Kutsal Metinlerde İsimlerin Kökeni, Evrimi

Batı/Hristiyan İsimleri Türk/İslam İsimleri
Maximian Yemliha
Malchus Mekselina
Marcian Mislina
John Mernuş
Denis Debernuş
Serapion Şazenuş
Constantine Kefeştetayyuş
(Köpek) Kıtmir

Kıtmir, Türk kültüründe sadakatin sembolü olarak köpeğe verilen en yaygın isimlerden biri olmuştur ve hat sanatında “Kıtmir” yazısının koruyucu olduğuna inanılır.

Melekler ve Muhafızlar: Göksel Hiyerarşi

Melek isimleri, İbranice El (Tanrı) ekiyle biter ve Arapça’ya -il veya -iil olarak geçer.

  • Cebrail (Gabriel): İbranice Gavri’el (“Tanrı benim gücümdür”). Vahiy meleği. Türkçede Cebrail.
  • Mikail (Michael): İbranice Mikha’el (“Kim Tanrı gibidir?”). Doğa olayları ve rızık meleği.
  • İsrafil: Sur’a üfleyecek melek. Batıdaki Raphael (Şifa Meleği) veya Uriel ile ilişkilendirilse de, İslam’daki “Sur borusu” görevi İsrafil’e özgüdür ve ismi Kur’an dışı kaynaklarda geçer.
  • Azrail (Azrael): Ölüm Meleği. Kur’an’da sadece Melekü’l-Mevt (Ölüm Meleği) olarak geçer. Azrail ismi (“Tanrı’nın Yardımcısı”) halk inancında yerleşmiştir.
  • Malik: Cehennem bekçisi. İsmi Kur’an’da geçer. Etimolojik olarak Antik Kenan tanrısı Moloch (ateş kurbanı tanrısı) ile bağlantılı olabileceği, paganizmin korkulan tanrısının monoteizmde cehennemin “gardiyanına” dönüştüğü düşünülür.
  • Rıdvan (Ridwan): Cennet bekçisi. “Tanrı’nın rızası” anlamına gelir. Kur’an’da doğrudan bir melek adı olarak geçmese de, Rıdvan kavramı cennetle özdeşleşmiştir.

Modern Türkiye’de İsim Eğilimleri ve Senkretizm

Türkiye, dini geleneğin modernite ve Batı kültürüyle harmanlandığı ilginç bir onomastik tablo sunar.

Hızır ve Saint George (Aya Yorgi)

İslam mistisizminde ölümsüzlük, bolluk ve bahar ile ilişkilendirilen Hızır (Al-Khidr: “Yeşil Olan”), Anadolu’da Hristiyan azizi Saint George (Ejderha avcısı) ile senkretize olmuştur. Her ikisi de “atlı”, “mızraklı”, “gezgin” ve “kurtarıcı” figürlerdir. 6 Mayıs Hıdırellez (Hızır + İlyas) günü, Ortodoks takvimindeki St. George yortusu (Aya Yorgi) ile aynı döneme denk gelir. Bu, halk dindarlığında isimlerin ve figürlerin nasıl iç içe geçtiğinin en canlı örneğidir.

“Elisa” Fenomeni ve Yanlış Bilinenler

Son yıllarda Türkiye’de kız çocuklarına verilen Elisa isminin, “cennet kapısında bekleyen melek” olduğuna dair yaygın (ancak asılsız) bir inanç vardır. Oysa Elisa, Batı kökenli Elisabeth (Hz. Zekeriya’nın eşi, İbranice Elişeva) veya Elisha(Elyesa Peygamber) isminin bir varyasyonudur. Bu durum, modern Türk ebeveynlerin kulağa modern/Batılı gelen ancak dini bir “aura” taşıdığına inandıkları isimlere yönelme eğilimini (sekülerleşen dindarlık) gösterir. Benzer şekilde Aleyna (“Üzerimize” demek olan bir edat) ve Tuana (Cennet bahçesi olduğu iddia edilen ama kökeni belirsiz bir isim) gibi isimler de anlamdan ziyade fonetik estetik ve uydurulmuş dini anlamlarla popülerleşmiştir.

Sonuç

İbrahimî geleneklerdeki isimler, Adem’den günümüze uzanan devasa bir hafıza zinciridir. Bu zincirde Saul‘un Talut‘a dönüşmesi fiziksel bir niteliğe, Enoch‘un İdris‘e dönüşmesi “ders/okuma” eylemine, Ezra‘nın Üzeyir‘e dönüşmesi ise tarihsel bir polemiğe işaret eder. Türk onomastiği, bu isimleri bazen Arapça aslıyla (Yusuf, İbrahim, İsmail), bazen Farsça ve Türkçe süzgecinden geçmiş haliyle (Nuh, Şit, İshak), bazen de yerel efsanelerle harmanlanmış haliyle (Hızır, Kıtmir) bünyesine katmıştır.

Bu araştırma, isimlerin sadece birer ses dizisi olmadığını; her birinin arkasında binlerce yıllık teolojik tartışmaların, kültürel etkileşimlerin ve medeniyetler arası tercümelerin yattığını ortaya koymaktadır. Bünyamin‘in sevilen kardeş, Kabil‘in hırslı katil, Asiye‘nin direnen kraliçe olarak kodlandığı bu evren, Türkiye’nin kültürel genetiğinde yaşamaya devam etmektedir.

Comments (0)

No comments yet. Be the first to comment!