⛰️ YÜZEY ŞEKİLLERİ
Önemli yüksekliklere ulaşmayan dağlar, Bursa ve Yenişehir ovalarıyla İznik ve Ulubat göllerinden oluşan çöküntü alanları, ilin doğal yapısını oluşturur. Ovaların yüksekliği bazı yerlerde 1.000 m’ye ulaşmaktadır. Yüksek yerlerde geniş yaylalar vardır. İlin yaklaşık % 35’i dağlık alanlardır. En önemli dağ, Uludağ’dır. Domaniç Dağları’nın batıdan engebelediği Bursa topraklarında, tek kitle durumundaki Gökçedağ, Akdağ, Eğrigöz Dağları, Orhaneli ve Keleş ilçelerini çevreler. Uludağ, Ulubat Gölü’nün doğusunda, Gemlik Körfezi’nin güneyindedir. Aynı zamanda bir turizm ve kış sporları merkezi olan Uludağ’ın kuzeyi kayalıklarla kaplıdır; doğuya doğru uzanarak Domaniç Dağları’yla birleşir. En yüksek yeri 2.543 m’dir. Kuzey yamaçları bir eğimle Bursa Ovası’na iner. Katırlı Dağları’nın en yüksek noktası 1.283 m ile Üçkaya Tepesi; Samanlı Dağları’nın en yüksek noktası 1.119 m; Karadağ’ın en yüksek noktası 833 m; Mudanya Dağları’nın en yüksek yerleri ise 600 m dolaylarındadır. Bu arada Nilüfer Vadisi’nden başlayıp, batıya doğru tepecikler biçiminde uzanan Asarcık Dağları’yla; bu dağların güneyindeki Sinan Dağları’nı da saymak gerekir.
İl topraklarında ovaların kapladığı genel alan % 17’dir. Başlıca ovalar Bursa (), Mustafakemalpaşa (), Karacabey (), Orhangazi (), Yenişehir (), İnegöl (), İznik () ve Çayırköy () ovalarıdır.
İlin başlıca yayla ve platoları Kirazlıyayla, Yılankaya Yaylası, Kadı Yaylası, Sarıalan Yaylası, Kocayayla, Yumaklı, Ağaçlıkaya, Arapoturağı, Paşaçayırı, Zirve, Domaniç, Dolubaba, Hamuralanı’dır. Yaylalar % 0,4, platolar % 47,7’lik bir alanı kaplar.
💧 AKARSULAR VE GÖLLER
Evliya Çelebi Bursa’dan söz ederken «… velhasıl Bursa, sudan ibarettir» der. Fakat onun kaplıcalar için söylediği bu söz, akarsular açısından geçerli değildir. Çünkü Bursa, akarsu yönünden pek zengin değildir. İlin en büyük akarsuyu Nilüfer Çayı’dır. Uludağ’ın güneyinden doğar. 87 km uzunluğunda olan bu çay, saniyede en çok suyu ile mayıs ayında, en az suyu ise ile ağustos ayında akıtmaktadır. Nilüfer Çayı Bursa Ovası’ndan kollar alarak Susurluk Çayı’na karışır. Mustafakemalpaşa Çayı’na Çavdar Suyu da denir. 55 km uzunluğundadır. İnegöl ve Yenişehir ovalarından geçen Kocasu, Sakarya yoluyla Karadeniz’e akar. İlin güney bölümünden ise Susurluk’un sağdan aldığı Adırnaz-Kirmasti Çayları geçer. Bunların dışında Göksu ve Küçükkaradere Suları sayılabilir.
İlin en büyük gölü olan İznik Gölü, Türkiye’nin beşinci büyük gölüdür. ’lik bir alanı kaplar; en derin yeri 65 m’dir. Ortalama derinliği 30 m olan İznik Gölü’nde tatlı su balıkları vardır. Ulubat (Apolyont) Gölü, ilin ikinci büyük gölüdür. Derinliği azdır. En derin yeri 4 m’yi geçmez. Ortalama derinliği 2 m’ye yakındır. Yüzölçümü olan gölde sazan ve yayın balıklarıyla, kerevit bulunur. Ayrıca Uludağ’daki Karagöl, Aynalı Göl, Kilimli Göl sayılabilir.
