KÜTAHYA

YÜZEY ŞEKİLLERİ

Kütahya ili, İçbatı Anadolu’nun eşiği sayılan ve yüksekliği 1.100-1.200 m arasında değişen geniş bir yayla üzerindedir. Bu geniş yayla üzerinde dağlar yer alır.

İldeki başlıca dağlar Simav (Ziyaret Tepesi 1.800 m), Eğrigöz (2.181 m), Yellice (İncebel Tepesi 1.764 m), Türkmen (1.826 m) Dağları ile, Gümüşdağ (Nalbant Tepesi 1.901 m), Akdağ (2.039 m) ve Yeşildağ’dır (Tepslketepe 1.533 m).

İlin % 31,5’ini platolar kaplar. Önemli olanları ilin güneyinde kalanlardır. Kütahya, Köprüören ve Tavşanlı Ovaları’nın kuzeyinde, yükseklikleri 1.000-1.200 m’yi bulan geniş platolar vardır. Kütahya Ovası’nın doğusunu kuzey ve kuzeydoğudaki neojen platolarının devamı olan platolar, Türkmen Dağları’nın uzantıları oluşturur.

Kütahya topraklarının % 11’ini ovalar kaplar. Arazi çok sayıda akarsu vadisiyle parçalanmıştır.

Porsuk Vadisi Altıntaş’ın kuzeyinde başlar. Geniş bir tabanı vardır. Kütahya Ovası’na kadar uzanan vadi, Porsuk Barajıile sona erer. Kütahya Ovası 93 km$^2$’lik bir alanı kaplar. Ovanın yüksekliği 930 m’dir. Güneybatı-kuzeydoğu doğrultusundaki Kütahya Ovası’nın genişliği 5,5 km’dir. Merkez ilçesi bu ovanın kıyısındadır. Ovada İç Anadolu’nun özellikleri görülür. Kütahya Ovası’nda hayvancılık ve tahıl tarımı yapılır. Yoncalı Ovası’nın ortalama yüksekliği 1.000 m kadardır. Ovanın orta kısımlarında sıcak su kaynakları yer alır. Köprüören Ovası’nın yüksekliği 1.000 m’dir. Kütahya Ovası’nın kuzeybatısındadır. Uzunluğu 6 km, genişliği 4 km’dir. Bunlardan başka Altıntaş, Aslanapa, Örencikve Simav Ovaları vardır.

Başlıca vadiler dar ve derin bir boğazla Tavşanlı Ovası’na açılan Kocasu Vadisi ile Emet Çayı ve Kocaçay Vadileri’dir.

AKARSULAR VE GÖLLER

İlin başlıca akarsuları Porsuk, Felent, Gediz, Emet Çayları ile, Kocasu ve Kocaçay’dır.

Porsuk Çayı, Murat Dağı’nın kuzeydoğusundan doğan kaynakların birleşmesiyle meydana gelir. Önce kuzeybatıya, daha sonra güneye ve kuzeydoğuya yönelir. Menderesler çizerek aktıktan sonra il toprakları dışına çıkar. 50 kmuzunluğundaki Felent Çayı, Porsuk’un kollarından biridir.

Murat ve Eğrigöz Dağları’nın eteklerinden doğan Gediz Çayı, bir süre güneybatı yönünde aktıktan sonra güneye yönelerek il sınırlarını terk eder. Düzenli bir rejime sahiptir. Ancak yağışlar ve eriyen karların etkisiyle, baharda taşar.

Emet Çayı Şaphane Dağı’nın kuzey eteklerinden doğar. Bir süre kuzeye doğru aktıktan sonra kuzeybatıya yönelir ve il sınırlarını terk eder.

Murat Dağı’nın kuzeyinden doğan Kocasu, önce kuzey ve kuzeybatı yönlerinde akar, daha sonra tekrar kuzeye ve kuzeybatıya yönelerek il toprakları dışına çıkar.

Kocaçay Simav’ın kuzeyinden doğar; kuzey, kuzeydoğu ve kuzeybatı yönlerinde aktıktan sonra Emet Çayı’na katılır.

Kütahya göl bakımından zengin değildir. İlde Simav Gölü ile, Porsuk ve Enne Baraj Gölleri vardır. Simav Gölü 5 km$^2$’lik bir alanı kaplar. Bir bölümü sazlık ve bataklık olan gölün suları, yazın oldukça azalır. Porsuk Baraj Gölü Porsuk Çayı üzerinde kurulmuştur. Gölden, sulamada ve taşkınları önlemede yararlanılır. Enne Baraj Gölü, Felent Çayı üzerinde, içme suyu sağlamak amacıyla kurulmuştur.

