşme” ve “resmiyet” kazanması, Neolitik Devrim (Tarım Devrimi) ile doğrudan bağlantılıdır. İnsanlar yerleşik hayata geçip toprağı işlemeye başladığında, her şeyi değiştiren bir kavram ortaya çıktı: Özel Mülkiyet.

Artık birikmiş yiyecek, toprak ve hayvan sürüleri vardı. Ve şu kritik soru doğdu: “Ben ölünce bu mülk kime kalacak?”

Evlilik, bu sorunun cevabı oldu.

Mezopotamya: “Evlilik Bir Sözleşmedir”

Tarihteki ilk yazılı evlilik yasalarından bazıları, MÖ 1750 civarında Babil’de, ünlü Hammurabi Kanunları‘nda bulunur. Bu metinler, evliliğin romantik bir birliktelikten çok, iki aileyi (özellikle de erkeğin ailesi ve kadının babasını) ilgilendiren ekonomik bir anlaşma olduğunu net bir şekilde ortaya koyar.

  • Başlık Parası ve Çeyiz: Kadının ailesi erkeğe “çeyiz” verirken, erkeğin ailesi kadının ailesine “başlık parası” (veya benzeri bir ödeme) yapardı. Bu, temelde bir mülkiyet transferiydi.
  • Soyun Devamı: Evliliğin birincil amacı, erkeğin mülkünü miras alacak meşru bir varis (genellikle erkek bir çocuk) üretmekti.
  • Kadının Statüsü: Kadın, maalesef bu sözleşmede genellikle babasının mülkiyetinden kocasının mülkiyetine geçen bir varlık olarak görülüyordu.

Yani evet, evliliğin kurumsal doğuşu, mülkiyeti korumak ve soyun “meşru” bir şekilde devamını sağlamak içindi.

“Nikah” Kavramının Doğuşu: Kutsal Bir Bağ Olarak Evlilik

Peki, bu ekonomik ve hukuki anlaşma ne zaman manevi ve kutsal bir boyuta taşındı? İşte burada “nikah” ve benzeri dini törenler devreye giriyor.

“Nikah” kelimesi Arapça kökenlidir ve temelde “sözleşme” veya “akit” anlamına gelir. İslamiyet özelinde, Allah’ın huzurunda verilen bir sözü, iki şahidin onayladığı resmi bir akdi ifade eder.

Ancak evliliğe dini bir anlam yükleme pratiği, tek tanrılı dinlerden çok daha eskiye dayanır. Antik toplumlarda da evlilikler genellikle tanrıların veya ruhların tanıklığında yapılırdı; bu, anlaşmanın ciddiyetini ve bozulmamasını sağlamak için bir güvenceydi.

İbrahimi dinler (Yahudilik, Hristiyanlık ve İslamiyet), evliliği sadece toplumsal bir gereklilik değil, aynı zamanda kutsal bir vazife olarak tanımladı.

  • Yahudilikte: Evlilik (Kiddushin), bir erkeğin bir kadını “kutsayarak” ayırması anlamına gelir ve soyun devamı için esastır.
  • Hristiyanlıkta: Özellikle Katolik Kilisesi, evliliği “Sacrament” (kutsal bir ayin) olarak kabul etmiş ve bozulamaz bir bağ olduğunu vurgulamıştır.
  • İslamiyette: Nikah, hem sosyal bir sözleşme (muamelat) hem de ibadete yakın bir eylem (ibadat) olarak görülür. Toplumsal düzenin temeli, neslin korunması ve zinadan kaçınma yolu olarak teşvik edilir.

Bu dini çerçeveler, evliliğin ekonomik temelini reddetmedi ancak ona güçlü bir manevi ve ahlaki üst yapı ekledi. “Nikah,” bu sözleşmenin artık sadece insanlar arasında değil, aynı zamanda Tanrı katında da geçerli olduğunu ilan etme şekliydi.

Alyans ve Yüzük Geleneği: Sözün Simgesi

Evlilik kavramı hukuki ve kutsal bir zemine oturduğunda, bu sözleşmenin fiziksel bir simgeye ihtiyacı doğdu. İşte yüzyıllardır parmaklarımızda taşıdığımız alyansın hikayesi de bu noktada başlıyor.

