MARY MALLON bir aşçıydı ve işin felaketi de bundan ileri geliyordu. Mary günün birinde tifoya yakalandı. Tabii bunda zavallı kadının hiç kabahati yoktu. Kısa bir süre sonra hastalıktan kurtulduğu gibi eski sağlığına da yeniden kavuştu. Ama hastalığın mikropları Mary’nin vücudundan bütünüyle kaybolmamıştı. Böylece Mary bütün hayatı süresince bir tifo kaynağı olmaktan geri kalmadı. Mary, tifo geçirip tekrar iyileştiği 1901 yılından 1907 yılına kadar aşçı olarak sayısız eve girdi, çıktı. Her seferinde de aile üyelerinden birkaçına tifo mikrobunu aşıladı. Bazıları hastalıktan kurtulamayıp öldü. Bunun üzerine Mary’nin bir mikrop taşıyıcı olduğu anlaşıldı ve bir hastanede sürekli olarak gözlem altında tutulmaya mecbur edildi. Böylece çevresine daha az zararlı olabilecekti. Ama Mary hastaneden kaçtı ve New York’un başka bir hastanesinde aşçılık buldu. Orada hekimlere, hemşirelere yemek pişiriyordu. Bu defa Mary’nin sebep olduğu olayların sayısı bir salgın durumunu aldı. Bir sağlık müessesesi olan hastaneden etrafa yayılan tifo salgını 2000 kişinin ölümüne sebep oldu. Mary Mallon adı, böylece tıp tarihine bir felaket durumunu alan bilgisizlik ve ihmalkârlığın tipik bir örneği olarak geçti.
Tifo daha Hippokrates çağından beri bilinen ateşli bir bulaşıcı hastalıktır. Su tesisatı bozuk ve yetersiz olan bölgelerde hastalık gerçek bir felaket durumunu alır. Bugün tedavisi basitleşmiş olmakla birlikte yine insanlığı ürkütücü hastalıkların başında gelir. Tifo, kamçılı birtakım bakterilerin meydana getirdiği bir hastalıktır. Birleşerek çubuk biçimini alan bu bakterilere tifo basili adı verilir. Tifo basillerini ilk defa Alman bilgini Eberth, 1880 yılında tifodan ölen bir hastanın barsağından aldığı bir kültürde tespit etmeyi başarmıştır. Basil 1 mm.’nin 2000’de biri boyunda ve 20.000’de biri enindedir. Bu kadar küçük olmasına rağmen tifo basilinin yan yüzlerinde hareketini sağlayan birtakım kamçılar vardır. Tifo basilleri hastanın barsaklarının çevresindeki lenf kanallarına yerleşir ve buradan kana karışırlar. Barsakların mikrop yuvası durumuna gelmesinden ötürü hastanın dışkısında bol miktarda tifo mikrobu vardır. Mikroplar böylece lağım sularına karışır ve kanalizasyonun döküldüğü sularda da yaşamaya devam ederler. Buralarda dolaşan sinekler, hastalığı çeşitli besin maddelerinin üzerine konarak en umulmadık yerlere kadar götürürler. Bu maddeleri yiyenler de kolayca hastalığa yakalanırlar. Tifo mikrobu da böylece salgın saçıcı dönemini tamamlamış olur.
🦠 BİTKİN DÜŞÜRÜCÜ BİR HASTALIK
Tifo mikrobu vücuda doğrudan doğruya ve sindirim cihazı yoluyla girer. Mideden geçerek barsaktaki lenf kanalları aracılığıyla kana karışır. Mikroplu idrar, dışkı ve sular, hastalığın kolayca yayılmasına sebep olur. Besinlerin kirlenmesi, yiyecek kaplarının pis sularla yıkanması tifo mikroplarının yayılma hızını artırır. Hastalığın bulaşmasında sineklerin rolü de pek büyüktür. Sinekler de tıpkı mikrop taşıyıcı bir insanın yaptığı işi yaparlar.
🦠 BELİRTİLERİ
Mikroplar lenf kanallarıyla kana geçtikten sonra 5-40 gün süren, bir kuluçka dönemi yaşarlar. Bu, mikropların çoğalma yani hastalığın en yoğun olduğu dönemdir. Başlangıçta hastanın ateşi yalnız akşamları yükselir, bir hafta sonra ateş 39-40 dereceyi bulur. Baş ve sırt ağrıları, iştahsızlık, sürgün veya peklik, halsizlik baş gösterir. Yüksek ateş 15-20 gün sürer. Bu durum hastayı adamakıllı bitkin düşürür. Tifonun bir başka özelliği de hastanın 7-10’uncu günde hafif deri döküntüleri geçirmesidir. Bu pembe döküntüler çoğunlukla karın ve göğüste olur. Üç-dört gün içinde bu lekeler solar, yerinde esmer lekeler kalır. Tifoda sık sık rastlanan belirtilerden biri de burun kanamasıdır. Bütün klasik belirtiler dışında hastanın barsağının delinmesi de söz konusu olabilir. Barsakta açılan yaralar hasta kusarken veya dışarıya çıktığı zaman zorlanırken delinebilir. Ayrı olarak hastalık sırasında safra kesesi iltihabı, damar tıkanmaları, bronşit, zatürree, kalp bozuklukları, melankoli, nefrit, kemik iltihapları, kabakulak gibi komplikasyonlar da ortaya çıkar.
🦠 KORUNMA VE TEDAVİ
Hasta, sağlamlardan ayrılmalı, odası, eşyası dezenfekte edilmeli, hastaya bakanlar temizlik şartlarına kesinlikle uymalıdırlar. Tifoya karşı korunma her şeyden önce aşı yoluyla olur. Aşı, sağlam kimsede hastalığa karşı bağışıklık sağlar. Birer hafta ara ile deri altına üç kere iğne yapılır. Bundan sonra her yıl bir defa rapel yani takviye aşısı uygulanır. Salgın sırasında herkesin aşılanması gerekir. Tedavide, perhizin önemi büyüktür. Ama eskiden olduğu gibi hastaları besinsiz bırakmak yanlıştır. Tifolu bir hasta günde üç-dört bin kalori almak zorundadır. Sulu veya ezme şeklinde proteinli, yağlı, şekerli maddeler verilir. En uygun yiyecekler süt, pirinç lapası, yumurta, peynir, kızarmış ekmek, bisküvi, meyve suları, komposto, çorba, patates püresi, kıyılmış et, hafif tatlı ve tereyağıdır. Tifo tedavisinde bugün çoğunlukla kloromisetin‘den yararlanılmaktadır. Bu ilaç sayesinde ateş üç dört gün içinde düşer. Ayrı olarak kortizon vermek de yararlıdır. Hastalık sırasında ortaya çıkan komplikasyonlar için de uygun ilaçlar verilir.
🦠 TİFONUN KAFİFİ: PARATİFO
Adından da anlaşılacağı gibi tifoya çok benzeyen bir hastalıktır. Her iki hastalık bazen aynı zamanda salgın durumuna geçebilir. Belirtileri, hastanın birdenbire titremeye başlaması, baş ağrılarıdır. Tifodaki pembe döküntüler paratifoda da görülür. Ama paratifo, tifodan daha hafif geçen ve daha kısa süren bir hastalıktır. Aynı biçimde bulaşır ve tedavisi de tifonun tedavisine benzer.
