ŞANLIURFA

YÜZEY ŞEKİLLERİ

Şanlıurfa ili tümüyle düzlüklerden meydana gelen bir ilimizdir. Toprak kuzeyden güneye doğru eğimlidir. Yükselti güneye doğru azalır. İlin en yüksek dağı Diyarbakır-Urfa sınırındaki Karacadağ’dır. Karacadağ Mirimir Tepesi ile 1.938 m’ye ulaşır. İlin kuzeydoğusundaki bu eski yanardağ, çevresine lavlar yaymış ve sönmüştür. İlin diğer tarafındaki kesimlerinde bulunan engebelerin hepsi 1.000 m’nin altındadır (Arat 840 m, Cudi 627 m, Tektek 749 m, Susuz 801 m). Kuzeyden güneye doğru alçalan topraklar, Suriye sınırında 400 m’nin altına iner.

Şanlıurfa topraklarının tamamı bir ova olmakla birlikte, bazı kesimlerdeki düzlüklere özel adlar verilmiştir. Bunlar Harran, Viranşehir, Siverek ve Suruç Ovaları’dır.

AKARSULAR VE GÖLLER

Şanlıurfa ilinin en büyük nehri Fırat, bu ilin içinden değil, kuzeybatı ve batı sınırından geçmektedir. Fırat, Şanlıurfa’yı Adıyaman ve Gaziantep illerinden ayırır. Urfa sınırlarındaki uzunluğu 270 km olan nehrin üzerinde çok uzun bir köprü olan Birecik Köprüsü (700 m) vardır. Gaziantep-Şanlıurfa yolu’nun geçtiği bu köprüden sonra Fırat güneye inmeye devam etmekte ve daha sonra yurdumuzu terk ederek Suriye’ye geçmektedir. Fırat’ın suyu ilkbaharda artar, yaz sonunda azalır.

Şanlıurfa ili topraklarından Fırat’a dökülen akarsular önemli değildir. İçlerinde yalnız Karacadağ’dan çıkıp, Siverek’in güneyinde Fırat’a karışan Karaçay sayılabilir. Bazı akarsular Şanlıurfa Yaylası’ndan ve Karacadağ’ın güneyinden doğarak, Belih, Colap, Ceylanpınar, Habur Suları aracılığıyla Suriye topraklarında Fırat ile birleşir.

Şanlıurfa topraklarında göl yoktur. Yapılmakta olan Karakaya ve Atatürk Barajları büyük göller oluşturacaktır.

İKLİM

Şanlıurfa ilinde Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin kara iklimi egemendir. Kışlar oldukça soğuk ve sürekli, yazlar çok sıcak ve kurak geçer. Fazla olmayan yağışlar kış mevsiminde toplanmıştır. Şanlıurfa meteoroloji istasyonu verilerine göre en soğuk ayda ortalama ısı 5 °C, en sıcak ayda ortalama ısı 31 °C’dir. Şimdiye kadar görülen en düşük ve en yüksek ısılar -12 °C ve +47 °C olmuştur. Sıcaklığın 30 °C’nin üstüne çıktığı günlerin ortalama sayısı 133, sıfır derecenin altına düştüğü günlerin ortalama sayısı 25’tir.

Yıllık ortalama yağış toplamı 461 mm’dir. Yağışların mevsimlere göre dağılışı şöyledir: % 56 kış, % 30 ilkbahar, % 1 yaz, % 13 sonbahar. Yağışlı günlerin sayısı ortalama 70, karla örtülü günlerin ortalama sayısı 3’tür.

İlin geniş toprakları üzerinde oldukça büyük iklim farkları vardır. Suriye sınırı yakınındaki Ceylanpınar’da yıllık yağış 293 mm’ye düşer. Yine Suriye sınırındaki Akçakale’de 314, Fırat Vadisi’ndeki Birecik’te 351, Suruç’ta 354, Hilvan’da 495, Siverek’te 533, Viranşehir’de 547 mm’dir. Şanlıurfa ilinde yazlar çok sıcak geçtiği ve bölge hiç yağış almadığı için tarım ürünlerinde artış olmaz. Bu nedenle, modern sulama tesisleri yapılmaktadır.

