ADALET - 1

Doğrudur veya doğru değildir. Aslına bakarsanız, hepimiz doğruluğun ne olduğunu biliriz; bunu anlatmak için fazla söze lüzum yoktur. Hepimiz, vicdanımız yoluyla iyi olan şeyin yapılması gerektiğini (dolayısıyla doğru hareket edilmesini) ve kötü şeyin yapılmaması gerektiğini (haksızlıktan kaçınılması lüzumunu) duyarız. Bunun için insan toplum içindeki yaşayışını düzenleyen bir takım kanunlar koymuştur. Kanunlar, her birimizin adâlete uygun bir şekilde yaşamamız için, hak ve görevlerimizi belli eden kurallardır.

🚫 KANUNLARA SAYGI GÖSTERMEYENLER VARDIR

Biz yine kitaplarda yazılı kanunlara dönelim. Bunların, insanların hareketlerini düzenlediklerini söyledik. Şimdi burada, dünya yaratıldığından bu yana süregelen bir olay karşımıza çıkmaktadır. Kanunlara karşı sevgi ve saygıları olmayan, adâlete uygun yaşamayan, çalan, kandıran, zarar veren kimseler vardır. O halde ne olacak. Çok açık… Toplu yaşamanın düzenini bozdukları için onları cezalandırmak ve doğru yola getirmeye çalışmak gerekiyor. Bu nasıl yapılır?.. Bunu kim yapar?

📜 ESKİ ZAMANLARDA ADÂLET NASIL UYGULANIRDI?

Eski zamanlarda, herkes, adâleti kendisi yerine getirirdi. Şimdi birkaç yüzyıl geriye dönelim ve mesela Germen barbarları arasında adâletin nasıl uygulandığını görelim.

Bir gün Olaf’ın, hiç sevmediği Vindobald’a rastladığını ve kafasına bir sopa indirdiğini düşünelim. Olaf’ın fena hareket ettiği, adâlete karşı geldiği, insanlar arasındaki yaşama düzenini bozduğu açıkça görülmektedir. O halde adâleti yerine getirmek, yani saldırıyı tamir edip suçluyu cezalandırmak gerekmektedir. Barbarların ilkel kanun ve âdetlerine göre bu işi saldırıya uğrayanın kendisi, yani Vindobald yapmak zorundadır. Olaf’ın sopası Vindobald’ı öldürmüş ise, o zaman, ceza verme işini Vindobald’ın oğlu, kardeşi, herhangi bir akrabası üzerine alırdı. Bunlar o zamanın kanunlarınca böyle uygun bulunuyordu.

❌ YANLIŞ VE DOĞRU OLMAYAN BİR ŞEY

Bu usulün vahşî ve haksız olduğu gibi çok da yanlış olduğunu anlamamız için uzun söze lüzum yoktur. Gerçekte ne oluyordu bilir misiniz? Olaf karşılık olarak dayak yedikten sonra, Vindobald’ı bir daha dövmeye kalkıyor, hemen öç almaya bakıyordu. Sonra Vindobald… Sonra Olaf… İş uzayıp gidiyordu. Karşılık olarak dayağı Vindobald’ın akrabaları atmışlarsa Olaf’ın akrabaları da intikamlarını alırdı. Sonra, iş ötekilere düşer, sıra yine birincilere gelir ve böylece çok defa kuşaklar boyunca sürüp giden bir intikam, bir kin zinciri yaratılıyordu. Böylece “kan dâvaları”, bütün bir ailenin, kabilenin kökünü kazıyordu.

Bir insanın, yapılana karşılık vermek yoluyla adaleti kendi kendine yerine getirmesi doğru değildir.

  • Yanılabilir: Bazı kimselerle tartışan birinin suratına ansızın bir tokat inerse, bu kimse pekâlâ yanılabilir ve hiç ilgisi bulunmayan birini tokatlayabilir.
  • Tepkide aşırı gidebilir: Hakarete tabanca ile tepki gösteren kimseler de vardır. Bu çok daha ağır bir suç olur.
  • Faydalanma yolunu tutabilir: Biri, başka birinin yüz lira değerinde bir eşyasını çalar. Malı çalınan kimse de namussuzun biri ise: “Eşyanın değeri bin lira idi” deyip bin liralık bir tazminat isteyebilir.

