YÜZEY ŞEKİLLERİ
Diyarbakır Güneydoğu Toroslar’ın kollarıyla çevrilidir. Kuzeyde Akdağ vardır. Dağın özelliği, kayalarının beyazoluşudur. En yüksek noktası Beblik Tepesi’dir (2.531 m). Diğer önemli dağlar Direcmen (2.010 m), Koştu (2.080 m), Mihrap (2.100 m), Adem (2.100 m), Lis (2.220 m), Süplis (2.280 m), Koz (2.283 m), Geherdilek (2.350 m), Vişin (2.400 m), Şeryakşun (2.564 m), Berbihit (2.593 m), Anduk (2.830 m) Dağları’dır.
İlin tarıma elverişli toprakları kırmızı, kahverengi toprak türündendir. Ovalar Dicle Nehri’ne karışan dere ve çayların vadilerinde zincirleme sıra oluşturur.
Gevran Ovası yüksek tepelerle çevrilidir. Yüzölçümü 15.000 hektardır. Mısır ve darı ekimi yapılır. Kurak ve çakıllı Karahan Ovası’nın yüzölçümü 10.000 hektardır. Daha çok hayvancılık yapılır.
Karahan Ovası’nın bittiği bölgeden başlayan Diyarbakır Ovası’nın yüzölçümü 40.000 hektardır. Dicle’nindoğusundaki toprak verimlidir. Ova hayvancılığa elverişlidir.
Kiki Ovası’na Kiken Ovası da denir. Yüzölçümü 25.000 hektardır. Buğday, arpa ekilir.
Behremki Ovası’nın toprağı tarıma elverişlidir. Kiki Ovası’nın sonunda başlar. Yüzölçümü 18.000 hektardır.
Dicle Şerit Ovası Dicle’nin solunda, nehir boyunda uzanır. Yüzölçümü 5.500 hektardır.
Yaylalar, il toprakları içinde küçük bir alanı kaplar. Diyarbakır’ın kuzey ve kuzeydoğusundaki yüksek yaylalara Mayıs sonu Haziran başında gidilir. İlin önemli bir bölümünü kaplayan plato ve stepler Dicle ve kollarının açtığı geniş vadilerle parçalanmıştır.
AKARSULAR VE GÖLLER
Diyarbakır’ın en önemli akarsuyu Dicle Nehri’dir. İldeki adı Ergani veya Maden Suyu’dur. Diğer akarsular şunlardır: Amba Çayı Dicle’ye dökülür. Uzunluğu 45 km’dir. Batman Çayı Silvan’ın 20 km doğusundadır. Dicle’ye dökülür. Kalhane Suyu Ergani yöresinde akar. Medya Çayı Çermik yöresini sular. Göz Suyu Sinek Çayı’na dökülür. Modrap Suyu Çermik’te çıkar, çeltik ekim alanlarını sular. Güngüş Çayı Güngüş Dağı’ndan doğar, Fırat’a dökülür.
Diyarbakır’da doğal göl yoktur. Baraj gölleri ve göletler vardır.
Devegeçidi Barajı: Diyarbakır’ın kuzeybatısında Diyarbakır-Elazığ yolu üzerindeki gölün depolama hacmi 187 milyon m$^3$’tür. 10.000 hektar alanı sulamaktadır.
Karakaya Barajı: Enerji amacıyla yapımına 1972’de başlanmış 1975’te bitmiştir. Yılda 7,5 milyon kW-saat enerji üretimi yapılmıştır.
GÖLETLER
Ortaviran Göleti: İlin 50 km güneyindedir. 132 hektarlık alanı sular.
Gönegöl Göleti: İlin 25 km batısında 1.198 hektarlık alanı sular.
Kurtkaya Göleti: 1971’de yapılmıştır. 9.000 hektarlık alanı sular.
İKLİM
İlde sert bir kara iklimi ile, yarı kurak yayla iklimi egemendir. Merkez ilçesinin yıllık sıcaklık ortalaması 15,9 °C’dir. Komşu illerden yüksektir. Diyarbakır’ın donlu günleri Ekim’de başlayarak Nisan ayına kadar sürer. 0 °C’nin altına Ocak ve Şubat aylarında rastlanır. Merkez ilçesinin yıllık yağış ortalaması 495,9 mm’dir. En çok yağış Aralık, Ocak, Şubat, Mart ve Nisan aylarında görülür.
BİTKİ ÖRTÜSÜ
Diyarbakır toprakları Karacadağ, Mardin ve Toros Dağları arasındaki stepleri kaplar. Steplerin çevresinde çıplak alanlar ve bozuk baltalık meşe ormanları vardır.
