ERZİNCAN

YÜZEY ŞEKİLLERİ

İl yüzölçümünün % 91,5’inin tarıma elverişli olduğu Erzincan, 11.903 km$^2$’lik yüzölçümüyle Türkiye’nin % 1,5’ikadardır.

Refahiye, Kop, Munzur Dağları ili kuzeybatıdan, güneyden ve doğudan belirgin bir sıra hâlinde böler. Bu dağ sıralarının araları geniş düzlüklerle kaplıdır.

% 59,6’sı dağlarla kaplı olan Erzincan’da en yüksek dağ 3.537 m ile Keşiş Dağları, en alçak dağ da 2.424 m ile Refahiye Dağları’dır. Diğer önemli dağlar Danabeli (2.540 m), Mayram (2.660 m), Kop (2.963 m), Sipikör (3.010 m), Mülpet (3.065 m), Çal (3.188 m), Karlıtepe (3.300 m), Munzur (3.449 m), Keşiş (3.537 m) Dağları’dır.

Erzincan’ın kuzeybatısında bulunan Refahiye Dağları Doğu Anadolu Bölgesi’ni, Karadeniz Bölgesi’nden ayırır. Akarsular dağları derin vadilerle yarar.

İl yüzölçümünün % 5,4’ünü yaylalar meydana getirir. Dumanlı Dağı üzerindeki Uzunçayır ve Abıhayat Yaylası, Cemal Dağları’nın Erzincan’da kalan kesimindeki yaylalar, Karadağ’ın üzerinde bulunan Tahsullu, Takkuran Yaylaları ilin önemli yaylalarıdır. En verimli toprakları ve bol suyu ile Cemal Dağları üzerindeki yaylalardır.

Erzincan’ın % 8,6’sı ovalarla kaplıdır. En verimli ovaları Erzincan ve Tercan Ovaları’dır. “Tercan Ovaları” Karasu Vadisi’nde yer alan düzlüklere verilen ortak addır. Genellikle tahıl ekiminde kullanılan veya otlak olarak yararlanılan ovalar hayvancılığın gelişmesinin ana unsurlarındandır.

Yaklaşık olarak 500 km$^2$’lik yüzölçüme sahip olan Erzincan Ovası tahıl, ayçiçeği, şeker pancarı, mısır tarımına elverişlidir. Doğal bitki örtüsünden yoksun olan Erzincan Ovası’nda sonradan dikilmiş ağaçlara rastlanır.

AKARSULAR VE GÖLLER

Dumlu Tepeleri’nden doğup Aşkale Boğazı’ndan Tercan Ovaları’na giren Karasu, ilin en büyük akarsuyudur. Fırat’ıoluşturan iki önemli koldan biri olan Karasu, çeşitli dere ve çaylarla beslenir. Kemaliye’nin Çaltı köyü yakınlarında yön değiştirerek güneye doğru akar ve Başpınar yakınlarından Erzincan’ı terk edip Elazığ’a girer.

Bunun dışında önemli akarsular yoktur. Kışın donan, baharda karların erimesiyle taşan ve genellikle yazın kuruyan dereler vardır. Bunlar da Keşiş Dağları’ndan çıkan Çayırlık Dere, Süperren Kom, Cimin, Tuzla Suyu, Tonasur Çayı, Kadıgölü ve Miran Çayları’dır. Bu sular Karasu’ya katılır.

İlde büyük göl yoktur. Soğanlı Dağları üzerindeki Aygır Gölü, Eğin’de Kadıgölü gibi küçük göller vardır.

İKLİM

Erzincan’da kara ikliminin özellikleri görülür. Çukur alanlarda yağışlar azalırken, bunlara yakın olan dağlar, buraları besleyen su deposu görevini üstlenirler. Doğu Anadolu ve İç Anadolu arasında geçiş özelliği taşıyan ilin iklimi, içinde bulunduğu bölgenin basınç kuşaklarına, ilin yüzey şekillerine göre de farklılıklar göstermektedir.

Merkez ilçesinin yıllık sıcaklık ortalaması 10,7 °C’dir. İlde en sıcak aylar Temmuz, Ağustos; en soğuk aylar ise, Aralıkve Ocak’tır. Yağışlar daha çok Nisan ve Mayıs aylarında yağmasına karşılık, Temmuz ve Ağustos ayları en az yağış aldığı aylardır.

BİTKİ ÖRTÜSÜ

Genç ve verimli topraklara sahip olan Erzincan, doğal bitki örtüsü bakımından oldukça yoksuldur. Aslında bitki örtüsü açısından zengin olması gereken ilin, orman örtüsü insan eliyle yok edilmiştir. Bunun sonucu, zaten ince olan toprak, erozyonlarla taşınmıştır.