Sonuç olarak: Haksızlığın giderilmesi işi zarar gören kimseye bırakılamaz. Bunu Devlet belli eder. O, mahkemeleryoluyla adaleti düzenler ve dağıtır.

🏛️ DEVLET HAKKINDA BİRKAÇ SÖZ

İnsan sosyal bir yaratıktır, yani öbür insanlarla birlikte yaşamak eğiliminde, hatta ihtiyacındadır. Toplum halinde teşkilatlanır. Devlet, organlaşmış insanlar topluluğudur: yani düzenlenmiştir. İçte güveni sağlamış, dıştaki düşmanlarına karşı kendini koruyacak duruma gelmiştir. (Bu konuyu başka bir yerde tekrar göreceğiz.) İşte, böylece bizi ilgilendiren bölüme gelmiş olduk.

Devlet bu görevini nasıl, ne yoldan yapmaktadır? İşte cevabı: Devlet, adâleti, jandarma ve polisten mahkemeye kadar giden geniş organlar eliyle sağlar.

🌟 DEVLETİN ÜÇ KUVVETİ

Devletin üç kuvveti vardır:

  • Yasama kuvveti yahut kanun yapma kuvveti: Buna vatandaşların yaşayışları ile Devletin kendini sürdürmesini düzenleyen kanun ve kuralları yapma kuvveti de diyebiliriz. Bu kuvveti milletin, Millet Meclisi’ndeki temsilcileri kullanırlar.
  • Yürütme kuvveti: Veya, kelimeden de anlaşılacağı üzere, Devletin kanunlarını yürüten kuvvet. Bunu hükümetimeydana getiren Bakanlar kullanırlar.
  • Kaza kuvveti: Yani kanunları saydırma ve onlara karşı gelenleri cezalandırma kuvveti.

👨‍⚖️ MAHKEMELER

Şimdi bir Devletin hayatında çok önemli yeri bulunan mahkemelerin ne olduğunu görelim: Hepimiz, hiç olmazsa bir parça olsun, **”Yargıç”**ın anlamını biliriz ve “Hırsız mahkeme huzuruna çıktı”, “Yargıç suçluyu mahkûm etti” diye okumuş veya işitmişizdir.

Yargıçlar ne yaparlar? Adâleti düzenlediklerini söyledik. Yani, hangi tarafın haklı, hangisinin haksız olduğunu belli ederek anlaşmazlıkları, dâvaları, kavgaları giderir ve suç işleyen, kanuna aykırı iş gören vatandaşlar hakkında kararverirler. Tabii bütün bunları kesin bir bağımsızlık ve tarafsızlık içinde yaparlar. Yargıçlar, zayıf veya kudretli herkesi eşittutar ve vicdanlarına, kanun kitaplarındaki hükümlere göre karar verirler; kanun herkes için aynıdır. Eskiden böyle değildi. Yargıçlık görevini üzerine alan kimseler çok defa kuvvetli ve kudretli kimselerin, prens veya kralların etkisi altında karar vermek zorunda idiler. Bir fakirin, halktan bir kimsenin haklı çıkması çok zordu. Bunun için aşağı tabakadan kimseler yargıçlara başvuramaz olmuşlardı. Artık adâlete güvenleri kalmamıştı. Bugün, çok şükür, böyle bir durum yoktur. Mahkeme salonlarında “Adâlet mülkün temelidir” yazısı vardır ve kanun herkes için aynıdır. Ceza kanunu maddelerinde “kimse” tabiri kullanılmaktadır. Kanun: “başkalarının malına sâhip çıkan kimse cezalandırılır…” Der. Bunlar, bir zaman içinde yaşadığımız utanılacak günleri şereflendiren şeylerdir.

📚 MAHKEMELERİN GÖREVLERİ

🏘️ HUKUK DÂVALARI

Ahmet’le Mehmet bir tarlanın bölünmesinde anlaşamamaktadırlar. Anlaşmazlığı gidermesi için mahkemeye başvururlar. Yargıç dinler, sonra işleri yoluna koymaya çalışır. Böylece, o, ekonomik bir anlaşmazlığı, iki kimse arasında halletmiştir. Yargıcın yaptığı, ceza değil, bir hukuk işidir. Yargıcın bu kararında hapis ve benzeri bir ceza yoktur. Bu gibi hükümler Medeni Kanunda yer alır. Mahkemenin baktığı, bir hukuk dâvasından ibarettir. Hukuk Mahkemeleri bu esaslar içinde, mesela, karı-koca anlaşmazlıkları, mülkiyet kavgaları, veraset (vasiyetname ve hibe suretiyle), malî çıkmazlar, iflaslar, iş anlaşmazlıkları gibi dâvalara bakarlar.