Diyarbakır orman alanı, 499.000 hektar olan il toplam alanının % 32,5’ini kaplamaktadır. Normal koruluk yoktur. Ormanlarda meşe dışında ardıç, karaçam, ibreli ağaçlarla söğüt, çınar, ceviz, kavak gibi yapraklı ağaçlar vardır. Diyarbakır’da odun üretimi yapılır.
EKONOMİ
TARIM VE HAYVANCILIK
Tarım faaliyetlerinin en önemlisi bitki üretimidir. Diyarbakır’da hayvancılık da ileridir.
Diyarbakır’da yetiştirilen başlıca ürünler ve üretim miktarları şöyledir (1978-80 ortalaması, ton olarak): Buğday (486.300), arpa (147.480), darı (7.500), pirinç (12.650), mercimek (6.500), keten tohumu (1.145), susam (995), pamuk (saf, 4.405), pamuk (tohum, 7.050), tütün (5.720).
İl, av hayvanları bakımından oldukça zengindir. Diyarbakır’da ayı, kurt, sincap, çakal, tavşan, yaban domuzu, tilki, sansar ve dağ keçilerine; kuşlardan beyaz kartal, leylek, atmaca, akbaba, karga, baykuş vb.’ne rastlanır.
İl hayvancılığı daha çok il dışı pazarlara yönelik olduğundan ilin et üretiminin Türkiye’nin içindeki payı % 1,7’dir. 1980 yılında Diyarbakır’da hayvansal ürün olarak 80.955 ton süt, 101 ton bal, 3.490 ton et üretilmiş, 25.600.000 yumurta ve 85.000’in üzerinde deri elde edilmiştir.
SANAYİ VE MADENCİLİK
Diyarbakır, imalat sanayiinde geri bir ilimizdir. İlde devlet ve özel kesim işletmeleri vardır. Devlet işletmelerinin yoğunlaştığı alanlar gıda-içki-tütün ve dokumadır.
Diyarbakır’ın temel uğraşıları dokumacılık, demircilik, bakırcılık gibi faaliyetlerdir. 1980’lerde küçük sanayiin en uygun dalı metal eşya sanayii idi. Diğer sanayi dalları gıda, orman ürünleri, kimya, taş-toprak ve kâğıt sanayileridir.
Diyarbakır zengin petrol yataklarına sahiptir. Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Orta Doğu petrol havzasının doğal bir uzantısıdır. Diyarbakır’da petrol üretimi 1961’de Kayaköy’de açılan bir kuyu ile başlamıştır. Shell 250 kuyunun 134’ünde üretim yaparak 1981 yılında Türkiye ham petrol üretiminin yarısına yakın bir bölümünü gerçekleştirmiştir. TPAO’nın Diyarbakır’daki petrolü % 7’dir.
TARİH
İlde yapılan kazı ve incelemeler Diyarbakır’ın bölgedeki en eski yerleşim merkezi olduğunu, yöre tarihinin 9.000 yılöncelere kadar uzandığını ortaya koymuştur. Anadolu’da yaşayan en eski halklardan olan Hurriler’in yaşadığı bölge Subartu adı verilen Fırat ve Dicle nehirlerinin suladığı bugünkü Diyarbakır’ın bulunduğu alandır. M.Ö. 3000 yıllarında yörede yaşayan Hurriler daha sonra Kerkük’e kadar olan bölgeyi egemenliklerine almışlardır.
M.Ö. 14. yüzyılın sonlarında Asurlular, Hurri-Mitanni egemenliğine son vererek bölgenin tek hakimi oldular. Bu hakimiyet Urartular’ın bölgede egemenliklerini kurdukları yıllara kadar sürdü. Urartular’dan sonra Persler, Makedonyalılar, Selevkoslar ve Partlar bölgeye egemen oldular. Bu egemenlikler zamanında Diyarbakır önemini hep korudu. M.Ö. 69 yılında Diyarbakır, Romalı komutan Lukullus tarafından Roma İmparatorluğu sınırlarına katıldı. 51-75 yılları arasında yeniden Part yönetimine geçen Diyarbakır, Romalılarla Partlar arasında sık sık el değiştirdi. Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılmasından sonra Bizans İmparatorluğu’nun sınırları içinde kalan Diyarbakır ve yöresi Sâsâniler’le Bizanslılar arasında savaşlara neden olarak zaman zaman bu iki devletin sınırları içinde görüldü. Şehir II. Constantinus döneminde surlarla çevrildi. Bu zamanda şehre Avgusta adı verildiyse de benimsenmediğinden Amidolarak kaldı.