İKLİM

Kütahya ilinin iklimi, İç Anadolu, Ege ve Marmara iklimleri arasında geçiş iklimidir. İlde yıllık ortalama sıcaklık 10,6 °C, şimdiye kadar görülen en yüksek ısı 36,8 °C, en düşük ısı -28,1 °C’dir. Yıllık ortalama yağış miktarı 546,6 mm’dir.

BİTKİ ÖRTÜSÜ

Bitki örtüsü ormanlıktır. Ormanlar 567.079 hektarlık bir alanı kaplar. Kütahya’nın % 47,7’sini oluşturan ormanların % 38’i normal koru, % 27’si bozuk koru, % 33,8’i bozuk baltalıktır. Korularda karaçam, kızılçam, ardıç, sarıçam, kestane ve kavak gibi ağaçlara rastlanır.

EKONOMİ

TARIM VE HAYVANCILIK

Kütahya ilinde, tarımda en önemli yeri tarla bitkilerinin üretimi tutar. En çok tahıllar ve baklagiller yetiştirilir.

İlde yetiştirilen başlıca ürünler şunlardır (1978-80 ortalaması, ton olarak): Buğday (230.360), arpa (103.600), mısır (3.180), mahlut (4.350), nohut (1.760), fasulye (2.100), burçak (1.100), şeker pancarı (199.200), kenevir (lif, 2.180), kenevir (tohum, 3.070), haşhaş (sakız, 1.660), haşhaş (tohum, 1.870), soğan (7.300), patates (25.980).

İlin sulanabilen arazilerinde sebzecilik yapılır. Lahana, ıspanak, kabak, marul ve hıyar yetiştirilir. Sebze üretimi, ilin ihtiyacını karşılayacak kadardır. Bununla birlikte, Gediz’de açılan bir konserve fabrikası, sebzeciliğin önem kazanmasına yol açmıştır.

İlde meyvecilik ve bağcılık da yapılır. Armut, ayva, elma, muşmula, vişne, erik, kiraz, şeftali, ceviz, antepfıstığı, çilek ve dut, ilde yetiştirilen başlıca meyvelerdir. Bağlarda sofralık ve şaraplık üzümler üretilir.

Kütahya ilinin ekonomisinde, bitki üretiminden sonra en önemli uğraş hayvancılıktır. En çok koyun, tiftik keçisi ve kıl keçisi beslenir. Dağlıç, en yaygın koyun türüdür. Bunların dışında sığır, sütünden ve gücünden yararlanılan manda, koşum hayvanlarından at ve eşek yetiştirilir. Kümes hayvancılığı da önemlidir.

Göllerde akbalık, sazan, yayın, kefal, sarıbalık gibi balık türleri vardır.

1980 yılında Kütahya ilinde saptanan hayvan varlığı şöyledir (baş olarak): Koyun (458.900), kıl keçisi (263.000), tiftik keçisi (223.150), sığır (181.700), manda (8.430), at (12.800), eşek (30.200). Bunların dışında 1.130.850 tavuk-horoz ve 16.280 arı kovanı saptanmıştır.

SANAYİ VE MADENCİLİK

Sanayide hızla ilerleyen bir ildir. Kütahya-Balıkesir demiryolunun yapılması Seyitömer, Tunçbilek, Değirmisaz linyit yataklarının işletilmesini kolaylaştırmış; bu da sanayinin ilerlemesini hızlandırmıştır.

Kütahya’daki sanayi kuruluşlarının bir bölümü Merkez ilçesi çevresindedir. Kütahya Azot Sanayii İşletmeleri, Kütahya Şeker Fabrikası, Sümerbank Kütahya Seramik Fabrikası, Garp Linyitleri İşletmesi ve Etibank Emet Kolemanit İşletmeleri en önemlileridir.

İlde madencilik önemli yer tutar. Linyit, manyezit ve bor tuzu yatakları vardır. Türkiye’nin en bol linyit alanları Kütahya’dadır. Emet’te kömür yatakları, Simav’da krom işletmeleri, mermer yatakları vardır. İlde bunların dışında bakır, kurşun, çinko, demir, feldispat ve kaolin madenleri saptanmıştır.

KÜTAHYA’DA ÇİNİCİLİK

Dünyaya ün salmış Türk çiniciliğinin merkezi Kütahya’dır. Yurdumuzda yapılan camiler, çeşmeler ve kervansarayların Kütahya çinileriyle süslenmesine önem verilmiştir. Bu nedenle Kütahya sanat tarihimize geçmiştir. İlde çinicilik Selçuklu Türkleri döneminde başlamış, Osmanlı Türkleri tarafından ilerletilmiştir.

