ATİLLA

Batı Hun’ları, önce Karadeniz’in kuzey yörelerinde oturan Alan’ların ülkesini ele geçirmişler, M.S. 4’üncü yüzyılın ikinci yarısından sonra da Volga’dan başlayıp Avrupa içlerine doğru hızla yayılmışlardı. Bu yayılış karşısında Avrupa’nın kuzey bölgesindeki Ostrogot’lar ve Vizigot’lar gibi Germen soyundan olan uluslar derin bir korkuya kapılmışlardı. Böylece Avrupa Tarihi’nde çok önemli bir çağ sayılan göçler başlamıştı.

Orta Asya bölgelerinde yaşayan Türkler, M.Ö. 220 yılında ilk Hun (Eski Türklerin deyimi ile Kun) devletini kurmuşlardı. 436 yıl yaşayan bu devlet, sonradan dağılınca, Hun’ların önemli boyları batıya yönelmiş ve Balamir’in yönetiminde Volga Hun Devleti’ni meydana getirmişlerdi (M.S. 314). Bundan sonra o çağların sosyal ve ekonomik sıkıntıların zoruyla batıya doğru göçlere devam eden ve Türk kökünden gelen bu insanlar, Türk ve Avrupa tarihleri açısından çok önemli bir yer tutan Batı Hun Devleti’ni kurmuşlardı (425).

Devletin kurucuları, Muncuk, Oktar, Rua (Ruga) ve Aybars adında dört kardeştir. Önce Oktar, daha sonra da Rua Avrupa Han’larına hakan oldu. Volga’dan Tuna Nehri kıyılarına kadar geniş topraklar üzerinde yayılan imparatorluk başkentinin, bugünkü Macaristan’da bulunan Szegedin şehrinin yerinde olduğu sanılmaktadır.

Hunlar ve Roma

O çağlarda yaşamak zorunluluğunda olan her ulus gibi Hun’lar da savaşçı bir ulustu. Ama savaş sanatını iyi bildiklerinden düşmanlarını yenmekte büyük bir ustalık gösteriyorlardı. Bu savaşçılığın yanı sıra Hun Türklerinin belli bir uygarlıkları bulunduğu da kesin olarak biliniyor. Ülkelerine gelen yabancılar, Hun’ların oturdukları tahta yapılı evlerin güzelliğine, kadın ve kızların el işlerine hayran kalırlardı.

Hun orduları, Germenleri başeğdirdikten sonra Doğu Roma İmparatorluğu’nun (Bizans) karşısına dikildi (430). Artık Sofya’ya kadar olan topraklar Hun’ların elindeydi. Doğu Roma İmparatoru Teodosius II yılda 3.450 altın vergi ödeyip Hun ilerlemesini önledi.

Atilla’nın Gençliği ve Yükselişi

Atilla, gençliğinin ilk yıllarını Roma saraylarının seçkin bir misafiri olarak geçiren bir Hun Prensi’ydi. Volga’dan Ren Nehri kıyılarına kadar dolu dizgin geldiği zaman Atilla, ağabeyi Bleda ile geniş bir ülke üzerinde yayılan Türk-Hun İmparatorluğu’ndan ortak bir tahta oturduğu zaman 34 yaşlarında bulunuyordu.

Atilla’nın doğumu yaklaşık olarak M.S. 400 yılına rastlar. Genç prens, bu fırsattan yararlanıp Roma’nın iç yönetimini, halkın eğitimini, devletin bütün zayıf ve kuvvetli yönlerini iyice inceledi. O, kendisini sur ve kararlıydı. Ama devletin hükümdarlık yetkileri geleneklere göre Bleda’nın elindeydi. Atilla, koca imparatorluğun doğu bölgelerini yönetmekle görevlendirilmiş ve “veliaht” olarak atanmıştı. Hun’ların bu ikili hakanlık yönetimi 11 yıl sürdü. Sonunda Bleda, askerler tarafından çıkarılan bir isyanda ansızın öldürülünce Atilla, tek başına tahtın sahibi oldu (445). Bu, onun başında bulunduğu Hun İmparatorluğu’nun yıldızlarının parladığı yılların da bir başlangıcı oldu.