Bizanslıların yönetiminde iken şehre zaman zaman Hunlar’ın akınları görülmektedir. Bunlar 390 yılında şehre girdiler. Amid’le birlikte çevredeki birçok şehri ele geçiren Hunlar yerli halkı öldürerek her tarafı yağmalayıp, yakıp yıktılar. Daha sonra Bizans ordusu duruma egemen oldu. Bu olaydan sonra Bizanslılar’la Sâsâniler arasında yedi yıl süren savaşlaroldu. Bizans imparatoru II. Teodosius aldığı 70.000 esiri Diyarbakır’a getirdi. Daha sonra Ak-Hunlar’ın desteği ile Sâsâniler şehre saldırarak yağmalayıp yakıp yıktılar. Bu savaşlar yıllarca tekrarlanarak sürdü. Diyarbakır da, sürekli olarak galip gelen devletin sınırlarında görüldü.
Sâsâniler’in iç savaşlara kapıldıkları, Bizanslılar’ın da bu bölgede güçlerinin zayıfladığı 639 yılında Diyarbakır önlerinde Müslüman Arap orduları görüldü. Hz. Ömer’in halifeliği sırasında kuzey Mezopotamya’yı ele geçirmek için ilerleyen ordu, Diyarbakır Kalesi önüne geldi. Diyarbakır’ı bu dönemde Meryem-i Dara adlı bir kadın yönetiyordu. Şehir 5 aylık bir kuşatmadan sonra Arap ordularının eline geçti (639). Hz. Ali’nin ölümünden sonra şehir bölgede üstünlük kurmaya başlayan Emeviler’in yönetimine girdi. 869 yılında şehrin yönetimine Şeyhoğulları, 930’da Hamdâniler, 948yıllarında Mervaniler hakim oldu.
1035 yılında büyük bir Selçuklu ordusu Diyarbakır’ı kuşattı. Mervaniler’in son sultanı Nasr’üd-Devle önce savaşmaya sonra anlaşmaya karar verdiyse de Selçuklu ordusu komutanı 4 Mayıs 1085’te şehre girdi. Önceleri Mervaniler’in eski vezirlerinden olan Fahr’üd-Devle ve oğlu yönetimi üstlendilerse de daha sonra yönetim tanınmış bilginlerden Kıvamüddin Ebu Ali’ye verildi. Böylece Diyarbakır Selçuklular’a bağlı bir devlet oldu. Melikşah’ın 1092’deölümünden sonra şehir Suriye Selçuklularının yönetimine geçti. Bunu İnanoğulları’nın, Nisanoğulları’nın, Artuklular’ın, Eyyubiler’in, Mardin Artukluları’nın, Akkoyunlular’ın, Safeviler’in yönetimi izledi. 1507 yılında Safeviler Dulkadıroğulları’na karşı yaptıkları savaştan dönerken Akkoyunlular’ın Diyarbakır valisi Zeynel Bey’i yenerek şehri ele geçirdiler. Vali olarak Ustaclu Mehmed Han atandı. Mehmed Han’ın ölümünden sonra halk isyan ederek Safevi yanlılarını şehirden dışarı çıkardı. İran şahı şehri ele geçirmek için büyük bir ordu gönderdi. Diyarbakırlılar İdris-i Bitlisîkanalıyla Osmanlı imparatoru Yavuz Sultan Selim’den yardım istediler. Yavuz Sultan Selim’in emri ile Bıyıklı Mehmed Paşa bir ordu ile Diyarbakır’a geldi. Şehir hiçbir direniş göstermeden teslim oldu. Bıyıklı Mehmed Paşa Diyarbakır Eyaleti Beylerbeyiliği’ne getirildi. Diyarbakır, Osmanlılar yönetiminde imparatorluğun önemli eyalet merkezlerinden biri durumundaydı. Kanuni Sultan Süleyman İran seferi dönüşünde şehre gelerek 20 gün kalmış, şehrin kalesini gezen padişah, Ulucami’de namaz kılmıştır. Bir kültür merkezi durumunda da olan şehir yine bu dönemde bayındır bir hâle getirilmiştir.
