ŞÖVALYELER

Ortaçağ Avrupa’sında, derebeylik sisteminin var olduğu çağlarda, toprak sahibi bir senyör öldüğünde bütün malları en büyük oğluna kalırdı. Böylece büyük toprakların küçük parçalara bölünmesine ve derebeylik kudretinin zayıflamasına engel olunurdu. Bu kurala da “Mirasçılık Hakkı” denirdi. Senyörlerin küçük oğulları mirastan yararlanamaz, sadece şatoda, ağabeylerinin yanında yer, içer ve yatarlardı. Yapacak bir işleri de olmadığından ya serüven peşinde koşar, ya da öbür senyörlerin yanında görev alırlardı. Bunların zaman zaman kötü işlere karıştıkları, soygunculuk yaptıkları da olurdu.

O çağın yöneticileri, bunların yolsuzluklarını önlemeyi ve güçlerini halkın yararına kullandırmayı düşündüler. Bu gençlerin bazı kurallara bağlı olmalarını da öne sürdüler.

İşte böylece “Şövalyelik” doğmuş oldu. Şövalyeler fakir ve zayıfları koruyacak, onlara bir kötülük gelmemesine çalışacaklardı.

📜 Şövalyenin Andı

  1. Dinine bağlı kalacak, doğru yoldan ayrılmayacaksın.
  2. Kiliselere bir kötülük gelmemesine çalışacaksın.
  3. Zayıfları koruyacaksın.
  4. Vatanını seveceksin.
  5. Düşman önünden asla kaçınmayacaksın.
  6. Hainlerden öç alacaksın.
  7. Dini kurallara aykırı olmayan derebeylik görevlerini yerine getireceksin.
  8. Yalan söylemeyecek, verdiğin sözden dönmeyeceksin.
  9. Hür, açık görüşlü ve cömert olacaksın.
  10. Her zaman, yalancılığın ve fenalığın karşısında, iyilik ve doğruluğu savunacaksın.

🏇 Geleceğin Şövalyeleri Nasıl Yetiştirilirdi?

On yaşlarına doğru, genç senyör, baba ocağından ayrılarak, emrine gireceği diğer bir derebeyinin şatosuna giderdi. Orada kendisi gibi şövalye olacak gençlerin arasına karışırdı. Küçük şövalye adaylarına “Genç soylu kişi”, ondört yaşından büyük olanlarına ise “Şövalye yaveri” denirdi. Bunlar çok sert ve zorlu bir eğitim görürlerdi. Şövalyeliğin kurallarını bellerler, her biçim döğüşe vücutlarını hazırlamak için beden eğitimi yaparlardı. Ata binmeyi, her türlü savaş silahlarını kullanmayı, yüzmeyi, dövüşmeyi, avlanmayı öğrenirlerdi. Aralarında bir müzik âleti çalanlar da olurdu.

⚔️ Şövalyelik Töreni

Genç “Şövalye yaveri” yirmi yaşına gelince, geleneksel bir törenle (buna “zırh kuşanma” denirdi) şövalye ilân edilirdi. Törenden bir gün önce, genç yaver, geçmişteki hatalarından temizlenmek anlamına yıkanır, kırmızı beyaz bir ceket giyerdi. Beyaz renk, temizliği; kırmızı renk ise, imdadına koşacağı zayıflar için ortaya koyduğu kanı temsil ederdi. Karşılaşacağı yoksunluklara alışma anlamına da tören saatine kadar oruç tutardı.

Tören çoğunlukla şatonun küçük kilisesinde yapılır, şato sahibi derebeyi, çocukları, erkek ve kadın soylu kişiler, şövalye adayı gençlerle, şövalye yaverleri, görevliler ve köylüler bulunurdu. Arasıra bir din adamı da törene katılırdı.

Töreni şato sahibi derebeyi yönetirdi. Her şövalye yaveri kendisini şövalye ilân edecek derebeyine yaklaşarak önünde diz çökerdi.

Derebeyi: “Şövalyelik mesleğine hangi amaçla giriyorsun?” diye sorar ve “Şayet para ve ün peşinde koşarsan, bu şerefli mesleğe yaraşmazsın!” diye öğüt verirdi. Bunun üzerine genç adam kutsal kitap üzerine yemin eder ve yüksek sesle şövalyelik andını içerdi.

Böylece törenin ilk bölümü son bulur, genç adayı arkadaşları alıp odasına götürerek zırhlarını kuşanmasına yardım ederlerdi. Fenalık ve kötülüklerle savaşı sırasında kendisinin ayrılmaz ve sadık arkadaşı olacak kılıcını kuşanırdı. Sonra tekrar küçük kiliseye dönüşür ve törenin ikinci bölümü başlardı. Genç şövalye adayı, kendisini kılıçla omuzlarına dokunarak kutsayacak derebeyinin önünde tekrar diz çöker. Derebeyi, kılıcı ile üç kere genç adayın omuzuna (veya eliyle ensesine üç kere) dokunur ve “Tanrı adına seni şövalye ilân ediyorum. Cesur, doğru ve iyi kalpli ol!” diyerek töreni sona erdirirdi.

Bu tören sonunda genç şövalye atına binerek, orada bulunanlara kullanmasını öğrendiği silahlarla gösteriler yapardı.

🎯 Şövalyeliğin Amaçları

“Zayıfları koruyacaksın”

Ortaçağ Avrupa’sında, soygun ve kötülük yapanların başında halkı dürüst bir biçimde yönetmekle görevli insanlar geliyordu. Halk, kimi kime şikâyet edecekti? Soyguncuya soyguncu, zorbaya zorba şikâyet edilir miydi?

Fakir bir köylünün, topraklarını elinden alan bir senyöre karşı koymasına imkân yoktu. Yollar eşkıyadan geçilmiyordu. Bir yerden bir yere seyahat etmek zorunda kalanlar, yola çıkmadan önce her şeyi göze almak zorundaydılar. Mallarını, paralarını çaldırmak bir yana, canlarından da olurlardı. İşte şövalyeler bu durumda bulunan zayıf ve kendilerini savunmaktan yoksun kimseleri koruyorlar, onlara türlü kötülüklerde bulunanları cesaretleri ve güçleriyle sindiriyorlardı.

“Hür, açık görüşlü ve cömert olacaksın”

Şövalyeler çoğunlukla zayıf ve fakirleri, dul ve öksüzleri korur ve savunur, onlara her türlü yardımda bulunurlardı. Ama bazı şövalyelerin ancak kendilerine yetecek kadar paraları vardı. Bunlar görevleri sırasında korudukları varlıklı kimselerin yanında misafir edilirler ve ağırlanırlardı.

Şövalyeleri din adamları da çok severdi. Çünkü, dinî yerlerin korunmasında onlardan çok fazla yararlanıyorlardı. Kutsal yapılarda bulunan değerli eşya her zaman soyguncuların iştahını kabartır ve sık sık buraları yağma edilirdi.

O çağlarda herkes şövalyelere kıvançla bakar, onlara güvenirlerdi. Ama zamanla şövalyelik bozulmaya yüz tuttu. Aralarında hiçbir iş yapmadan diyar diyar dolaşanlar, onun bunun cömertliğine sığınanlar oluyordu. Bazıları da verdikleri sözden ayrılarak kötü yollara sapıyorlardı. Böyleleri hemen yakalanıyor ve şiddetle cezalandırılıyorlardı. Aralarında bilgili olanlar bulunduğu gibi cahiller çoğunlukta idi. Böylece şövalyelik niteliğini kaybetti ve sonra da bütünüyle ortadan kalktı.