Bizans İmparatorluğu’nun başkenti olan Costantinopoli (bugünkü Beyoğlu, Galata ve İstanbul’un bir bölümü) 1204 yılında, Dördüncü Haçlı Seferi’ne katılan Avrupalılar tarafından zaptedilip yağmalanmıştı. Kudüs gibi kutsal yerleri Müslümanların elinden almak amacıyla Avrupa’dan yola çıkan çapulcu orduları, dünyanın en güzel kentindeki evleri, sarayları soyduktan; buldukları altın ve mücevherleri ceplerine indirdikten sonra Kudüs’e gitmekten vazgeçmiş ve İstanbul’a yerleşmişlerdi. 57 yıl Costantinopoli’de kalan ve Latin İmparatorluğu adında bir yönetim kuranların döneminde yazılan bir kitapta iki Bizanslı bilginin konuşmasına yer verilmekte ve özetle şöyle konuştukları ifade edilmektedir:
Avrupalı Hıristiyanlar, Kudüs’ü kurtaracağız derken karımızı, kızımızı kaçırdılar, altınlarımızı çaldılar. Hıristiyanlık Dünyası böyle vahşet ve bağnazlık içinde yaşarken Müslüman Türkler Asya’da bilimsel buluşlar yapıyorlarmış. Bu konuda bilginiz var mı?
Evet, Hazar Denizi’nin doğu tarafında, Türkistan’da büyük bilginler çıkıyor. Farabi, El Hakim ve İbni Sina’dan sonra El Birûnî adında bir Türk bilgini var ki keşif ve icatları akla durgunluk verecek kadar parlak ve zamanımızdaki bilimi temelinden yıkacak kadar kuvvetlidir.
Nedir bu keşif ve icat dediğiniz şeyler?
El Birûnî, Dünya’nın Güneş etrafında döndüğünü söylüyor. Yaptığım gözlemlerden anlıyorum ki Güneş Dünya’nın değil, Dünya Güneş’in çevresinde dönüyor diyor. Sonra Dünya’nın ve Ay’ın küre şeklinde olduğunu yazıyor. Üstelik Dünya’nın çapını ve çevresini de hesaplamış!
Bunları bir Hıristiyan söyleyip yazsa hemen ölümüne hükmedilir. Skolastik öğrenimde böyle varsayımlar ileri sürmek, dine hakaret sayılır. Hıristiyan biliminde dogmadan başka şey olamaz!
Haklısınız. Ama din bağnazlığı bilimin bağımsızlığına aykırıdır. Bağımlı olan bilim de, bilim değildir. Yüzyıllardan beri Kilise büyüklerinin sözlerini tekrarlayıp duruyoruz. Bu gidişle Müslüman dünyası bilimde Hıristiyan dünyasını geçecektir hatta geçmiştir. Hele Müslüman Türklerdeki tolerans, hoşgörü zihniyeti bizde asla yoktur. Bir rönesans olmazsa, Avrupalılar Asyalılardan geride kalacaktır.
🌟 BÜYÜK TÜRK BİLGİNİ EL BİRÛNÎ’NİN AKILLARA DURGUNLUK VEREN KEŞİF VE İCATLARI
Alman bilgini Kepler (1571-1630), Polonyalı astronom Kopernik (1473-1543) ve İtalyan astronomu Galileo Galilei (1564-1642)’den yüzyıllarca önce, Hazar Denizi’nin doğusundaki Türkistan’da, Gazne’de ve bugünkü Pakistan’ın başkenti İslamabad’ın 100 km. kuzeyindeki Nandana Kalesi adlı (yıkıntıları hâlâ duruyor) gözlemevinde, Dünya’nın Güneş etrafında döndüğünü keşfeden ve Dünya’nın yarıçapını bulup Ekvator’daki çevresini ölçen adam, El Birûnî adlı bir Türk bilginidir. Bu büyük gerçek son yıllarda anlaşılmış ve şimdiye kadar öğrendiklerimizin yanlışlığı ortaya çıkmıştır. UNESCO (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü)’nün desteklediği bir kuruluş olan Uluslararası Orta Asya Kültürlerini İnceleme Birliği’nin son yıllardaki çalışmaları, Orta Asya’da yaşayan atalarımızın, Ortaçağda Avrupa karanlıklar ve bağnazlık içinde yüzerken, ne kadar ileri bir bilim düzeyinde olduğunu meydana koymuştur.