GEZİLİP GÖRÜLECEK YERLERİ
Birçok uygarlığa ait kalıntıları topraklarında barındıran Diyarbakır’ın Ekinciler Köyü’nde M.Ö. 6000-5000 yıllarına ait bir köy kalıntıları bulunmuştur. Diyarbakır Kalesi’nin İç Kale bölümünün M.Ö. 2000 yıllarında Hurriler döneminde yapıldığı sanılmaktadır. M.Ö. 1200-700 yıllarına ait Asurlular’dan kalma yazıtlar, Lice yolu üzerindeki Bırklin Mağaraları’nda bulunmaktadır. Bu kabartmalar Asur krallarının uzun sakallı, işlemeli giyimli görüntüleridir. Yüzleri güneye dönük olan kabartmaların sağ ellerinde çift balta, sol elde boyna asılı kılıç bulunmaktadır.
İl merkezi Diyarbakır’da bulunan kale ve eski şehri çepeçevre kuşatan surlar en önemli tarihî eserlerdir. Aslında Türk ve Türk-İslâm sanatının tüm eserlerine rastlamak mümkündür. Diyarbakır Kalesi’nin ne zaman yapıldığı kesin olarak bilinmemektedir. İç Kale’nin Hurrilerce yapıldığı sanılmakta ve şehrin 349 yılında Roma imparatoru II. Constantinustarafından surlarla çevrildiği kesin olarak bilinmektedir. Diyarbakır surları kuzeyden güneye 1.300 m, doğudan batıya 1.700 m’lik bir alanı çevrelemektedir. Dış Kale’nin kuzeyinde Dağ Kapısı, güneyinde Mardin Kapısı, doğusunda Yeni Kapı, batısında Urfa Kapısı bulunmaktadır. Urfa Kapısı iki kanatlı olup metal işçiliğinin güzel bir örneğidir. Şehirde Güneydoğu Anadolu’nun en eski camisi olarak kabul edilen Ulucami, Hz. Ömer Camisi, Peygamber Camisi, Safa Camisi, Kale Camisi gibi tarihî camiler vardır. Her biri değişik bir zamanın ve değişik bir ustanın mimari özelliklerini taşıyan bu camiler şehre kendine has bir görünüm kazandırmaktadırlar. Camilerin yanısıra medreseler, hanlar, türbelerve tarihî hamamlar yönünden de oldukça zengin olan şehrin her tarafında başka bir döneme ait tarihî eserleri görmek mümkündür.
1605 yılında yaptırılmış olan ve halen Silvan yolu üzerinde bulunan Dicle Köprüsü, 1218 yılında Artuklular’ınyaptırdığı Dicle Köprüsü, Eğil Kalesi, 1179 yılında yaptırılmış olan Haburman Köprüsü, Akkoyunlular’dan kalma Osmaniye Kalesi (Dicle ilçesinde) kalıntıları ilin tarihî zenginliklerinden kalan eserlerdir. Ayrıca Atatürk’ün ikâmet ettiği Gazi Köşkü, Çermik Kaplıcası ve Ankaris Şifalı Suyu ilin özellikleri arasındadır.
FOLKLOR
Diyarbakır ili, dünyanın en eski uygarlıklarının bulunduğu bölgede yer alır. İlin bugünkü kültür yapısında, bu uygarlıkların izlerine rastlanır. Kadınlar eskiden el dokuması elbiseler giyerdi; günümüzde bunların yerini makinede dokunan giysiler almaya başlamıştır. Geleneksel kadın giyimi atlas, diba, canfes gibi kumaşlardan yapılan ve fistanveya zubun denen entari, çeşitli başlıklar ve yün çoraptan oluşur. Geleneksel erkek giyiminde ise entari, şal kuşak, yelek, şalvar ve paçikli kundura yaygındır. Diyarbakır ilinde halay türünde oyunlar oynanır. Çapan, Çepik, Lorke halayları ünlüdür. Yörenin ünlü türküleri arasında ise “Bir Mumdur”, “Karanfilsin Tarçınsın” ve “Hele Yâr Zâlim Yâr” türküleri sayılabilir.
YÖREDEN BİR TÜRKÜ
Çay içinde döğme taş, Gönlüm hûnî gözüm yaş. Aklımı baştan aldı, Orta boylu kalem kaş. Oy niye niye niye, Öldüm yâr diye diye.
Bu küçe uzun küçe, Küçeye serdim keçe. Hak yolunda üç kurban, Yâr gele burdan geçe. Oy niye niye niye, Öldüm yâr diye diye.
Bu küçe başaşağı, Belinde şal kuşağı. Her gün gel burdan savuş, Çatlasın el uşağı. Oy niye niye niye, Öldüm yâr diye diye.