BİTKİ ÖRTÜSÜ

Şanlıurfa ilinde yağışların azlığı, yazların çok uzun ve çok kurak geçmesi, toprağın yapısının su tutmaya elverişli olmaması, doğal bitki örtüsünün çok cılız kalmasına sebep olmuştur. Yer yer çalı kümelerine, su boylarında da seyrek kavaklara rastlanmaktadır. Kış yağışlarıyla yeşillenen düzlükler, yaz sıcaklarının başlamasıyla hemen bozkıra döner, otsu bitkiler kurur. Şanlıurfa ili, Türkiye’nin orman bakımından en fakir ilidir. İl sınırlarında belli başlı hiçbir orman yoktur.

EKONOMİ

TARIM VE HAYVANCILIK

İlde tarım ve hayvancılık halkın birinci derecede geçim kaynağıdır. Tarihte verimliliğiyle ünlü Şanlıurfa toprakları, günümüzde, sulanamayışı nedeniyle verimsizleşmiştir. Yapımı sürdürülen Karakaya Barajı ve Şanlıurfa Tüneli’nintamamlanmasıyla Harran Ovası sulanacaktır. Böylece verimli yemyeşil Mezopotamya yeniden canlanacak, yılda birkaç ürün alınabilecek ve ova her türlü tarımın yapılmasına elverişli olacaktır. Günümüzde Ceylanpınar’da ve akarsu vadilerinde, yer yer sulu tarım da yapılmaktadır.

1980 yılında ilde 627.410 hektar alanda tarım yapılarak 447.847 ton ürün elde edilmiştir. Yapılan araştırmalara göre ilde her zaman tahıl tarımı birinci sırayı alır. Tahıllar içerisinde ağırlık buğdaydadır. İl, yurdumuzun “mercimek ambarı”olarak da bilinir. Sanayi bitkilerinden pamuk, kenevir, yağlı tohumlardan çiğit, susam üretimi de yapılmaktadır.

1980 yılında ilde 568.221 hektar alanda tahıl üretimi yapılarak 393.213 ton tahıl; 43.243 hektar alanda baklagillerüretimi yapılarak 27.161 ton ürün alınmıştır. Ayrıca 13.431 hektar alanda endüstri bitkisi üretimi yapılarak 8.425 ton endüstri bitkisi; 1.515 hektar alanda yağlı tohum üretimi yapılarak 12.062 ton yağlı tohum ve 1.000 hektar alanda yumru bitki üretimi yapılarak 6.986 ton yumru bitki üretilmiştir.

Aynı yıl ildeki 8.261.533 meyve ağacından, 63.554 ton meyve, 11.395 hektar alanda yapılan sebze üretimi sonucunda 83.556 ton yaş sebze elde edilmiştir.

1980 yılında Şanlıurfa ilinde ekilen ürün ve üretim (ton olarak): Buğday (314.210), arpa (78.038), mısır (271), darı (464), pirinç (200), pamuk (7.287), kenevir (lif, 1.138), nohut (1.288), mercimek (22.170), burçak (2.555), çiğit (11.689), susam (403), soğan (5.499), sarımsak (1.537).

Aynı yıl ildeki meyve üretimi (ton olarak): Armut (353), ayva (11), elma (282), erik (934), zeytin (1.084), antepfıstığı (63), badem (61), ceviz (1.031), kayısı (832), kiraz (14), şeftali (264), vişne (7), zerdali (174), dut (592), incir (300), nar (912), üzüm (56.870).

Hayvansal ürünlerden özellikle Şanlıurfa yağı ünlüdür. Büyük kentlerimizde pazarlanan Şanlıurfa yağı en çok Siverek’teyapılır. Bu ilçenin başlıca gelir kaynağı yağdır. Özellikle Karacadağ etekleri her mevsimde hayvan sürüleri ile dolar.