🌟 NANDANA KALESİ GÖZLEMEVİ
El Birûnî, burada, daha önce keşfettiği âletlerle, çevredeki bir doruğun yüksekliğini hesaplamış, sonra doruk ile ufuk arasındaki açıyı ölçmüş (elde ettiği sonuçlar şaşılacak derecede doğrudur). O, Dünya’nın çapını 6.338 km. olarak hesaplamıştı. Bugünkü ortalama rakam ise 6.370 km.’dir. Nandana Kalesi’nin bulunduğu enlemde ise 6.353 km.’dir. Arada ancak 15 km. fark vardır. El Birûnî, bilimsel gözlemin öncüsüdür. Kopernik, Galilei ve Kepler’in El Birûnî’nin yazdığı kitapları okumuş olmaları olasılığı vardır. El Birûnî, anadilinin Türkçe olduğunu yazar. Ancak o dönemde bilim dili Arapça olduğu için eserlerini Arapça olarak yazmıştır. Ortaçağda Arapça bilim kitaplarının Lâtinceye çevrildiği ve Avrupalı bilginlerin de, Lâtince yazıp Lâtince yazılmış kitaplar okudukları bilinen bir gerçektir. Birûnî’nin Astronomi üzerindeki kitabının adı: “Kanun el-Mesudi”dir.
🌟 ORTAÇAĞ İSLAM DÜNYASINDA ECZACILIĞIN BABASI VE DÜNYADA İLK BOTANİK TASNİFÇİSİ
El Birûnî zamanında bilim dalları birbirinden ayrılmadığı için, Afganistan ve Kuzey Hindistan’da kaldığı sıralarda bir coğrafyacı, matematikçi, tarihçi ve botanik uzmanı olarak da araştırmalar yapmıştır. “Eczacılık ve İlaç Bilimleri Kitabı” bugün İngilizceye çevrilmiştir. Bu eser ona Eczacılığın babası ve Bitkilerin ilk sıralayıcısı isimlerinin verilmesine neden olmuştur. İsveçli ünlü botanikçi Carl Linnaeus (1707-1778)’den yüzyıllarca önce, binlerce bitkiyi sıralayıp tasnif eden Birûnî, bitkilerin eczacılıkta ve ilaç yapımında kullanılmak üzere, niteliklerini de açıklamıştır. Bu konudaki kitabı: “Kitabül Saydala-fil-Tıb” adını taşır.
🌟 FİLOZOF EL BİRÛNÎ
Bilgin, düşünür ve filozof El Birûnî, gerçeğin araştırılmasını, insan hayatının en yüce amacı olarak görüyordu. Bundan ötürü, bilginin her çeşidini aramak onun en büyük amacıydı. El Birûnî için bilgi ve gerçek tanrısal bir şeydi ve İslâm dininin temel ilkelerine uygun düşüyordu. El Birûnî, Farabi’yi okumuş, İbni Sina ile büyük filozofik tartışmalar yapmıştır. Bu konuda İngilizce ve Farsça yayınlar yapıldığı gibi Rusça, Arapça kitaplar da basılmıştır. Birûnî, Hint felsefesi üzerine ilk büyük eseri yazan filozoftur. Bu kitap: “Kitabi-ma-lil-Hind”dir.
