DENİZCİ CUMHURİYETLER

İtalyan Denizci Cumhuriyetleri ve Akdeniz Ticareti

Akdeniz ticareti, 11’inci yüzyıldan, Osmanlı Türkleri’nin bütün Akdeniz’i kesin olarak egemenlikleri altına aldığı 16’ncı yüzyıl başlarına kadar İtalya’daki DENİZCİ CUMHURİYETLER’in elindeydi: AMALFİ, PİZA, CENEVİZ ve VENEDİK CUMHURİYETLERİ. Haçlı seferleri sonucu gelişen «doğu ticareti», bu şehir devletlerini Denizci Cumhuriyet durumuna yükseltmişti. Ticaretle zenginleşen bu cumhuriyetler arasındaki amansız yarışma, zaman zaman onları birbirine düşürmüş ve diğer büyük devletlerin yardımlarını aramalarına sebep olmuştu. Bu cumhuriyetler, Ege ve Karadeniz ticaretine de el atmış, deniz ticaret yolları üstünde sömürgeler edinip kaleler yaptırmışlardı.

Osmanlı Türkleri’nin Akdeniz egemenliğini ele geçirmek için bu sömürgeleri birer birer almaya başlaması üzerine, İtalya’daki Denizci Cumhuriyetler ayrı ayrı savaş filoları kurmuş, ancak bu filolar, birleşmelerine rağmen Osmanlı Türkleri karşısında yok olmuşlardı.

Amalfi Deniz Kuralları (Seçilmiş Maddeler)

O çağın en ünlü belgelerinden biri olan «AMALFİ DENİZ KURALLARI», gemi adamlarının uymak zorunda olduğu kuralları topluyordu.

  • MADDE 2 — Çalışmak için para alan bir tayfa işten vazgeçerse, patronu verdiği paranın iki katını geri isteyebilir.
  • MADDE 14 — Denizde, görev sırasında, korsanlara esir düşen gemi ortaklarının veya tayfalarının payı, şirketçe ileride kendilerine verilmek üzere ayrılır. Sefer sırasında denizci hastalanır veya saldırıya uğrayan gemisini savunurken yaralanırsa; tedavi paralarını, çalışmadığı günlerin ücretini ve kârdan payını alır.
  • MADDE 23 — Sefer sonunda, bütün harcamalar bittikten sonra kazanç, gemiyi yöneten ortaklarla tayfalar arasında pay oranında bölüşülür.

Gemi Çeşitleri
Kadırga Kadırgalar, Romalıların ince uzun ve çok hızlı gemilerinin geliştirilmiş biçimidir. Adı, Yunanca galeos (kılıç balığı) kelimesinden türemiştir.

  • Boyları 50, enleri 7 metreye kadar çıkardı.
  • Bordaları alçak, yelkenleri üçgen biçimindeydi (Lâtin yelkeni).
  • Tek sıra kürekle çekildiği için Osmanlı Türkleri bunları «çektiri» sınıfına sokmuştu.
  • Silahları arasında hafif toplar, küçük mancınıklar ve düşman gemilerine geniş yaralar açmak için kullanılan mahmuzlar bulunurdu.
  • Bir kadırgada kürekçiler, denizciler, topçular ve piyadeler dâhil 500’den fazla kişi olurdu.

Ticaret Gemileri Bu cumhuriyetler, ağır ve havaleli yükler için bordaları yüksek ve genişlikleri fazla olan çok değişik ticaret gemileri kullanırlardı.

  • Akdeniz dışında, çoğunlukla Kuzey denizine de sefer yaparlardı.
  • Yüksek yapılmış baş ve kıç kasaraları sayesinde, düşman saldırısında bir “Savaş gemisi” olarak da faydalanılabiliyorlardı.

Çıkarma Gemileri Bugün modern donanmaların kullandığı “Çıkarma Gemileri”ne benzeyen tekneler eski çağlarda da mevcuttu.

  • Bunların boyları 50, enleri de 13 metreden fazla olurdu ve yelkenle yol alırlardı.
  • Ortaçağ çıkarma gemilerinin kapakları, modern gemilerin aksine, bordalarında bulunurdu.
  • Çoğunlukla Haçlı Ordularının taşınması ve karaya çıkarılmasında kullanılmışlardı.

Gemilerdeki Görevliler ve Forsalar
Gemi Personeli Gemilerde sözü geçen tek yetkili kaptan idi. Kaptan, komutların yerine getirilmesi için iki yardımcı kullanırdı: biri rotadan ve yelkenlerden, diğeri ise tayfa ve forsalardan sorumlu idi.

  • Diğer önemli görevliler arasında gemi yazıcısı (seyir defteri ve hesaplar), marangoz ustası ve kalfası (hasar onarımı) ve berber (tedavi, operatörlük, dişçilik) bulunuyordu.
  • Tayfalar ise yelkenlerin açılıp toplanması ve temizlik gibi işleri yapardı.

Forsalar (Kürekçiler) Forsalar, gemilerdeki en zavallı insanlardı; ya savaş tutsakları ya da kürek mahkûmlarıydı.

  • İçlerinde azgın katillerle zavallı tutsaklar yan yana kürek çekerdi.
  • Gönüllü kürekçiler bile vardı; bunlar açlıktan ölmemek için yazılır ve işkencelere katlanırdı.
  • Kaçtıklarında tanınmaları için saçları traş edilir veya tepelerinde sadece bir tutam saç bırakılırdı.
  • Ayaklarından prangalara vurularak küreklerinin başına çakılırlardı. Gardiyanlar, uzun kırbaçlarla iyi kürek çekmeyenleri döverlerdi.

Navigasyon ve Yelken Teknolojisi
Pusula İtalyan gemiciler, kilisenin «şeytanın günahkâr keşfi» dediği pusulayı ancak 12’inci yüzyılda kullanmaya başladılar.

  • Avrupalılar, pusulayı Amalfi’li bir İtalyan olan Flavio Gioia’nın bulduğunu iddia etse de, pusulanın çok eski çağlardan beri Çin’lilerce bilindiği gerçektir.
  • Pusulayı Çin’lilerden öğrenen Müslüman Araplar, 12’inci yüzyılda Avrupa’ya tanıttılar.

Yelkenler İlk kadırgalarda Yunan ve Romalıların kullandığı dörtgen yelkenler vardı.

  • Müslüman Araplar, her yönden esen rüzgârda kolay kullanılan üçgen yelkenleri Avrupalılara tanıttılar.
  • Bu yelkenlere «Lâtin yelkeni» deniliyordu. Bu ifade, İtalyanca “alla trina” (üç bükümlü kenevir halatla serene bağlanmış yelken) kelimesinden türemiştir.