KABOTAJ HAKKI

Yurdumuzda her yılın 1 Temmuz günü, Kabotaj ve Denizcilik Bayramı olarak kutlanır. Ulusal günlerimiz arasına katılmış bulunan bu bayramın denizciliğimizle ilgisi kadar egemenliğimiz yönünden de ayrı bir değeri ve anlamı vardır.

Her devlet, ülkesindeki limanlar arasında deniz ticaret ve ulaştırmalarını kendi bayrağını taşıyan gemilerle yapmak hakkına sahiptir. “Kabotaj Hakkı” denilen bu hak, ulusal egemenlik ilkelerinden birisi olarak kabul edilir.

Osmanlı Padişahları, ulusumuzun bu hakkını yüz yıllarca önce yabancılara bağışlamış bulunduklarından, denizciliğimiz büyük zararlar görmüştü. Bu yüzden uzun yıllar deniz ticaret filomuz kurulamamış ve deniz ticaretinde ulusumuz varlığını gösterememişti.

Genç Türkiye Cumhuriyeti, kapitülasyonlar adıyla anılan bu çeşit armağanların tümünü birden Lozan Barış Konferansı’nda kaldırtmıştı (1923). Böylece ulusumuz da öbür uluslar gibi kabotaj hakkını kullanma yetkisini sağlamış oldu.

Kabotaj hakkının ilk yürürlüğe girdiği gün, 1 Temmuz 1926’dır. O günden sonra yurdumuzun bütün kıyı ve limanları arasında her türlü taşıma işleri Türk bayrağı taşıyan gemilerle yapılmaya başlandı.

Yabancı gemilerle Türk sularında taşıt işleri yapılması ve yabancı uyrukluların yurdumuzda deniz ticaretinde bulunmaları böylece yasak edildi. Yapılan bir kanun teklifiyle kabotaj hakkının yürürlüğe girdiği 1 Temmuz gününü TBMM, Denizcilik Bayramı olarak kabul etti.

1 Temmuz günü yurdumuzun bütün limanlarında, denizcilerimiz tarafından kutlanır. Gemilerimiz bayraklarla ve ışıklarla donatılıp çeşitli deniz eğlenceleri düzenlenir ve su sporları yapılır. Bu arada, Türk Denizciliği’ne üstün hizmetleri dokunan Barbaros Hayreddin, Turgut ve Oruç Reisler gibi büyük denizcilerimizin de saygıyla anılmaları ulusal geleneklerimiz arasına girmiştir.

📘 KABOTAJIN TARİFİ VE ANLAMI

Kabotaj kelimesi, uluslararası bir denizcilik terimidir. Kelimenin hangi dilden geldiği kesin olarak bilinmemektedir. İspanyolca’da sandal ve burun anlamına gelen “cabot” kelimesiyle “kabotaj” arasında bir bağlantı bulunabileceği kanısında olanlar da gerçek bir sonuca varabilmiş değillerdir.

Kabotaj hakkı ise bir devletin kıyılarındaki deniz ticaretini kendi yurttaşlarının ve kendi bayrağını taşıyan gemilerin tekelinde bulundurması olarak tarif edilir.

🏴 TARİHSEL GELİŞİMİ

Deniz ticaret hukukunda bu hakkın ilk önce 16. yüzyıl ortalarında İngiltere tarafından kullanıldığı görülür. Bundan sonra daha başka devletler de kendi denizlerindeki kabotaj hakkını yurttaşlarının tekeline almaya yönelmişlerdir.

Geçmiş yıllar boyunca, kabotaj hakkının sınır ve kapsamı önemli değişikliklere uğramıştır. Devletler, kendi iktisadi şartlarına ve siyasi amaçlarına göre bu hakkın sınırını genişletip daraltmışlardır.

Yurdumuzda bu hak, kapitülasyonlarla yabancı devletlere bağışlanmış bulunduğu için 1926 yılına gelinceye kadar bu konuda herhangi bir davranışımız söz konusu edilemez.

📜 LOZAN VE KABOTAJ YASASI

Lozan Barış Antlaşması’nda sağlanan ve 1926 yılının 1 Temmuz günü yürürlüğe girmiş bulunan kabotaj hakkımız, belli başlı iki bölümde uygulanma niteliğindedir:

1. 🇹🇷 Dar Anlamdaki Kabotaj Hakkı

Türk bayrağını taşıyan gemilere bağışlanan bu uygulamaya göre:

  • Türkiye kıyılarında bir noktadan öbürüne mal ve yolcu alıp taşımak
  • Türk limanları içinde veya arasında çekme, kılavuzluk ve bütün liman hizmetlerinde bulunabilme hakkı Türk bayrağını taşıyan gemilere bağışlanmıştır.

Kanunlarımıza göre yalnız Türk vatandaşlarının malı olan gemiler Türk bayrağını taşıma yetkisine sahiptir. Bir Türk gemisinin bütününe ya da bir azına yabancı bir kimse sahip olduğu takdirde bu gemi, bayrağımızı taşıma hakkını kaybeder. Bir ortaklığa ait gemilerin Türk bayrağını taşıyabilmesi için de ortaklardan hepsinin Türk uyruğunda bulunmaları şarttır.

Yabancı ticaret gemileri, ancak başka ülkelerden almış oldukları yük ve yolcuları Türk limanlarına çıkarabilirler. Bunların, Türk limanlarından yabancı ülkelere gidecek yük ve yolcuyu taşıma hakları da vardır. Bu kurallara uymayan yabancılardan bin liradan on bin liraya kadar para cezası alınır.