İldeki baraj gölleri şunlardır: Gölbaşı Baraj Gölü (su toplama kapasitesi ), Hasanağa Baraj Gölü (su toplama kapasitesi ), Burcun Baraj Gölü (su toplama kapasitesi ). Baraj göllerinden sulama çalışmalarının yanı sıra Gölbaşı Barajı’ndan, taşkınları önleme konusunda da yararlanılmaktadır.
İlin yeraltı su kapasitesi de şöyledir: Bursa-Çakırköy (rezervi ), Karacabey-Aşağı Susurluk (rezervi ), Yenişehir (rezervi ), İnegöl (rezervi ), İznik-Orhangazi-Gemlik (rezervi ).
🌥️ İKLİM
Bursa ilinde Akdeniz ikliminin özellikleriyle, Karadeniz ve İç Anadolu (karasal iklim) etkilerinin birbirine karıştığı görülür. Gemlik Körfezi kıyılarında, hatta İznik Gölü çevresinde Akdeniz iklimi egemen olur (yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı). İç kısımlardaki ovalarda kışlar biraz daha sertleşir. İlin yıllık ortalama sıcaklığı C, şimdiye kadar görülen en yüksek ısı C, en düşük ısı C’dir. İlde yıllık ortalama yağış miktarı 713,1 mm’dir.
🌳 BİTKİ ÖRTÜSÜ
İlin Marmara Denizi kıyılarındaki alçak kısımları, bodur ağaçlar durumundaki Akdeniz makileriyle kaplıdır. Güney kesimindeki Uludağ etekleri ise 1.000 m’ye kadar yayvan yapraklı ağaçlarla örtülüdür. Bu yükseltiden başlayan iğne yapraklı bitki örtüsü, dağın 1.800-1.900 m yüksekliklerine kadar devam eder.
Bursa ormanları il topraklarının % 42,6’sını kaplar. Ormanların % 36,5’i normal korular, % 22’si bozuk korular, % 17’si normal baltalık ormanlar, % 24,5’i bozuk baltalık alanlardır. İlin ormanlarını karaçam, kızılçam, fıstıkçamı gibi çam grupları; defne, fındık, kızılcık, kocayemiş ve yabani zeytin gibi ağaç türleri oluşturur.
💰 EKONOMİ
TARIM VE HAYVANCILIK
Bursa’da, tarım sektörü, diğer sektörler gibi oldukça gelişmiştir. Çalışan nüfusun büyük bir bölümü tarım sektöründedir (1975’te yaklaşık olarak çalışan nüfusun % 63’ü). İlde üretilen sofralık zeytin, üzüm vb. gibi tarım ürünleri dış ülkelerde de beğenilmektedir. Tarıma dayalı dokuma sanayii (ipekli, yünlü, pamuklu) konservecilik ve meyve suyu üretimi çok gelişmiştir.
1979 yılında Bursa’da üretilen sebzeler şunlardır (ton olarak): Lahana (24.097), enginar (2.988), kereviz (1.513), marul (2.138), ıspanak (5.958), pırasa (14.550), kabak (9.955), hıyar (38.835), patlıcan (18.130), domates (592.710), biber (29.480), fasulye (22.070), bakla (2.805), bezelye (2.951), barbunya (5.932), karnabahar (2.230), kavun (30.810), karpuz (115.740).
İlde doğa koşulları gerek tarım, gerekse hayvancılığın gelişmesi için bütün imkânları sağlamıştır. Küçük ve büyükbaş hayvancılığın yanı sıra ipekböcekçiliği de çok eski yıllardan beri sürdürülen bir uğraştır.
Ilık iklimin getirdiği doğal zenginlikler, ulaşım imkânları, tarım teknolojisinin gelişmişliği, hayvancılığı geliştiren etkenlerdir. Bursa’da hayvancılık denince akla merinos koyunları gelir. Karacabey Harası’nın bu alandaki ıslah ve üretimi geliştirme çalışmalarının payı büyüktür. Karacabey, merkez ilçe, Yenişehir, Mustafakemalpaşa yöresinde yetiştirilen merinos koyunu sayısı 1981 yılında 170.000’i aşmıştır. İlde genel olarak koyun sayısı 1981 yılında 570.000’e ulaşmıştı. Dağlık kesimlerde kıl keçisi yetiştirilmekteyse de son yıllarda bu hayvan türünün sayısının gittikçe düştüğü gözlenmiştir.
