Haçlıların Silahları

Topun bulunmasından çok önce, kale duvarlarını dövmek için kullanılan mancınık, Haçlı ordularının en önemli silahıydı. 1099 yılında, Eskişehir yakınında yarım milyon Haçlıyı bir arada gören Büyük Türk-Selçuklu İmparatoru Kılıç Arslan, komutanlarına şöyle demişti:

“Gördüğünüz gibi göz alabildiğine dağlar, tepeler, ovalar, vadiler, düşman sürüleriyle dolmuş. Ama ordumuzu bu sürünün elinden kurtaracağız. Sözlerimi iyi dinler ve bana inanırsanız, yurdumuzu da kurtarırız.”

Gerçekten, korkusuz, bilge Türk imparatorunun sözleri doğru çıktı ve yüzyıllarca süren Haçlı Seferleri sonunda Hristiyanlık, amacına varamadı. Haçlı Seferleri, koyu bir gericilik ve bilgisizlik içinde yüzen Hristiyan Avrupa’sına askerlik yönünden hiçbir başarı kazandırmadı. Ama bu seferler, onları Doğu’nun uygarlığıyla yakından tanıştırdı. Daha sonraki çağlarda gelişen Avrupa uygarlığının kurulmasında bu yakın tanışmanın büyük etkisi oldu.

Avrupalıların göğüslerini kabartarak, yüksek sesle ve kıvançla “Batı’nın büyük başarıları” diyerek kendilerini övmeleri, Doğu’da doğan ve oluşan şeylerin devamından başka bir şey değildir. Batı, bütün bilgisinin ana hatlarını Doğu’dan öğrenmeseydi, tek başına bir şey meydana çıkarmak imkânını bulamazdı. Avrupalılar, Haçlı Seferlerinde kullandıkları savaş silahlarıyla araç ve gereçlerin birçoğunu da Doğu’dan öğrendiler.

Mancınık

Kalaslardan yapılırdı. Tekerlekleri üzerinde çekilerek istenilen yere yerleştirilebilirdi. Direnç kolu, kuvvet kolundan daha uzun olan ters bir kaldıraca benzerdi. Salam, ince ve uzun bir tomruk, koşut (paralel) olarak çatılmış iki çift kalas arasına konmuş mil üzerine dikey biçimde bağlanırdı. Bu mil, oynaklığı sağlardı.

Tomruğun daha uzun olan direnç kolu ucunda fırlatılacak şeyin içine konduğu bir kepçe, öbür ucunda da ağırlık bulunurdu. Çatılmış kalasların dayandığı tabana yakın bölümüne tutturulmuş olan bir bocurgat, mancınığın direnç kolunu yere indirirdi. Bocurgatın boşaltılmasıyla, ucunda ağırlık bulunan kuvvet kolu birden aşağı düşerdi. Uzun tomruğun mil üzerindeki bu hızlı hareketi, mancınığın alt bölümüne tutturulmuş ve mile koşut kirişi çarpınca birden dururdu. Bu ani duruş, kepçe içindeki şeyin fırlayıp gitmesini sağlardı.

Yapılan bazı hesaplamalara göre: kuvvet kolu 2 m., direnç kolu 6 m. olan bir mancınık, kuvvet kolu ucuna konmuş 3 tonluk ağırlıkla, 100 kg’lık bir taşı 76 m. uzağa fırlatabiliyordu.

Mancınıklar taş ve “ateş bombası” atarlardı. O çağların “yangın bombası” sayılabilecek “Rum ateşi”ni böylece isimlendirmek yanlış olmaz.

Rum Ateşi

Naftalin, zift, reçine ve kükürt karışımı yanıcı bir maddeydi. Suda bile yanardı. Bir fıçının içine konan bu karışım tutuşturulduktan sonra fırlatılırdı.

Yürür Kule (Kerkeç)

Kuşatılmış kalelerin surlarına atlamak için kullanılırdı. Bu, tekerlek üzerinde çekilebilen ve birkaç katı olan dört köşe, tahtadan bir kule idi. Kulenin en üst katında, büyük bir tahta kapak bulunurdu. Bu kapak askerleri ok ve mızraklardan koruduğu gibi, surlara giriş sırasında indirilerek köprü görevini yapardı. Surların yakınına kadar tekerlekleri üzerinde çekilerek getirilen “Yürür Kule”nin üstündeki askerler, mancınıkla atılmış taşlarla yıkılan duvarlardan kaleye girerlerdi. Bu çeşit kulelere Türkler “Kerkeç” derlerdi.

Koçbaşı

Kale kapılarını kırıp açmak için kullanılırdı. Bu silah, baş tarafı demir veya tunçtan, koç başı biçiminde uzun bir kütüktü. Koçbaşı, tekerlekler üzerinde çekilebilen bir arabanın tablasına tutturulmuş çatkılara urganlarla asılırdı. Sallama yoluyla kale kapılarına vurulur ve böylece onların kırılıp açılması sağlanırdı.

Bu uğraşma sırasında, askerlerin kale surlarından atılan ok, tutuşturulmuş paçavra, taş veya dökülen kızgın yağlardan korunmalarını sağlamak için, koçbaşının tutturulduğu çatkıların üzeri tahtayla kaplanırdı. Çatının üstüne de deri gerilirdi.

Tatar Oku

Ağır demir okları, kalın odunları ve ucunda tutuşturulmuş yağlı paçavra bulunan okları atan bir silahtı. Bu, yayını bir iki adamın çekmeyi başaramayacağı kadar sert olan, manivela ve çengellerden meydana gelen bir düzenin kurulmasıyla atılan bir çeşit büyük oktu. Tatar oklarının kirişleri çelikten ve yaylı olduğu için, bunlara zemberek denirdi.

Dayama Merdiven

Aynı amaçla kullanılırdı. Haçlıların “kedi” ismini verdikleri koruganlarla kale duvarlarının dibine yaklaşan askerler, buradan uzattıkları merdivenlerle burçlara tırmanırlardı.

Tahta Siper

Bir çift tekerlek üstünde istenilen yere itilebilen bir çeşit büyük kalkandı. Bunun gerisine iki veya üç asker sığınabilirdi. Kale duvarlarının dibine yaklaşmak için kullanılırdı.