Hukuk mahkemeleri, Sulh ve Asliye Hukuk Yargıçları ile görevlerini yaparlar. Verdikleri kararlar Temyiz Mahkemesine gider. İlk bakışta kullanılan bu deyimler insana yabancı gelir. Fakat ileride bunları iyice anlatacağız.

⛓️ CEZA DÂVALARI

Hırsızlık yapan bir kimseyi polisler tevkif eder ve Mahkemeye verirler. Onun hakkında gerekli karârı yargıç verir. Bu çeşit kararları düzenleyen hükümler Ceza Kanunu’nda yer alır. Ceza Mahkemeleri ceza görmesi gereken suçlarıişleyen vatandaşlar hakkında karar verirler (mesela: hakaret, hırsızlık, zarar verme, sahtekârlık, zor kullanarak hırsızlık, adam öldürme vesaire gibi). Ceza dâvaları ile Sorgu Hâkimlikleri ve Sulh, Asliye, Ağır Ceza Mahkemeleriilgilenir. Bu mahkemelerin verdikleri kararlar da Temyiz Mahkemesine gider.

⬆️ KARARI DOĞRU BULMAYAN TEMYİZ EDEBİLİR

Bu isimleri görünce insan, “fakat neden bu kadar çeşitli mahkeme var?” Diye merak edebilir. Bütün anlaşmazlıklar ve suçlar hakkında karar verecek bir mahkeme yetmez mi? Yetmeyeceği besbellidir ve sebebi de kolayca anlaşılabilir: Çeşitli suçlar vardır ve bu suçlar hakkında uygun organlar tarafından hüküm verilmesi gerekmektedir. İkinci sebep daha da önemli ve özellikle daha doğru ve medenîdir. Bir kimsenin herhangi bir suçtan dolayı hapse mahkûm edildiğini farz edelim. Bu karar kesin midir? Hiç bir makam onu değiştiremez mi? Böyle bir şey asla düşünülemez, çünkü haksız ve tehlikeli olur. Yargıçlar da insandırlar. Ne kadar titiz ve tarafsız olsalar yanılabilirler. Suçsuz bir kimseyi mahkûm edebilirler; yahut da bir suçluya hak ettiğinden daha ağır veya hafif ceza verebilirler. Bazan suçlu karardan memnun kalmayabilir; dâvaya yeniden bakılmasını isteyebilir. Bu hallerde kime baş vuracaktır? Kendisini mahkûm eden mahkemeden daha yüksek bir kata: Temyiz Mahkemesine baş vurabilir. Temyiz mahkemesi dâva dosyasını inceler, ortaya haklı sebepler çıkarsa suçlu beraat de edebilir, yani serbest bırakılır.

✍️ FAKAT YAZILI KANUNLAR YETERLİ DEĞİLDİR

Biri çıkıp: “Peki ama, kanun kitaplarında bir insanın yapması ve yapmaması gereken her şey yazılı mıdır?” Diye sorabilir. Hayır, buna imkân yoktur! Yazılı kanunlar önemli, çok önemlidir. Çünkü toplu hayatın birçok gereğini tam ve belirli bir şekilde düzenlerler. İleride görüleceği gibi vatandaşların hakları onlarla korunabilir. Haksızlıklar, hiç olmazsa bir noktaya kadar, onlarla giderilir, yahut da bu mümkün değilse, suçlular hak ettikleri cezalara çarptırılırlar. Günlük yaşayışımızı düzenleyen ve kanun kitaplarında yazılı olmayan başka sayısız kurallar da vardır. Bir arada yaşamanın sonucu olarak, uygar insanlar arasında ortaya çıktıklarından hiç bir yerde yazılı olmayan bu kurallar herkes tarafından açıkça bilinmekte ve yürütülmektedir.