Sığır yetiştiriciliğine de gittikçe daha çok önem verilmektedir. 1951 yılında 150-160.000 civarında olan sığır sayısı 1980’den sonra 168.000’i geçmiştir. Karacabey Harası’nda bu konuda yapılan çalışmalar sonucunda; yöreye en verimli ve en uyumlu cins olan Montofon cinsi inek besiciliği büyük ölçüde gelişmiştir. Kümes hayvancılığı da son yıllarda çok ilerlemiştir. 1960’ta 540.000 civarında olan tavuk sayısı 1981 yılında 3.000.000’a ulaşmıştır.
Bunların dışında arıcılık, tatlı su balıkçılığı ile Karacabey Harası’nda at ırkının ıslahı çalışmaları başarıyla sürdürülmektedir. Dut ağaçlarının fazla oluşu nedeniyle ilde ipekböcekçiliği büyük gelişme göstermiştir. 50 köy ipekböcekçiliği ile uğraşır. Başka bir deyişle yurdumuzda ipekböcekçiliği yapan 60.370 ailenin 18.855’i Bursa’da yaşar. Bu arada, alabalık ve aynalı sazan balığı üretilir. 1983 yılında 278 ton alabalık üretilmiştir.
SANAYİ VE MADENCİLİK
Bursa, endüstri alanında ülkemizin önde gelen illerindendir. Türkiye genelinin imalat endüstrisindeki geliri içinde Bursa’nın payı % 4’ün üzerindedir. İl 1960’lı yıllara gelinceye kadar daha çok dokuma sanayii yönünde gelişmeler göstermişti. 1960’lı yıllarda sanayi yönünden önemli ilerlemeler gösterdi. Otomobil fabrikaları, bunların yan ürünlerini sağlayan tesisler, konserve, meyve suyu fabrikaları, sentetik iplik üreten kuruluşlarla, entegre dokuma fabrikaları kuruldu.
Bursa endüstrisinin 1930 yılından önce ipek üretimi ile ilgili dokuma sanayii ve ağaç ürünleri sanayiinden oluşan yapısı, günümüzde eskiyle kıyaslanmayacak gelişme göstermiştir. Bursa bugün merinos yünlü dokuma fabrikaları, suni ipek fabrikaları, gıda, madenî eşya, makine, otomotiv, orman ürünleri sanayileriyle büyük bir sanayi ilimizdir.
Bursa’da başta volfram olmak üzere; krom, linyit ve bor tuzları üretilmektedir. İlde üretilen volfram 100.000 tona yaklaşmıştır. Isınmada kullanılan linyit ise Orhaneli’de yaklaşık 1.500.000 tonun üzerindedir; Keleş’te 2.000.000 ton üretilmektedir. İlde bunların dışında kurşun, amyant, çinko ve mermer üretimi de yapılmaktadır.
📜 TARİH
Anadolu siyasi birliğinin kurucuları olan Hititler’in imparatorluk sınırları bugünkü Bursa ili topraklarını da içine alıyordu (M.Ö. 20. – M.Ö. 12. yüzyıllar). Bu imparatorluğun çöküşünü izleyen yüzyıllar içinde sırasıyla Frigyalılar, Lidyalılar, Persler, Makedonya İmparatorluğu ve Bergama Krallığı bölgede egemenlik kurdular. Bergamalılar çağında merkezi bugünkü İzmit’te bulunan bağımsız Bitinya kralları da zaman zaman bu bölgeyi ellerine geçirmişlerdi. İşte bugünkü Bursa şehrinin ilk kurucusu da Bitinya krallarından II. Prusias’tır (M.Ö. 2. yüzyıl).
Bergama Devleti’nin sona ermesi üzerine (M.Ö. 130) bölge, krallığın geri kalan bütün topraklarıyla birlikte Roma İmparatorluğu’nun sınırları arasına katılmıştır. Roma’nın Batı ve Doğu imparatorluklarına ayrılması üzerine (M.S. 395) bütün Anadolu’yla birlikte Bursa ve çevresi de Bizans’ın (Doğu Roma) payına düşmüştür.