İlin hayvan varlığından söz ederken at yetiştiriciliğine verilen önemi belirtmek gerekir. Saf kan atları ile ünlü olan bu ilimizde 1947 yılında hayvan ıslah çalışmaları başlamış ve bir aygır deposu kurulmuştur.

Şanlıurfa ilinin 1980’deki hayvan varlığı (baş olarak): At (26.310), katır (1.580), eşek (15.670), deve (1.730), inek (63.008), öküz (19.576), sığır (16.521), dana (40.470), manda (1.290), koyun (2.116.100), kıl keçisi (270). İlde bunların dışında 550.000’den fazla kümes hayvanı beslenmektedir.

SANAYİ VE MADENCİLİK

Devlet Planlama Teşkilatı verilerine göre Şanlıurfa ili 67 il arasında endüstri gelişmesi açısından 54. sıradadır. Bu durum Şanlıurfa ilinde endüstrinin gelişemediğini gösterir.

İldeki, tarıma dayalı sanayi kuruluşları şunlardır: 1979 yılında üretime başlayan 1.000 ton kirli yapağı yıkamakapasiteli Yapağı Yıkama ve Yün İpliği Fabrikası, Çimento Fabrikası, yılda 2.900 adet çeşitli tarım aleti ve makinesi üreten Tarım Aletleri ve Makineleri Fabrikası, yöre üzümlerini değerlendiren Tekel Şarap Fabrikası, 1968 yılında üretime geçen Et Kombinası, Siverek Peynir ve Tereyağı Fabrikası, Hilvan Yem Fabrikası, Şanlıurfa Pamuk İpliği Sanayii ve yılda 163.000 ton üretim kapasitesine sahip üç adet un fabrikası. Küçük sanayi olarak dokumacılık, keçe, deri işlemeciliği ve saraçlık yapılır.

İlde önemli bir maden rezervi yoktur. Siverek ilçesinde petrol, bazı yerlerde linyit bulunmuşsa da bunlar henüz işletilmemektedir.

TARİH

Şanlıurfa bölgesi M.Ö. 2000 yıllarında Hurri-Mitanni devletini kuran Hurriler’in elinde bulunuyordu. Bunlar Asurlular’ı egemenlikleri altına almışlardı. Anadolu’da ilk siyasal birliği kuran Hititler bu bölgeye kadar uzanamadılar. Zamanla eski Bâbil devleti, Asurlular buralara kadar yayıldılar. Bölge M.Ö. 7. yüzyılda İranlı Medler tarafından zaptedildi. M.Ö. 331 tarihine kadar İranlılar’ın elinde kaldı. Bu yıllarda Makedonya imparatoru Büyük İskenderbütün Anadolu ve İran’ı aldı. Bu arada Şanlıurfa bölgesi de Makedonyalılar’a geçti.

İskender’in ölümünden sonra burada İskender’in generallerinden Selevkos’un kurduğu egemenlik sürdü. Selevkos, kurduğu şehre Makedonya’nın eski başkenti olan Edessa’nın adını verdi. Selevkoslar’dan 4. Antiokhos ise şehre kendi adını vererek, Antiokheia dediyse de bu isim tutmadı. Roma İmparatorluğu buralara ulaşmadan önce bölge Osroene Krallığı’nın elindeydi. Önceleri Roma himayesinde olan Şanlıurfa, imparator Caracalla döneminde, İ.S. 216 yılında Roma İmparatorluğu topraklarına katıldı. Sâsâniler’in kralı I. Şapur tarafından 260’ta kuşatıldıysa da zaptedilemedi. Şanlıurfa çevresindeki manastır ve kiliseleri 398 yılında Hunlar, 506 yılında da Gotlar yağma ettiler.