TARİH

Kütahya’nın zengin tarihi İsa’dan önceki yüzyıllara, Hititler çağına kadar uzanır. Frigya ve Lidya devletleri bu bölgeyi egemenlikleri altına almışlardı. Daha sonra Persler’le Makedonya kralı Büyük İskender arasında el değiştiren şehir Roma İmparatorluğu’na geçti. Altı yüzyıl kadar bu durumda kaldı. Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılması üzerine Bizans’ın payına düştü (M.S. 395). Ortodoksluğun yayıldığı çağlarda piskoposluk merkezi olması ve önemli yol kavşakları üzerinde bulunması, Kütahya’nın hızla gelişmesini sağladı.

Araplar’ın batıya yaptıkları sayısız akınlar sırasında birkaç defa yağmaya uğrayan şehir, Alp Arslan’ın Malazgirt Zaferi’nden sonra ünlü komutan Kutalmışoğlu Süleyman Bey tarafından Bizanslılardan fethedilerek Türk topraklarına katıldı. Malazgirt’te büyük bir yenilgiye uğrayan Bizans imparatoru Romanos Diogenes’in tahtına göz diken düşmanları, onu Kütahya’ya sürdükleri gibi, gözlerini de burada oydurmuşlardır. Anadolu Selçuklu Türkleriyle Bizanslılar arasında birkaç kere el değiştiren Kütahya, Selçuklu hükümdarı Alâeddin Keykubat tarafından 1233’tekesinlikle Türk topraklarına katıldı.

Anadolu Selçuklu Devleti’nin son yıllarında, Kütahya şehri merkez olmak üzere bu bölgede Germiyanoğulları Beyliğikuruldu (1260). Oğuz Türkleri’nin Avşar boyundan olan Germiyanoğulları, bir ara çok güçlendiler ve sınır komşuları olan Aydınoğulları’nı egemenlikleri altına aldılar. Germiyanoğulları’ndan Süleyman Bey, ünlü Türk şairi ve bilgini Mevlânâ Celâlettin Rumî’nin torunu Sultan Veled’in kızı Mutahhara Hatun’la evlendi. Bu evlilikten doğan Devlet Hatun da sonradan Şehzade Bayezid’e (Yıldırım Bayezid) verilerek Osmanlı Türkleri ile akrabalık sağlandı. Kütahya, Simav ve Tavşanlı şehirleri Devlet Hatun’un çeyizi olarak Osmanlılar’a verildi. Böylece beylik küçüldü.

Germiyanoğlu Yakup Bey, sonunda ülkesini Osmanlılar’a bırakmak zorunda kaldı. Timur’un Ankara Meydan Savaşı’nda Yıldırım’ı yenmesi üzerine öbür Anadolu beylikleriyle birlikte Germiyanoğulları da yeniden bağımsızlıklarını elde ettiler. Germiyanoğulları’nın son hükümdarı Mehmet Bey, yeniden kurulan Osmanlı Devleti’nin Anadolu birliğini gerçekleştireceğine kesinlikle inanıyordu. Bunun için Osmanlı Türkleri ile sıkı ilişkiler kurdu. Edirne’ye giderek II. Murat’la görüştü. Ölürken de ülkesinin Osmanlı topraklarına katılmasını vasiyet etti. Böylece 157 yıllık bir süre Kütahya’da egemenlik kuran Germiyanoğulları devleti sona erdi. II. Murat, o çağlarda “Germiyan Tahtı” diye anılan Kütahya’yı bir Osmanlı sancağı durumuna getirdi. Umurbeyoğlu Osman Bey’i de sancak beyliğine atadı. II. Murat’ın oğullarından Alâeddin Ali Çelebi de bu sancağın beyliğini yapan şehzadeler arasındadır.

Anadolu Beylerbeyiliği merkezinin sonraları Ankara’dan Kütahya’ya kaldırılmasıyla şehrin önemi büsbütün arttı. Kanuni Sultan Süleyman’ın oğullarından Şehzade Bayezit ve Şehzade Selim, burada sancak beyliği yaptılar. Kanuni’nin Zigetvar Seferi’nde ölümü üzerine Kütahya’da bulunan Şehzade Selim, hızla İstanbul’a gelerek II. Selimadıyla tahta çıktı.