2. 🌊 Geniş Anlamdaki Kabotaj Hakkı

Türk vatandaşlarına bağışlanan bu uygulamaya göre:

  • Nehirlerimizde, göllerimizde, Marmara Denizi bölgesinde
  • Bütün karasularımız sınırları içinde, körfez, liman, koy ve benzeri sularda
  • Her çeşit makine, yelken ve kürekle hareket edebilen deniz taşıtlarıyla taşıma işleri yapma hakkı Türk uyruğunda bulunanlara bağışlanmıştır.

Türk vatandaşı olmayan bir kimse, karasularımızda ticaret amacıyla herhangi bir deniz taşıtı bulunduramaz. Olağanüstü durumlarda, bu gibi deniz taşıtlarının limanlarımızda barınmalarına izin verilmiştir. Ticaret amacı gütmeyen yabancı turist, spor ve gezinti gemileri de karasularımızda kalabilme hakkından yararlanırlar.

🐟 DENİZ ÜRÜNLERİ VE TEKNİK GÖREVLER

Karasularımız içindeki balık, midye, istiridye, inci, sünger, mercan gibi deniz ürünleriyle kum ve çakıl çıkarılması Türk vatandaşlarına bağışlanan bir haktır. Su altında kalan batık tekne ve benzer şeylerin çıkarılması da Türk vatandaşlarının yetkileri içindedir.

Her çeşit Türk teknelerinde kaptanlık, çarkçılık, kâtiplik, tayfalık ve işçilik yapabilme hakkı da Türk vatandaşlarına bağışlanmıştır.

Geniş anlamdaki kabotaj haklarına aykırı davranışlarda bulunanlardan para cezası alındığı gibi bunlar ayrı olarak hapis cezasına da çarptırılırlar.

🚢 DENİZCİLİĞİMİZİN GELİŞMESİ

Osmanlı İmparatorluğu’ndan hemen hemen sıfır olarak alınan deniz ticaret filomuz, Cumhuriyet’le birlikte hızla gelişmeye başladı. Yurdumuzun üç yanının denizlerle çevrili olması, denizcilik alanında gemi tonajını artırma ve deniz ticaretini kalkındırma ulusal konularımızın başlıcalarından biri oldu.

Hükümetlerimiz, bir yönden devlet yatırımlarıyla denizcilikle ilgili işletmeler kurmuş, öbür yönden özel sermayeyi de teşvik etmiştir. “Devlet Deniz Yolları” adıyla kurulan ve sonradan “Denizcilik Bankası” durumuna getirilen yarı resmî anonim ortaklık bu alanda önemli hizmetler gören ulusal bir kurumumuzdur.

🛳️ TÜRK TİCARET FİLOSUNUN BUGÜNKÜ DURUMU

Kabotaj hakkının Lozan Konferansı’ndan sonra Türk ulusuna geçmesi, deniz ticaret filomuzun gerek sayı gerek tonaj yönünden hızla gelişmesini sağladı. Her gün sayıca biraz daha artan Türk gemilerinin büyük bir bölümü, Denizcilik Bankası T.A.O.’nun kurduğu ortaklık ve işletmelerin elindedir.

Denizyolları İstanbul Şehir Hatları, İzmir ve Van Gölü İşletmeleriyle, Deniz Nakliyat T.A.O. bunların en önemlileridir.

🏦 DENİZCİLİK BANKASI DENİZ NAKLİYATI T.A.Ş.

18 Haziran 1955’te, 110.000.000 TL’lik sermayesinin %68.06’sı devlete, geri kalanı Denizcilik Bankası, Emekli Sandığı ve beş millî kuruluşa ait olmak üzere kuruldu.

Amacı:

  • Türk karasularındaki her türlü denizcilik işleriyle
  • Uluslararası sularda deniz taşımacılığı
  • Gemi alım-satımı
  • Gemi kiralanması işleridir.

Ortaklığın filosu günümüzde dünya standartlarına uygun bir düzeydedir:

  • Dökme yük gemilerinin yaş ortalaması: 13,6 yıl
  • Kosterlerin yaş ortalaması: 4,6 yıl
  • Tankerlerin yaş ortalaması: 10,7 yıl

Ayrıca armatörlerin, özel işletmelerin, resmî ya da yarı resmî kurumların elinde de önemli sayıda deniz taşıtı vardır. Devlet İstatistik Enstitüsü yıllığına göre 1981’de Türkiye’de 18 gros tonun üstündeki gemi sayısı 3.083 idi. Bunların toplam tonajı 2.061.000’i buluyordu.

📜 TARİHİ BİR BELGE

Kabotaj hakkının Cumhuriyet Hükümeti’nce sağlanması üzerine İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası’nın o yıllarda görevli bulunan İdare Kurulu tarafından Ticaret Bakanlığı’na çekilen telgraf önemli bir belge sayılır. Bu telgrafın örneğini bugünkü Türkçemizle aşağıya alıyoruz:

“Türk ulusunun yüzyıllardan beri taşıdığı iktisadî esaret zincirinin en ağır ve keskin halkalarından biri olan yabancıların kıyılarımızdaki kabotaj imtiyazı, Atatürk ve onun arkasından bir bütün halinde yürüyen ulusumuzun kurtuluş çabalarıyla bugünden başlayarak parçalanmış bulunuyor.
Bütün denizcilerimiz ve hattâ ulusumuz önünde hayırlı bir tarih başlangıcı ve verimli gelişme ve yükselme ufku açan bu Türk Denizcilik Bayramı’nı kutlar ve bu mutlu günü, bundan sonra bütün denizcilerimiz için özel bir gün sayılarak toplu ve uygun bir şekilde anılmaya değer bulduğumuzu belirtmekle odamızın kutsal bir yurtseverlik ödevi yaptığına inanırız.”