🌟 EL BİRÛNÎ’NİN HAYAT ÖYKÜSÜ
El Birûnî, 4 Eylül 973 tarihinde, Hazar Denizi’nin doğusunda, Harzem (veya Harezm) Ülkesi’nin Hive Şehri’ne bağlı “Katha İlçesi”nde doğdu. Bu topraklara her zaman Türkistan denilmiş ve Anadolu’ya göç eden atalarımız, “Turan” adı da verilen bu bozkırlarından gelmiştir. El Birûnî’nin tam adı: “Ebu Reyhan Muhammed İbn Ahmed El Birûnî”dir. Küçük yaşta Harzemşahlar Hanedanı ile ilişki kurdu. Bu sülaleden bir emirin himayesine girdi. Selçuklulardan önce Harizm, Hive, Aşkabat, Merv, Belh gibi Türkistan şehirleri Gazneliler Devleti’nin yönetimindeydi. Ancak her büyük kent bir emirin (Prens, Bey) egemenliğine verilmişti. Harzemşahlar sülalesi, Türkistan’dan çok, Afganistan ve Hindistan’ın kuzeybatısında egemenlik kurmuşlardı. El Birûnî, İbni Sina ve El Hakim gibi bilginlerden ders aldı. Birçok prens ve hükûmdar, sarayında ona yer verdi. Çalışma olanakları sağlandı. Gazneli Mahmut’un, bugün Pakistan’da bulunan, Lahor Şehri’ni almasından sonra Hindistan’a gitti. Anadili olan Türkçeden başka Arapça, Yunanca ve Farsça öğrenmişti. Burada Hintçe (Sanskrîtçe) öğrenip Hint felsefesini, uygarlığını inceledi. El Birûnî, 1017’den 1048’deki ölümüne kadar, bugünkü Afganistan sınırları içinde bulunan, Gazne Şehri’nde yaşadı. Gazneliler Devleti’nin başkenti olan şehir, ortaçağların en zengin, ileri, uygar kentlerinden biriydi. Türkistan ve Harizm Ülkesi 1040’tan itibaren Selçuklu İmparatorluğu egemenliğine girmişti. El Birûnî, Gazne’de 31 yıllık yaşamında birçok keşif ve icatta bulundu. Matematik, astronomi, jeoloji, geometri, trigonometri, tıp, botanik, fizik, felsefe, coğrafya üzerinde çalıştı. Dünyanın yarıçapını ve çevresini ölçtü. Dünyanın güneş etrafında döndüğünü, Galilei’den 690 yıl önce, öğrencilerine açıkladı. Astronomi aletleri yaptı. Pakistan’ın bugünkü başkenti İslamabad’dan 100 km. kuzeydeki “Nandana Kalesi” adlı bir gözlemevinde (Rasathane) ölene kadar çalıştı. 1048 yılında öldü. Gazne’ye gömüldü. 1221’de Moğollar Gazne’yi yakıp yıktılar; şehirde iki minare, bir kule ve bir saraydan başka şey kalmadı. El Birûnî’nin 150 kitabından 27 tanesi günümüze kadar geldi. 1973 yılında El Birûnî’nin 1.000’inci doğum yılı kutlandı. Bu vesile ile UNESCO tarafından desteklenen “Uluslararası Orta Asya Kültürlerini İnceleme Birliği”, son yıllara kadar El Birûnî hakkında bilinmeyen birçok tarihsel gerçeği ortaya çıkarma imkânını buldu. Bu arada, 1973 yılında, Türkiye, Sovyetler Birliği, Suriye, İran, Afganistan ve Pakistan El Birûnî’nin 1000’inci doğum yılı için bir seri hatıra pulu çıkardılar.
🌟 JEOLOG, COĞRAFYACI, TARİHÇİ VE ŞAİR EL BİRÛNÎ
Birûnî, jeolojik dönemleri ilk bulan ve yazan bir jeologdur. “Değerli Taşlar Ya Da Mineroloji” adlı kitabında bu özelliği görülür. Tıpkı “Kentlerin Koordinatlarının Saptanması Ya Da Yerölçümü Bilimi” kitabı gibi, bu kitabının bir benzeri, yüzyıllar sonra bile Avrupa’da yazılamamıştı. Çok eski Fransızca kitaplarda adı Aliboron olarak geçen El Birûnî aynı zamanda, aşk öyküsü yazan bir şairdir. Arkeologların 9’uncu yüzyılda yapılmış, daha önce eşi görülmemiş mimarlık hârikası diye niteledikleri ve Belh Şehri’nde kalıntıları hâlâ duran Dokuz Kubbeli Cami çevresinde geçen bu aşk hikâyesinin adı: “Bamian’ın İki Putu”dur. Birûnî sadece bitkileri değil, hayvanları ve madenleri de sıralayan ilk bilgindir. Birûnî, Aristoteles, Archimedes ve Democritus’un bütün eserlerini okumuştu. “Asar-ül-Bakiye” adlı eseriyle bir cihan tarihi meydana getiren Birûnî’nin bu eserini, 1930’larda Orta Asya üzerinde incelemeler yapan Sovyet bilginleri ellerinden düşürmüyorlardı. Bu kitap sadece tarih değil, etnografya bilgileri de veriyordu. Arap, Yunan ve İran’ın çeşitli takvim sistemlerini de burada açıklıyordu.
