Ay, Dünya’mızdan iki adım uzaklıktadır. Yanlış anlamayın: Astronomik anlamda iki adım demek istiyoruz. Dünya’yı Güneş’ten ayıran 149 milyon kilometreye göre, Ay ile Dünya arasındaki 384.000 kilometrelik uzaklık elbette ki azdır.
Büyük gezegenlerin etrafında dönen küçük gezegenlere uydu denir. Ay da Dünya’nın tek uydusudur. Dünya’dan elli defa küçük bir gezegendir. Dağlık, havasız ve susuz, üstünde çok büyük yanardağ kraterleri bulunan bir küredir.
Ay’a geceleyin baktığınızda onu hep yerinde duruyormuş gibi görürsünüz. Aslında o, saatte 3600 km (saniyede 1 km) gibi korkunç bir hızla yol almaktadır. Nereye gider? Dünya, Güneş etrafında delice bir hızla dönerken, Ay da onu takip eder ve bu arada Dünya’nın etrafında 29 günde dönecek zaman bile bulur. Bu küçük uydu, Dünya’nın etrafında dönerken kendi çevresinde de 29 günde döner ve Dünya’ya hep aynı yüzünü gösterir. Tıpkı bir adanın çevresinde dönen geminin adaya hep aynı tarafını göstermesi gibi…
Ay’a ayak basan ilk insanlar, kendilerini yanardağ kraterleri, ince tozu andıran toprak zerrecikleri içinde, yani tam anlamıyla bir çöl içinde bulmuş; korkunç bir sessizlik içinde kalmışlardır. Eğer özel elbise ve âletlerle donatılmış olmasalardı sıcaktan kavrulacak, soğuktan donacaklardı ve birbirleriyle konuşamayacaklardı. Konuşamayacaklardı çünkü orada sesi iletecek hava yoktur. Ay’ın Güneş tarafından aydınlatılan yüzünde kavrulacaklardı çünkü oradaki sıcaklık 100 santigrat derecesini aşmaktadır. Ay’ın gölgeli kısımlarında, yani Güneş tarafından aydınlatılmayan yüzünde ise kaskatı kesilip donacaklardı çünkü buralarda da eksi 100 derecenin çok altındaki soğuktan kurtulmalarına imkân yoktu.
Dünya’mızın tek uydusu olan Ay’ı gayet kuvvetli teleskoplarla inceleyip fotoğraflarını çekmek mümkündür. Nitekim Ay’ın Dünya’mızdan görülen yüzünün haritası bu uyduya insan ayağı basmadan önce çizilmişti. Uzaya fırlatılan sunî uydular sayesinde de Ay’ın öbür yüzünün haritaları yapılmıştı.
Dünya’mızın etrafındaki dönüşünü 29 günde tamamlayan Ay, aynı zamanda Dünya’mızla birlikte Güneş’in etrafındaki dönüşünü de bir yılda tamamlar. Saniyedeki hızı 20 kilometre kadardır.
Ay’ın Şekilleri
Niçin Ay’ı bazen hiç görmeyiz yahut sadece bir kısmını görürüz? Ay’ın da Dünya gibi sadece yarısı Güneş tarafından aydınlatılır. Ay, Dünya etrafında dönerken bize aydınlık yüzünün tamamını veya bir kısmını gösterir. Bazen de bize karanlık tarafını döner. Bu değişiklikler Ay’ın Dünya’dan görünüş şekilleridir: Yeniay, Birinci Dördün, Dolunay ve İkinci Dördün.
- Yeniay: Ay, Dünya’nın ters tarafına düşer. Geceleyin Ay görünmez.
- Birinci Dördün: Ay’ın dörtte biri görülür.
- Dolunay: Ay’ın bütün yüzü görülür.
- İkinci Dördün: Ay’ın diğer dörtte biri görülür.
Ay’a Yolculuk
İlk bakışta yapılamayacak gibi görünen birçok şeyi başarmış olan insan, Ay’a gitmeyi de başarmıştır. İnsanlar Ay’a gitmek için önce kendilerini oraya götürebilecek bir uzay gemisi yapmak zorundaydılar. Bunun için önce bu konu üzerinde çalışmaya başladılar.
4 Ekim 1957 günü sabahın erken saatlerinde Aral Gölü yakınlarındaki Tyuratam’dan havalanan bir roket, “Sputnik I”i uzaya fırlattı. 57 santim boyunda, 83,5 kilo ağırlığında olan “Sputnik I”, saatte 27.000 kilometreyi aşan hızıyla Dünya çevresindeki ilk dönüşünü 96 dakikada tamamladı. Böylece Uzay Çağı başlamış oluyordu.
Hemen harekete geçen Amerikalılar ilk uzay gemilerini (ki buna sunî uydu demek doğru olur) ancak 31 Ocak 1958’de uzaya fırlatabildiler. Bu, “Explorer I” idi. Böylece iki devlet arasında amansız bir yarışma başladı.
Önce uzaya, zaman zaman içinde köpek, maymun, fare gibi hayvanların bulunduğu uzay gemileri fırlatıldı. Sonra sıra insanlara geldi. Böylece 12 Nisan 1961’de Ruslar “Vostok I” ile Yuri Gagarin adındaki kozmonotu uzaya fırlattılar. Bu, uzaya gidip gelen ilk insandı. 5 Mayıs 1961’de de Amerikalılar “Mercury 3” ile Alan Shepard adındaki astronotu uzaya yolladılar.
Arkasından ikili, üçlü astronotların fırlatılmasına geçildi. Bu arada 16 Haziran 1963’te uzaya fırlatılan “Vostok VI”daki V. Tereshkova, uzaydaki ilk kadın unvanını kazandı. Uzaydaki çeşitli yörünge manevraları, uzay yürüyüşleri ve uzayda kenetlenmeler takip etti.
Nihayet 16 Temmuz 1969’da uzaya fırlatılan “Apollo 11” Ay’a doğru yollandı ve 20 Temmuz’da astronot Michael Collins “Columbia” isimli komuta kapsülünde kalırken, Neil Armstrong ile Edwin Aldrin “Eagle” isimli kapsülle Ay’ın yüzeyine kondular. 21 Temmuz’da önce Neil Armstrong, ondan 18 dakika sonra da Edwin Aldrin Ay’a ayak bastılar.
O günden sonra Ay’a müteaddit inişler yapıldı. Hatta bu arada bu uyduya özel surette yapılmış Ay otomobili de götürüldü. Böylece Dünya’mızın uydusu bir komşu kapı hâline getirildi.
Ay’da Yerçekimi
Yerçekimi azlığı yüzünden Ay’da cisimlerin ağırlığı yokmuş gibi olur. Ay, Dünya’dan çok küçük olduğu için cisimleri kendisine daha az bir kuvvetle çeker. Dünyada 60 kilo gelen bir insan Ay’da 10 kilo gelir (yani bütün cisimlerin ağırlığı altı defa azalır). Yerçekimi kuvveti daha az olduğu için çok şişman olan bir insan Ay’da bir ceylan gibi hoplayıp zıplayabilecektir. En çelimsiz bir insan, dünyada kaldıramadığı, hatta yerinden kımıldatamadığı yükleri kolayca kaldırabilir.