💍 Alyans Kelimesinin Anlamı

“Alyans” kelimesi bize Fransızcadan geçmiştir. Orijinali “alliance” kelimesidir. Fransızca ve İngilizcedeki anlamı ise: İttifak, birlik, anlaşma veya bağ.

Yani “alyans” takmak, kelimenin kökeniyle birebir uyumlu olarak, iki insan arasındaki “anlaşmayı” ve “ittifakı”simgeleyen bir eylemdir. Sonsuzluğu simgeleyen daire şeklindeki yüzük, bu birliğin mührü gibidir.

👉 Yüzük Neden O Parmağa (Yüzük Parmağı) Takılır?

Bu sorunun cevabı hem çok romantik bir efsaneye hem de gayet pratik bir gerçeğe dayanıyor.

1. Romantik Efsane: “Vena Amoris” (Aşk Damarı)

Bu inanış Antik Roma’ya kadar uzanır. Romalılar, sol elin dördüncü parmağından (yüzük parmağı) başlayıp doğrudan kalbe giden kesintisiz özel bir damar olduğuna inanırlardı. Bu damara Latince “Vena Amoris” (Aşk Damarı) adını verdiler. Bu efsaneye göre yüzüğü bu parmağa takmak, bağlılığın doğrudan kalbe mühürlenmesi anlamına geliyordu.

Küçük bir not: Modern anatomi bize böyle özel bir damarın olmadığını söylese de, bu romantik hikaye binlerce yıldır geleneği sürdürmemizi sağlamıştır.

2. Pratik Gerçek: En Az Kullanılan ve En Korunaklı Parmak

Daha az romantik ama daha mantıklı bir açıklama da şudur: Yüzük parmağı, günlük hayatta (iş yaparken, alet kullanırken) en az kullandığımız ve bu nedenle en çok korunan parmaktır. Bu, değerli yüzüğün darbelere ve kaybolmaya karşı en güvenli yerde olmasını sağlar.

3. Kültürel Gelenek: Neden Önce Sağ, Sonra Sol?

Türkiye gibi birçok kültürde yüzüğün takıldığı el, medeni duruma göre değişir:

  1. Nişan Yüzüğü: Yüzük sağ ele takılır. Bu, “söz verme” ve “yemin etme” gibi eylemlerle ilişkilendirilen sağ elin, “sözleşmeyi” temsil etmesindendir.
  2. Evlilik Yüzüğü: Nikah sonrası sol ele geçirilir. Bu, verilen sözün yerine getirildiği ve Vena Amoris efsanesine de gönderme yaparak, yüzüğün kalbe en yakın olan sol ele mühürlendiği anlamına gelir.

Romantik Aşk Ne Zaman Sahneye Çıktı?

İlginçtir ki, “aşk”ın evlilik için birincil sebep olması fikri, tarihe bakıldığında oldukça yenidir. Yüzyıllar boyunca evlilikler ailelerin stratejik ittifakları, mülk birleştirme hamleleri veya sosyal statü kazanma yollarıydı.

Romantik aşkın evliliğin temeli olması fikri, büyük ölçüde Avrupa’da Aydınlanma Çağı ve Romantizm Akımı ile popülerleşti. Bireyin mutluluğunun ve kişisel seçimin, ailenin ekonomik çıkarlarından daha önemli olduğu düşüncesi yayılmaya başladı.

Sonuç: Evrimleşen Bir Kurum

Bugün “evlilik” dediğimizde, binlerce yıllık bir evrimin sonucunu görüyoruz. O, hayatta kalma mücadelesi olarak başladı, mülkiyeti koruma sözleşmesine dönüştü, dini bir kutsallık kazandı ve nihayetinde romantik aşkı da bünyesine kattı.

“Nikah” ve “evlilik” kavramlarının doğuşu tek bir ana veya tek bir kültüre bağlanamaz. Bu kavramlar, insanlığın değişen ihtiyaçlarına göre şekil değiştiren, tıpkı medeniyetin kendisi gibi sürekli evrimleşen canlı birer sosyal yapıdır. İlk “Evet”in yankısı, Babil tabletlerinden modern nikah salonlarına kadar uzanmaya devam ediyor.

Yorumlar (0)

Bu makaleye henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!