Yenilenebilir enerji hayatımızda bir yıldır büyük bir yer kaplıyor. Enerjinin önemi daha da çok hissedildiği ülkemizde kendi enerjimizi üretip en azından evimizde bunu kullanmanın planlarını bundan bir yıl öncesine kadar yapıyorduk.
Önceleri rüzgar türbinleri ile enerji üretim bunu akülerde depolayıp kullanmayı düşünüyordum fakat bir apartman dairesinde oturup bunu yapmak neredeyse imkansızdı ve bizde başaramadık zaten.
İkinci alternatif olan güneş enerjisi ise rüzgar türbinlerinin dezavantajlarına sahip olmadığı için (titreşim, ses, yüksek bir direğe montaj, güvenlik, süreklilik) bize daha uygun görünüyordu.
İlk önce ufak bir panel satın aldım (5w) ve bu panelden ürettiğim enerjiyi herhangi bir kontrol cihazı olmadan elimdeki 7amp.’lik aküye gönderdim. Ve böylece ilk adımı atmış olduk.
Artık daha büyük düşünmeye ve evde bu enerjiyi kullanabilir hale getirmek için çalışmalara başlayabilirdik.
Menevşe han’daki Elektropazar firmasından (biraz kazım yedim sanırım) 80w gücünde bir güneş paneli satın aldık. Bu panelden gelen enerjiyi akülere düzgün bir şekilde aktarması içinde Steca marka 10amperlik bir şarj kontrol cihazı aldık.
Elimizde farklı farklı cihazlardan çıkardığım toplam 38 amperlik akülere sistemi bağladık. Artık güneşten enerki üretmeye başlamıştık sıra bu enerjiyi kullanmaya geldi.
Geçiş göründüğü kadar kolay olmuyor. Nedeni ise hali hazırda yaşadığınız bir ev olduğunda kabloları çıkartamıyorsunuz. Bu yüzdende geçişi yavaş yavaş yapmaya karar verdik. İlk önce en çok enerjiyi kullandığımız salonda geçişi yapmakla işe koyulduk.
Karaköy’den satın aldığım beyaz ve gün ışığı renklerindeki mantar ledlerden (bir sırada 3 led ve 200 ohm direnç) kendi lambamızı yaptık. Yaptığımız lambada yaklaşık 200 adet led kullandık.
Ve artık evimizin salonun hiç bir zaman sönmeyen, hiç bir yere bağımlı olmayan bir lambamız oldu. Bu enerjiye para ödemediğinizi bilmek, doğayı kirletmediğinizi bilmek, ülkenizin cari açığındaki paya katkınızı azalttığınızı bilmek ise en büyük keyif.