Roma ve Bizans çağlarında Bursa ve çevresi Bitinya eyaletinin toprakları arasında yer alıyordu. İmparator Justinianus(M.S. 6. yüzyıl) bütün Anadolu’yla birlikte Bursa şehrini de hızla kalkındırdı; şehirde birçok saray ve hamam inşa ettirdi. Ama Hristiyanlığın ünlü merkezlerinden biri olan İznik’in (Nikaia) yanı başında yer alan Bursa yine de ikinci derecede bir şehir olmaktan kurtulamadı.
Türkler’in Bursa topraklarına girişleri, Malazgirt Zaferi’nden (1071) sonra Kutalmışoğlu Süleyman Şah’ın birbirini izleyen fetihleriyle gerçekleşmiştir (1080). Ama bu durum çok sürmemiş, şehir Bizanslılar tarafından geri alınmıştır. Bursa ve çevresinin kesinlikle Türkler’in eline geçmesi ancak 246 yıl sonra mümkün olmuştur. Selçuklu Türk hükümdarı I. Alâeddin Keykubat (1219-1236) zamanında doğudan gelen ve Oğuzlar’ın Kayı boyuna bağlı Türklere, bugünkü Söğüt kasabası yöreleri «yurtluk» olarak (daha önce Ankara’nın kuzeybatısındaki Karacadağ bölgesi) bağışlanmış, başlarında bulunan Ertuğrul Bey ise Bizans’a karşı uç beyliği ile görevlendirilmişti. Kısa bir süre içinde Selçuklu hükümdarlarının güvenini kazanan Ertuğrul Bey’in ölümü üzerine yerine oğlu Osman Bey geçti (1281). Bu yıllarda gittikçe güçlerini kaybeden Selçuklu hükümdarlarına karşı bağımsızlığını ilan eden (1299) Osman Bey, ülkesine yeni yeni topraklar katarak Osmanlı Türk Devleti’nin de kurucusu oldu.
Osman Bey, Karacahisar, İnegöl, Bilecik ve Mudurnu gibi birçok şehri ele geçirdi. Bizans’ın Anadolu’daki önemli merkezlerinden biri olan Bursa’yı, ölümünden sonra oğlu Orhan Bey fethetti (1326). Uzun bir kuşatmadan sonra şehri teslim alan Orhan Bey, bu sıralarda ölmüş bulunan babasının cenazesini Söğüt’ten Bursa’ya getirdi ve bu şehri Osmanlı Devleti’nin başkenti yaptı. Orhan Bey ve ardından Osmanlı tahtına geçen I. Murat (1326-1389) ve Yıldırım Bayezid’in (1360-1403) yerli halka son derece iyi davranışlarıyla Bursa hızla gelişti. Yanı başındaki tarihî İznik (Nikaia) günden güne gerilerken, Bursa devletin en önemli kültür merkezi durumunu aldı. Yıldırım Bayezid’in Ankara Meydan Savaşı’nda yenilmesinden sonra (1402), Bursa, Timur ordularının yağmasına uğradı. Yakılan, yıkılan şehirle birlikte, hükümdarların hazineleri de yok edildi. Bu üzücü olaydan sonra bir süre de Yıldırım’ın oğulları arasında geçen kargaşalık döneminde (Fetret Devri) ağır zararlar gördü.
