Afrikalı ünlü araştırmacı G. Gromier, Kivu Gölü (Kongo) yöresini çevreleyen yanardağlar arasında dolaşırken kocaman bir goril ile yüz yüze gelmişti. Gromier, bu büyük ormana sadece çeşitli hayvanların fotoğraflarını çekebilmek amacıyla dalmıştı. Fakat bu yırtıcı hayvan karşısına çıktığı vakit ne yazık ki bir fotoğraf makinesinden başka silâhı yoktu. Hayvan, ortaya çıkmadan önce korkunç bir kükremeyle geldiğini bildirmişti. Bu, gök gürültüsünüanımsatan, her yeri titreten bir sesti. Gromier’ye eşlik eden iki yerli büyük bir korkuyla kendilerini çalılıkların arasına atarak saklanmışlardı. Beyaz adam, vahşî hayvanın karşısında tek başına kalmıştı.
Goril, bastığı yeri adımlarıyla çatırdatarak ilerliyordu. En azından ağırlığında, korkunç görünüşlü bir erkek gorildi. Uzun kolları ve bacakları, ağaç gövdeleri büyüklüğündeydi. Fakat her şeyden daha korkuncu, yüzündeki anlatımdı. Derisi, siyah bir kösele gibiydi, iki yanağı, gür uzun sakallarla çevriliydi. Siyah büyük dudaklarından, kuvvetli ve uzun köpek dişleri dışarı sarkıyordu. Siyah renkteki küçük gözleri, vahşî bir deliliği anımsatan bir ışıkla parıldıyordu.
Yabanî hayvan, insana az bir uzaklık kala durdu ve olduğu yerde kocaman elleriyle zemine vurmaya başladı. Yer sarsılıyordu. Bu, onun yabancı varlık karşısındaki kinini gösterme şekliydi. Fakat adam, yerinden kımıldamıyordu. Vahşî yaratığın ağzından hırıltılar, uğultular, nağralar çıkmaya başladı. Bu arada âdeta bir trampet çalar gibi elleriyle, kuvvetli bir şekilde göğsüne vuruyordu. Onun kükremeleri, ormanda yaşayan diğer goriller için bir çeşit alârmdı. Böylece yavaş yavaş tüm goriller koroya katılmaya ve elleriyle göğüslerini yumruklamaya başladılar. Cehennemi anımsatan bir sahneydi. Sanki tüm orman, şiddetli bir delilik dalgası altına girmişti. Bununla birlikte bu hayvanlardan hiçbiri, insanoğluna yaklaşmaya ve onu parçalamaya cesaret edemiyordu. Kâşif yavaş yavaş, gorilleri ürkütmeden geri çekilmeye başladı. Âdeta bir tımarhaneye dönüşmüş bu ormandan uzaklaşmıştı. Goriller, onun gitmesi karşısında hiçbir şey yapmadılar.
Ancak, o günden sonra Gromier yanına fotoğraf makinesinden başka, kuvvetli bir tüfek almadan bir kez daha böyle bir ormana girmek cesaretini göstermedi. Bununla beraber Gromier, daha birçok kez gorillerle karşılaştı. Fakat hiçbir defasında da onlara ateş açmak gereksinmesini duymadı. Yine her zaman olduğu gibi tüyler ürpertici seslerçıkarıyorlar, göğüslerini yumrukluyorlardı. Böylece karşılarındaki yabancıyı korkutmaya çalışıyorlardı. Fakat bir yerde akıllılıkları bir yerde de korkaklıkları nedeniyle hiçbir zaman saldırmıyorlardı. Sadece yaralandıkları veya çok hiddetlendikleri zaman, ya da savaşmaktan başka seçenekleri kalmadığı vakit yırtıcı hâle geliyorlardı.
O hâlde bütün bunlardan şu sonucu çıkarabiliriz: Goriller, ormanların gerçekten en korkunç hayvanlarıdır; fakat hiçbir zaman söylendiği gibi vahşî değillerdir. Hatta en akıllı orman hayvanıdırlar. Size anlattığımız olay, bu sonucu gayet güzel kanıtlamaktadır.
👑 “MISTER” JOHN DANIEL
John Daniel, zannettiğiniz gibi sâde bir İngiliz vatandaşının adı değildir. Birinci Dünya Savaşı’nı izleyen yıllarda Londra’da “yaşamış” bir gorilin adıdır! Sâhibesi Miss Cunigham‘la birlikte Sloan Street’te bir apartman dairesinde yaşamaktaydı. Masaya oturarak yemek yiyor, ustalıkla çatal, kaşık, bıçak kullanıyor, bardaktan su içiyor ve olağan bir yatakta yatıyordu. Miss Cunigham‘ın konukları geldiği vakit John Daniel de salonda oturuyordu. İnsanlarla birlikte çay içiyor ve turta yiyordu! Pencereden dışarıyı seyrederek eğleniyor, günlerini geçiriyordu… Bu durum karşısında gorillerin, büyük ölçüde zekî olduklarını söylememek haksızlık olur.
🌿 FİLİZLERİ YİYEREK BESLENEN DEVLER
Fakat tüm goriller, her zaman kendilerine zevkle hazırlanmış bir yemek masasında çay ve kek sunacak bir Miss Cunigham bulacak kadar şanslı değillerdir. Vahşî bir ortamda yaşamlarını sürdüren goriller, çeşitli bitkileri yiyerekbeslenirler. Böyle iri ve güçlü hayvanların sadece yapraklar, filizler, tohumlar ve bitkisel ürünleri yiyerek ayakta durabilmeleri ve güçlü bir kas sistemini koruyabilmelerini düşünmek olanaksız gelir. Bununla birlikte goriller çok çabuk gelişmektedirler. Berlin Hayvanat Bahçesi’ne getirilen bir goril tartıldığı vakit gelmişti. Bir yıl sonra , ondan sonraki iki yıl içinde ve daha sonraki üç yılda da ağırlığına erişmişti. Ancak o sıralarda öldü.
Gorillerin beslenmek için büyük bir miktarda besin tükettikleri şüphe götürmez bir gerçektir. Bir goril ailesinin geçtiği bir ormandaki bitki örtüsünde gözle görülür bir azalma meydana gelir. Bu nedenle yöredeki bitki örtüsü için büyük zarar oluştururlar. Bu korkunç oburlukları nedeniyle goriller, kendilerine yeni beslenme yerleri bulabilmek için göçebe bir yaşam sürdürmek zorundadırlar. Küçük gruplar hâlinde toplanmış goriller, orman içinde devamlı olarak yer değiştirirler.
Akşamları dişi goriller ve yavruları, bazı ağaçların alçak dallarına sığınırlar. Kimi zaman da dal parçacıkları ile kaba bir yuva meydana getirirler. Buna karşılık erkek goriller, ağırlıkları nedeniyle, ağaçlara tırmanma tehlikesini göze alamazlar ve sırtlarını ağaç gövdelerine dayayarak ağaç dibinde uyurlar.