Erzincan’da ormanlık alanlara, Fırat Vadisi boylarında rastlanır. Genellikle meşe ağacından oluşan bu ormanlarda çamağaçları da bulunur. İlde bunların dışında görülen bitki örtüsü daha çok kısa ömürlü cılız bitkilerdir. Refahiye ve Kemah ilçelerindeki ormanlarda meşe ağaçlarının dışında sarıçam ve dişbudak türü ağaçlara da rastlanır.

EKONOMİ

TARIM VE HAYVANCILIK

İlde 1980 yılında 120.000 hektar alana tahıl ekimi yapılmıştır. Ekilen tahıllar arasında en ön sırayı buğday alır. 1980 yılında 86.000 hektar alana buğday ekilmiştir. Buğdaydan sonra arpa gelir. “Çakır arpa” denen tür çok ekilir. Bu arpanın tanesi ve samanı hayvan yemi olarak kullanılır. 1980 yılında 26.000 hektar alana arpa ekilmiştir.

1980’de 124.500 ton buğday, 40.000 ton arpa, 7.800 ton çavdar üretilmiştir, ayrıca 7.700 hektar alanda baklagilüretimi yapılmıştır. Bunun dışında 3.800 hektar alana fasulye ekilerek, 5.600 ton fasulye, yine aynı yıl 1.700 ton fiğ, 96.000 ton şeker pancarı, 35.000 ton patates üretilmiştir.

Sebze ve meyvecilik yönünden Erzincan’ın durumu çevre illerden değişiktir. Sulama imkânlarının yarattığı elverişli ortamda sebzecilik yapılır. Hattâ il dışına son turfanda sebze gönderilir. Üretilen sebze il ihtiyacının üzerindedir. 1980 yılında yaklaşık olarak 3.300 ha alanda sebze ekilmiştir. Ekilen sebze türleri arasında 18.000 ton domates, 5.500 ton fasulye, 4.300 ton lahana, 2.700 ton havuç, 5.500 ton dolayında karpuz üretilmiştir.

İlde meyvecilik de gelişmiştir. Toplam 2.600.000 meyve ağacından 1.800.000’ü meyve vermektedir. Elma, armut, zerdali, kayısı, ceviz, üzüm, badem ve dut gibi meyve ağaçlarından yaklaşık 31.000 ton dolayında meyve elde edilmiştir.

Erzincan’da tarımdan sonra en önemli çalışma alanı hayvancılıktır. İl, hayvancılığın gelişimi için tüm doğal imkânlarasahiptir. Çayır ve meralar il yüzölçümünün % 60’ına yakındır. Bu çayır ve meralar genellikle sulak ve verimlidir. Yaz aylarında yaylalar, özellikle Melan Yaylaları hayvan otlatan, peynir üreten göçerlerle dolup taşar.

İlde özellikle küçükbaş hayvanlar yılın yedi ayını çayır ve meralarda geçirirler. Bunların arasında koyun önemli bir sayı tutar. Koyun çeşitlerinden “Akkaraman” ırkı egemendir. İlde sığır üretimi 1970’lerden sonra artmaya başlamış, 1950 ile 1980 arasında sığır sayısında 90.000’in üzerinde bir artış sağlanmıştır.

Erzincan’da 1980 yılındaki hayvan varlığı şöyledir (baş olarak): Koyun (546.130), kıl keçisi (153.340), sığır (226.734), manda (11.194), at (7.040), eşek (11.360), katır (2.230), tavuk-horoz (444.625). Ayrıca 40.433 arı kovanı saptanmıştır.

SANAYİ VE MADENCİLİK

Erzincan’da sanayinin tarihçesi pek eski değildir. 1930’daki yerli malları sergisinde demirciler, marangozlar, yemeniciler gibi küçük el tezgâhlarının üretimleri sergilenmiştir. 1939 yılındaki büyük Erzincan depremi bu üretim çeşitlerini de şehirle birlikte yok etmişti.

1954’te Erzincan İplik Fabrikası, 1955’te Makarna Fabrikası, 1956’da Şeker Fabrikası, meyve suyu ve tuğla fabrikaları il sanayiinin ilk habercileri oldu. Bunları çini, salyangoz ve yem fabrikaları izledi. Bunların dışında Doğu San Asbest Boru Fabrikaları, Ersan Et Ürünleri Kuruluşu, Sümerbank Ayakkabı Fabrikası ve SEK’in yaptığı Erzincan Süt Fabrikası vardır.

Yörenin yakın geçmişte büyük bir deprem yaşamış oluşu bölgede ağır sanayinin yeterince gelişmesini engellemiştir.