Çelebi Mehmed’in (1413-1421) Anadolu’daki Türk birliğini yeniden sağlamasından sonra Edirne askerî yönden önemli bir merkez durumuna getirilirken, devletin ikinci başkenti durumunda kalan Bursa da hızla onarılıyordu. II. Murat (1404-1451) zamanında iyiden iyiye genişleyen imparatorluk sınırları içinde, savaş bölgelerinden uzak bir iç şehir durumunu alan Bursa’nın nüfusu 100.000’i aşmış, dünyanın en ünlü ipek sanayii merkezi durumuna ulaşmıştı. Fatih’in Bizans İmparatorluğu’nu ortadan kaldırması (1453) gibi büyük çapta tarihî bir olay üzerine devletin merkezi de İstanbul’a alındı. Bunun sonucunda kalabalık halk kütlelerinin ve hemen bütün bilginlerin İstanbul’a taşınmaları yüzünden Bursa gün geçtikçe önemini kaybetmeye başladı. Fatih’in ölümünden sonra tahta geçen II. Bayezid’e karşı ayaklanan Cem Sultanbir aralık Bursa’ya girerek (1481) hükümdarlığını ilan etti. Cem Sultan, kendi adına hutbe okutup para bastırdıysa da 18 gün sonra şehri terk etmek zorunda kaldı. Bundan sonraki yüzyıllarda, Celâli ve Abaza Hasan Paşa ayaklanmalarına sahne olan (17. yüzyıl) Bursa, en büyük yıkıntıya 1855 depreminde uğradı. Yıkılan tarihî anıt ve camilerin birçoğu sonradan onarıldı. Osmanlı İmparatorluğu çağında merkezi Kütahya’da bulunan Anadolu Beylerbeyiliği’ne bağlı 14 sancaktan biri de bugünkü Bursa şehriydi. Bursa, daha sonraki yüzyıllarda yapılan çeşitli idari değişikliklerden sonra kurulan geniş sınırlı Hüdavendigâr İli’nin merkezi oldu (1867).
Yakın tarihimizde Bursa ile ilgili en önemli olay, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra yurdumuza saldıran Yunanlılar’ın, bu güzel şehrimizi de ele geçirmeleridir (9 Temmuz 1920). Bu üzücü olay karşısında halkımızın duygularına paralel olarak Büyük Millet Meclisi’nin başkanlık kürsüsü üzerine çekilen siyah örtü, 2 yıl, 2 ay ve 2 gün yerinde kaldı. Kurtuluş Savaşı’mızla sağlanan büyük zafer üzerine kahraman ordularımız Bursa’ya girdikleri gün (12 Eylül 1922) Büyük Millet Meclisi’ndeki siyah örtünün yerini ay-yıldızlı şanlı bayrağımız almıştır.
🏔️ ULUDAĞ
Tarihî Bursa şehriyle bütün Marmara Bölgesi’nin en yüksek doruğunu oluşturan Uludağ, dünyada eşine az rastlanan bir güzellik tablosu çizer. Ovada başlayıp düzenli ve tatlı bir meyille yükselen bu kocaman kütlenin uzaktan görünüşü son derece göz alıcıdır. Karatepe’de 2.543 metreyi bulan yükseklik, beyaz kar yığınları, yeşil çam ormanları ve pırıl pırıl güneş ışınlarının kaynaştığı bir masal dünyasını andırır. Eski çağlarda Olimpos adıyla anılan bu dağ, Türk egemenliğine baş eğdiği yıllara (1326) kadar Hristiyan keşişlerinin (rahiplerinin) barındıkları manastırlarla ünlüydü. Bundan ötürü Osmanlı Türkleri, Marmara Bölgesi’nin bu kocaman kütlesine Keşiş Dağı adını verdiler. Keşiş Dağı, Cumhuriyet çağında kesinlikle Uludağ adını aldı (1925). Kuzeybatı-güneydoğu doğrultusunda olan Uludağ’ın Bursa Ovası’na bakan kuzey yanı, hafif bir eğimle yükselir. Orhaneli yönündeki güney yüzü ise dik bir duvar biçimindedir. Uludağ’ın kuzey yüzünde Sarıalan, Kirazlı, Sobran ve Kadı yaylaları yer alır. Dağın taban uzunluğu 40 km, genişliği ise (Bursa Ovası’yla Nilüfer Çayı’nın yukarı çığırı arasında) 15-20 km kadardır.
Uludağ, kış aylarında doruğundan yamaçlarına kadar uzayan kar yığınlarıyla kış sporları için son derece elverişlidir. Dağın çeşitli kesimlerinde otel ve moteller bulunduğu gibi, son yıllarda işletmeye açılan teleferik tesisleriyle tırmanma güçlükleri de ortadan kaldırılmıştır.