Kütahya, 1833 yılına kadar Osmanlı İmparatorluğu’nun birinci dereceden önemli şehirlerinden biri ve Anadolu Beylerbeyiliği’nin merkezi olarak kaldı. 1833’te sınırları daraltılarak Hüdavendigâr Eyaleti’nin merkezi yapıldı. Eyalet merkezi, 1867’de Kütahya’dan Bursa’ya alınınca şehir gitgide önemini kaybetmeye başladı. Bursa’nın 5 sancağından biri durumuna gelerek, ticaret yollarından uzak kaldı. Anadolu Demiryolu’nun buradan geçirilmemesi şehri felce uğrattı. Önceleri belli başlı sanayi kollarından olan halıcılık, çinicilik ve dericilik sönmeye başladı.

Kütahya 1921 yılında Yunan saldırısına uğradı. Düşman tarafından yıkılan ve yakılan şehir 30 Ağustos 1922 Zaferi’nden sonra Yunanlılar’dan geri alındı.

Kütahya Cumhuriyet’ten sonra yeniden canlandı. 1931 yılında Balıkesir’in demiryolu ile Marmara Bölgesi’ne bağlanması ve Eskişehir-Afyon demiryolunun il sınırları içinden geçirilmesi Kütahya’nın yeniden gelişmesini sağladı.

FOLKLOR

Kütahya ilinde geleneksel giysiler, yavaş yavaş varlığını kaybetmektedir. Kadınlar özel günlerde giyimlerine özen gösterirken, günlük olarak rahat çalışabilecekleri giysileri tercih ederler. Geleneksel kadın giyiminin başlıca parçaları çatal ağ denen şalvar, bindallı, çatıkılı, çâr, çarşaf, bino denen fes, fermene ve işlemeli yün çorap’tır. Kadınlar özel günlerde “ağır elbise” denen giysiyi giyer. Geleneksel erkek giyiminde mintan, hırka, cepken, şalvar ve çarıkyaygındır. İlde zeybek oyunları ve kaşıklı oyunlar oynanır. İlin halk müziğinde de zeybek havaları yaygındır. “Tıpır tıpır yürürsün” ve “Havada turna sesi gelir” türküleri ünlüdür.

GEZİLİP GÖRÜLECEK YERLER

İlk çağlardan yakın tarihlere kadar çeşitli uygarlıkların kaynaştığı Kütahya’da, birçok ünlü eser yer alır. Bunlar arasında en eskisi, Kütahya’nın Çavdarhisar köyünde bulunan ve ilk çağlardan kalma Aizanoi şehri yıkıntılarındaki Zeus Tapınağı’dır. Romalılardan kalan önemli bir yapı yoktur. Bizans çağının en ünlü yapısı, Kütahya Kalesi’dir. 70 kadar burcu olan bu kalenin çevresi 3.500 metreyi bulur. Osmanlı Türkleri kaleyi birçok defa onarmışlardır.

Selçuklular’dan kalan eserler arasında Kütahya’ya 50 km uzaklıkta bulunan Karacaviran köyünde Sultan Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından yaptırılan ribat (tekke) ile, Sultan Alâeddin Keykubat tarafından yaptırılan Yoncalı Ilıca Hamamı sayılabilir.

Germiyanoğulları çağında kalan eserler ise Vâcidiye Medresesi, Yukarı Kale (Süleyman Şah) Camisi, Kurşunlu (Kasım Paşa) Camisi, Çatal Mescit ve Yakup Bey Medresesi’dir.

Yıldırım Bayezit, Kütahya’da Sancak Beyi olarak bulunduğu yıllarda kendi adıyla anılan ilk Osmanlı Türk Camisi’niyaptırmıştı. Bu yapı, sonradan Kanuni Sultan Süleyman tarafından, Mimar Sinan’a tamir ettirilmiştir. İshak Fakih, Muslihittin Mustafa Bey, Karagöz Ahmet Paşa, Hatuniye, Alo Paşa Camileri ile, Sadrazam Rüstem Paşa tarafından yaptırılan Balıklı Hamamı ve Medresesi, Vahit Paşa Kütüphanesi, Müftüzade İbrahim Ethem Bey Camisi ve Kütüphanesi, Osmanlı döneminden günümüze kadar ayakta kalan eserlerdir. Bugün Kütahya Müzesi durumuna getirilen Vâcidiye Medresesi ile Vahit Paşa Kütüphanesi, birçok değerli eserin toplandığı tarihî yapılardır.

YÖREDEN BİR TÜRKÜ

Altıntaş içinde kına ezdiler, Gümüş tarak ile zülfüm bozdular. Yatsıya varmadan başım çözdüler, Irak yakın deme anam gel bana. Kızım işkencede diye ağlama.