İlde maden varlığı ve maden çıkarma çalışmaları il ekonomisini etkileyecek boyutta değildir. Erzincan’da çıkarılan en önemli maden kromdur. Tercan-Kopdağ yöresinde bulunan madenin rezervinin 1.500.000 ton olduğu tahmin edilmektedir.

TARİH

Arkeolojik bulgulardan ulaşılan sonuçlara göre Erzincan ili M.Ö. 3000-2000 yıllarında yerleşim alanı idi. Altıntepe’debulunan Urartu Kalesi bunun kanıtı kabul edilmiştir. Daha sonraları, yazılı tarih döneminde Hayaşalılar’ın bölgede yerleştikleri, egemen oldukları bilinmektedir. Bunu Urartular’ın egemenliği izler (M.Ö. 900-600). Daha sonra sürekli akınlarıyla Urartu egemenliğini ortadan kaldıran Medler bölgeye hâkim oldu. Bunu Persler’in egemenliği izledi. Ardından sırasıyla Helenistik dönem, Araks Krallığı, İran, Bizans ve Arap egemenlikleri görüldü.

1071 Malazgirt Savaşı’ndan sonra Erzincan Mengücek Beyliği yönetimine geçti. Bu dönemden sonra Selçuklularyönetiminde görülen yöre 1398 yılında Yıldırım Bayezid döneminde Osmanlı Devleti’ne katıldı.

1403’te Timur, Erzincan’a geldi. 1419’da Karakoyunlular’ın, 1455’te Akkoyunlular’ın yönetimine giren şehir 11 Ağustos 1473’te yapılan Otlukbeli Savaşı sonucunda yeniden Osmanlılar’ın yönetimine girdi.

Şah İsmail, İran tahtına geçince yayılmacı politikasına Erzincan’ı merkez yapmaya çalıştı. Yavuz, Çaldıran Savaşısonrası Erzincan, Kiğı ve Bayburt’u bir beylerbeylik yaparak Bıyıklı Mehmet Paşa’ya bıraktı. Kanuni’nin 1534 ve 1540 tarihlerinde Erzincan’a gelmesi şehri canlandırdı; sosyal, ekonomik ve kültürel yönlerden hareket kazandırdı.

Erzincan, I. Dünya Savaşı’na 25.000 nüfuslu Erzurum’a bağlı bir sancak olarak girdi. 24 Temmuz 1918’de Ruslartarafından işgal edildi; bu işgal 1917 sonlarına kadar sürdü. Mustafa Kemal Paşa 1919’da Erzurum’a giderken Erzincan’a uğradı. Halk kendisini sevgi gösterileriyle karşıladı.

II. Dünya Savaşı sırasındaki en önemli olay 26 Aralık 1939’daki depremdir. Bu depremde il sınırları içinde 15.000’den fazla insan ölmüş, 18.000 bina da oturulamaz hâle gelmişti. Şehir daha önce de 1047, 1445, 1471, 1575, 1782 ve 1788 yıllarında büyük depremler geçirmiştir.

FOLKLOR

Erzincan’da halk edebiyatı acıyı, ayrılığı, ölümü kısacası felâketli bir hayatı konu alır. Tarih boyunca sık sık değişen devletlerin işgallerini gören il, depremlerin ve savaşların acılarını mânilere konu yapmıştır. İlin halk oyunları Erzurum, Sivas ve Elazığ illerinin etkilerini taşır. Müzik dalında uzun havalarıyla ünlü olan ilde bağlama türündeki müzik aletlerinin tümü çalınmaktadır. Özellikle Eğin yöresi müzik ve oyun alanında ilin ve bütün Türkiye’nin önde gelen bölgelerinden biridir. Başlıca halk oyunları Kınalı Kuzum, Akuzum, Sarhoş Barı, Hoş Bilezik, Tamzara, Küçük Tamzara, Kasap vb. oyunlardır. Özel günlerde oynanan başlıca seyirlik oyunları ise, **”Sâya Gezme”**dir.

YÖREDEN BİR TÜRKÜ

Böyle ikrar ile böyle yolunan, Mihneti yâr bana lâzım değilsen. Deli gönül sevmiş vaz gelmek olmaz, Cefalı yâr bana lâzım değilsen. Gönül kalk gidelim sıla yâ doğru.

Bülbülün davası hep güllerinen, Senin şirin dilin yâd ellerinen. Çık salın sevdiğim ellerinen, Görünme gözüme lâzım değilsen. Gönül kalk gidelim sıla yâ doğru.

Bülbül âh eyleyip kanlar ağladı, Çeşmim yaşı sel sel oldu çağladı. Ölüm geldi çevre yanım bağladı, Kılma cenazemi lâzım değilsen. Gönül kalk gidelim sıla yâ doğru.