🏛️ GEZİLİP GÖRÜLECEK YERLERİ
Osmanlı Türk Devleti’nin kuruluş çağıyla ilgili en önemli eserler, imparatorluğun büyük başkenti Bursa’da yer alır. 1326’da şehri fetheden Orhan Gazi, kendi adıyla anılan ve sonradan onarılan ilk caminin de kurucusudur. Çekirge’deki I. Murat Camisi ise camiyle medresenin bağdaştırılmasından meydana getirilen bir yapıdır.
Bursa’da bu çağlardan kalan en ünlü eserler muhakkak ki Yıldırım Bayezid tarafından yaptırılan iki camidir. Yapımına Yıldırım Bayezid’in hükümdarlık yıllarında başlanan (1395) Ulucami, sonradan oğlu I. Mehmet tarafından bitirilmiştir. çapındaki bu caminin 16 köşeli şadırvanıyla eşsiz değer taşıyan el yazmaları pek ünlüdür. Yıldırım’ın ikinci eseri, şehrin doğu kesiminde kendi adıyla anılan camidir. Sağlığında yarıda kalan bu camiyi de oğullarından Musa Çelebi bitirmiştir. Mermer işçiliği yönünden değerli bir sanat eseri olan bu cami, 1855 depreminden sonra onarılmıştır. Yıldırım’ın oğlu I. Mehmet adına Hacı İvaz Bey tarafından yaptırılan Yeşil Cami ise Bursa’nın en ünlü yapısıdır. Duvarları 2 m yüksekliğe kadar altışar köşeli yeşil ve mavi renkli çinilerle kaplıdır. Bu çiniler ve 15 m yükseklikteki çinili mihrabıyla, bu cami, dünya sanat eserleri arasında üstün bir değer taşır. Fatih’in babası II. Murat tarafından yaptırılan (1447) Muradiye Camisi de çinilerinin güzelliğiyle ünlü bir eserdir.
Bursa’da padişahların yaptırdıklarından ayrı olarak sayılamayacak kadar çok cami vardır. Bunların en ünlülerinden biri, tanınmış Türk bilginlerinden ve Yıldırım’ın damadı Emir Sultan’ın kendi adıyla anılan camisidir. Bursa’da bu ünlü camilerin yanı sıra Osman Gazi, Orhan Gazi, I. Murat, I. Bayezid, I. Mehmet ve II. Murat gibi padişahlarla Fatih’in şehzadelerinden Mustafa ve Cem Sultan’ın türbeleri de yer alır. Bunlar arasında Yeşil Türbe adıyla anılan I. Mehmet Türbesi, yeşil rengin çinicilik sanatında ulaştığı ölümsüzlüğün üstün bir anıtı değerindedir.
💃 FOLKLOR
Bursa, tarihin çeşitli devirlerinde, değişik uygarlıkların merkezi olmuştur. Bursa’nın folklorunda bu uygarlıkların etkisi görülür. İlin geleneksel kıyafeti erkeklerde şalvar, potur, çakşır, cepken ve gömlek; kadınlarda üçetek, şalvar, içlik, uçkur, cepken, gömlek, gümüş kemer, şal kuşak, pembe gül desenli çorap, hotoz başlık ve ferace’dir. Bugün bu kıyafetlere çok az köyde rastlanır. Yörenin kendine has ezgileri oturak havaları ve oyun havalarıdır. «Mavi Yelekli Yarim», «Arpa Ektim Olacak», «Suya Gider Su Testisi Kırılır», «Meşeli Dağlar Meşeli» türküleri ünlüdür. Halk oyunları arasında kılıç-kalkan, büyük oyun, düz oyun, sekme ve güvende sayılabilir. İlin en tanınmış yiyeceklerinin başında kestane şekeri gelir. Bunun yanında İskender Kebabı da çok ünlüdür. El sanatlarından ipekli dokumacılığı, bıçakçılık gelişmiştir.
🎶 YÖREDEN BİR TÜRKÜ
Cici Pabucum Cici
Cici pabucum cici Gezdiğim çimen içi Benim de yediğim Kavrulmuş badem içi Ya lelli yalelli ya lelli Amman aman civanım pek yandım
Gidin bulutlar gidin Yârime selâm edin Yârim tatlı uykuda Uykusun haram edin Ya lelli yalelli ya lelli ya lelli Amman aman civanım pek yandım