🌟 ATOM ÜZERİNE
El Birûnî, 997 yılında Harezm’de iken, Buhara’da yaşayan İbni Sina adlı ünlü Türk bilgini ile mektuplaşmış, Aristoteles’in Fizik ve Gökler Üzerine adlı kitabını konu alan bir tartışmaya girişmişti. Sonradan yazdığı Sorular ve Cevaplar adlı kitabında kendi düşünceleriyle İbni Sina’nın fikirlerini bir araya toplamıştı. Bu kitapta evrenin yapısı, özgür olarak düşen bir cismi etkileyen fiziksel kanunlar ve bölünemez zerrecikler (atomlar) üzerinde geniş açıklamalar vardır.
🌟 HER ŞEYDEN ÖNCE BİLİM
Babası Gazneli Mahmud’un ölümünden sonra Gazneliler Devleti hükümdarı olan Mes’ud, Kanun el-Mes’udi‘yi, El Birûnî’nin kendine sunduğunu görünce pek sevinmiş ve ünlü bilgine bir fil yükü gümüş göndermiş. Birûnî buna karşılık: “Bu armağan beni baştan çıkarır. Bilimden uzaklaştırır,” diyerek para ödülünü geri yollamış ve öğrencilerine: “Hakan Mes’ud, bilge kişi ise gümüşün harcanıp bittiğini, oysa bilimin kalıcı olduğunu bilir. Bilimin sürekli zenginliğini, gümüşün kısa ömürlü, bayağı parıltısına hiçbir zaman değişmem,” demiştir.
🌟 DİĞER KEŞİF VE İCATLARI
El Birûnî üzerine kısa bir yazıda bilgi vermek, okyanusları bir bardağa doldurmak kadar olanaksız bir eylemdir. El Birûnî’nin uygarlık dünyasına hediye ettiği bilim ve buluşların değeri yüzlerce yıl niteliğini ve değerini kaybetmemiş; Ortaçağ ve Yeniçağ bilginleri kadar günümüzün bilginleri de onun kitaplarından bilmedikleri pek çok şeyi öğrenmiştir. Bilim, tarih, edebiyat ve hatta sanatın birçok dalında eser veren El Birûnî, Ortaçağın en büyük bilgini sıfatını, yakın yıllardaki araştırmaların sonunda kazanmıştır. Madenlerin özgül ağırlıklarını, bugünkü bilgilerimize çok yakın rakamlarla verdiği gibi, haritacılıkta “stereo-grafik” denilen projeksiyon sistemini bulan bilgin de El Birûnî’dir.
🌟 BİRÇOK ÜLKE ONA SAHİP ÇIKMAKTADIR
Bilim dili Arapça olduğundan dolayı, eserlerini Arapça yazdığı için İran, Afganistan, Pakistan, hatta Suriye büyük Türk bilginine sahip çıkmakta, onu kendi ülkesinden saymaktadır. Bugün, El Birûnî’nin yaşadığı topraklara Türkistan Cumhuriyeti denilmesi ve bu topraklarda hâlâ Türkçe konuşulması, El Birûnî’nin Türk olduğunu kesinlikle göstermektedir. Kaldı ki, El Birûnî’nin kendisi, ana dilinin Türkçe olduğunu, bilgin olduğu için Arapça, Farsça, Sanskrîtçe, hatta Yunanca öğrenip yazdığını söyler. Atalarımız Anadolu’ya, El Birûnî’nin öldüğü 1048 yılından sonra göç etmeye başlamış, 1071 Malazgirt Zaferi’nden sonra Küçük Asya denilen Batı Asya topraklarına yerleşmeye başlamıştı. Fakat, bu göçlere rağmen eski Anayurtta yine de Türklerin büyük bir bölümü kalmış; torunları, zamanımıza kadar ulaşmıştır ve bunlar Türkçe konuşurlar. Ozan ve hümanist bir kişiliği de olan El Birûnî, ancak 1973 yılına doğru, gerçek kimliği ve değerleriyle, tanınıp anlaşılmıştır. Dünya ansiklopedileri henüz El Birûnî hakkında yanlış ve noksan bilgiler vermekte, sadece bazı kitaplarının isimlerini saymakla yetinmekte onu sıradan bir bilgin olarak tanıtmaktadırlar. Ansiklopedilerimizin hepsi, batıdan alınıp tercüme edildiği için EL BİRÛNÎ adı Türk kamuoyuna ve Türk gençlerine henüz mal olmamıştır.