Roma İmparatorluğu 395 yılında Doğu ve Batı diye ikiye ayrıldığı zaman Şanlıurfa Doğu Roma’nın (Bizans) payına düşmüştü. Bizans kralları şehri büyük ölçüde onardılar. Hamamlar, hastaneler, amfitiyatro ve stadyum yaptırdılar. Müslümanlığın doğuşundan kısa bir süre sonra 639’da İyaz Bin Ganem komutasındaki Araplar şehri savaşmadan ele geçirdiler. Birkaç defa şehre saldıran Bizanslılar 1030-1087 tarihleri arasında Şanlıurfa’ya egemen oldular. 1087’densonra Selçuklu Türkleri Şanlıurfa ve çevresini aldılar. Haçlı Seferleri sırasında Hristiyanlar 1098’de şehri alıp Edessa Kontluğu’nu kurdular. Şanlıurfa bu dönemde yanıp yıkıldı. 1144’te Musul hükümdarı İmadeddin Zengi şehri zaptetti. Şehir 1182’de Selahaddin Eyyubi tarafından alındı. 1244’te Moğollar Şanlıurfa’yı yağma etti. Şehir 1393’te Timur’unordularına teslim oldu.

Şanlıurfa, 1516’da Yavuz Sultan Selim’in padişahlığı döneminde, Osmanlı İmparatorluğu topraklarına katıldı ve Rakka Eyaleti’ne merkez oldu. 19. yüzyılın ikinci yarısında vilâyetler kurulunca Halep Vilayeti’ne bağlı bir sancağa merkez yapıldı. Şehrin nüfusunun 20. yüzyıl başlarında 50.000 civarında olduğu hesaplanmıştır.

Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra, 7 Mart 1918’de İngiliz kuvvetleri Şanlıurfa’yı işgal etti. Fakat bir süre sonra 30 Ekim 1919’da yerlerini Fransız kuvvetlerine bıraktılar. 10 Ağustos 1920’de imzalanan Sevr Antlaşması’na göre Şanlıurfa, Fransa’nın yönetimi altına giren Suriye’ye verildi. Fakat bu karar uygulanmadan Şanlıurfalılar 9 Şubat 1920’de Fransızlar’a karşı ayaklandılar. Fransızlar, işgal ettikleri başka yerlerde yaptıkları gibi, evvelce Türkiye’den kaçmak zorunda kalmış Ermenileri de beraberlerinde getirmişlerdi; bunlar sürekli baskınlar, yağmalar ve cinayetlerle Türkler’i yıldırmaya, bölgeden uzaklaştırmaya çalışıyorlardı. Olaylar çete savaşı şeklinde sürüp giderken, Mustafa Kemal, dağınık güçler hâlindeki sivil kuvvetleri örgütlemek üzere Ali Saip Ursavaş’ı Jandarma komutanı olarak Şanlıurfa’ya gönderdi. Böylelikle kısa sürede bölgede yaygın bir milis örgütü kuruldu. Çevredeki aşiretlerin katıldığı bu milisler çok geçmeden Fransızlar için ciddi bir tehlike olmaya başladılar. 1920 yılı başlarında Fransız komutanlığına bir ültimatom verdiler ve belirli tarihte şehrin terk edilmesini istediler. İstekleri yerine getirilmeyince 9 Şubat 1920’de saldırıya geçtiler. Suruç, Birecik çevresinde çembere alınan Fransız birlikleri güç durumda kaldı. Bunun üzerine Fransızlar 10 Nisan 1920’de Şanlıurfa’dan çıkmak zorunda kaldılar. Bu boşaltmadan sonra Şanlıurfa 20 Ekim 1921’de Fransa ile imzalanan Ankara Antlaşması sonunda anavatan topraklarında kaldı.

FOLKLOR

Erkekler abani ipek kumaştan sıkma denen yelek, aba ve renkli postal giyer. Eskiden fesin üzerine renkli yemenisararlardı. İpekli kumaştan uzun gömlek, şalvar ve kışın kürk pelerin giyen erkeklerin başlarını sarma biçimleri bugün de uygulanır. Arakçin adı verilen takkenin üzerine, puşu veya camadan ve sırma işlemeli işgal geçirirler. Şehir ve köy kadınlarının giyimleri farklıdır. Üç etek, yamaşak denen ipek işlemeli örtü, renkli ipekten sırmalı çarşaf veya uzun ceket, kılıç denen potin giyerler. Köy kadınları genellikle alınlarına ipek sırma karışımı kumaş bağlar, üzerine yaşmaksararlar. Davul, zurna eşliğinde oynanan Şanlıurfa oyunları: Tekayak, Üçaylak, Teker, Derik denen halay türleri ile Dörtlük, Ağır Dörtlük, Harbi, Kılıç-Kalkan’dır. Ünlü türküleri arasında “Kaleden Kaleye Şahin Uçurdum”, “Gülen Az”, “Dolan Göz”, “Güne Düştüm”, “Yakına Gel Yakına”, “Bu Derede Bastı Bizi Haramî”, “Ağlama Yâr Ağlama”, “Dön Beri Yüzün Göreyim” sayılabilir. Şanlıurfa’nın yağları kadar çiğ köftesi ve özellikle mercimekli köftesi çok ünlüdür.

GEZİLİP GÖRÜLECEK YERLERİ

Şanlıurfa’da gezilip görülecek yerlerin başında “Kale” gelir. “Damlacık” adı verilen tepe üzerinde kurulmuştur. Yapıldığı tarih belli değildir. İç kale 25 kuleli ve tek kapılıdır. Şanlıurfa şehri dış kale ile iç kale arasında yer almaktadır. Efsanelere göre İbrahim Peygamber, burada bulunan ve mancınık görevini gören iki sütundan fırlatılarak ateşe atılmış, fakat düştüğü ateş, ufak bir göle dönüşmüştür. Halilü’r-Rahman Camisi önündeki bu göle Ayn-ı Zeliha denir. Bir adı da Balıklı Göl’dür. Büyük bir havuz olan ve etrafı yontulmuş taşlarla çevrilmiş bu gölde kutsal sayılan binlerce balıkyaşar. Ayn-ı Zeliha “Zeliha Kaynağı” demektir. Cami 13. yüzyılda yapılmıştır. Efsaneye göre, İbrahim Peygamber’e inanan Bâbil hükümdarı Nemrut’un kızı da kendini aynı ateşe atmış, İbrahim Peygamber’le birlikte yanmak istemiştir. Gölcükteki balıkların, yanan odunların parçaları olduğuna inanılır.

Şanlıurfa’nın Ulucamisi; Urfa yakınında Eyüp Peygamber’in çile doldurduğuna inanılan mağara (Eyüp Mağarası); Şuayp Peygamber’in yaşadığı Şuayp Şehri (Şanlıurfa’ya 120 km mesafede); Şanlıurfa’nın 44 km güneyindeki Harrem Şehri görülmeye değer yerlerdir. Harran’da Mezopotamya’da yaşamış uygarlıkların hemen hepsinin izleri görülebilir. Şehirdeki en ilgi çekici eser İslâm İmparatorluğu döneminden kalan ve meteoroloji gözlemleri için kullanılan 40 myüksekliğindeki kuledir. Harran’da Anadolu’nun en eski üniversitesi olduğu anlaşılan yapılar da bulunmuştur. Kalesive diğer eserler ayaktadır. Koni biçimindeki Harran Evleri ve arkeolojik kalıntılar turistlerin, özellikle dünya bilginlerinin büyük ilgisini çekmektedir. Bizans döneminden kalan Siverek Kalesi ile Şuayp Şehri’ne giden yol üzerinde bulunan Asurlular’dan kalma Sumatar Şehri antik uygarlıkların birer örneği sayılmaktadır. Şanlıurfa’da saf kan Arap atları yetiştiren bir hara vardır. Her yıl Ekim ayının üçüncü haftasında üç gün süren At Festivali’nde çeşitli at yarışlarıve folklor gösterileri yapılmaktadır.