1852 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde tüm dünya edebiyatında büyük yankılara yol açan bir roman yayımlandı. Bu, büyük bir başarıydı. Kitabı yayımlayan yayınevi, gelen istemleri karşılayamayacak hâle gelmişti. Daha yıl sonuna gelmeden sadece ülke sınırları içerisinde satılmıştı. Tüm belli başlı devletlerden istemler geliyordu.
Bu olağanüstü romanın adı “TOM AMCA’NIN KULÜBESİ” idi. Serüvenleriyle, ABD gibi geniş bir ülkenin ilgisini çekmeyi başaran bu kişi kimdi? “Tom“, bir zenci köleydi. “Amca“, sözcüğü Güney’li ailelerde en yaşlı ve sâdık kölelere verilen sevgi dolu bir isimdi. Roman, bu zavallı kölenin acılarla dolu, hüzün verici yaşam öyküsünü anlatıyordu. Bir efendiden bir başka efendiye satılmış ve sonunda zâlim, acımasız bir patronun eline düşerek âdeta bir hayvan gibi çalıştırılmış ve en sonunda tüm bu acılara ve kötü davranışlara dayanamayarak ölmüştü. Bir anlamda Tom, Güney Devletleri’nde çalıştırılan milyonlarca kölenin simgesinden başka bir şey değildi.
Belki de kölecilik konusu, tüm Birleşik Devletler iç barışını etkileyen en büyük ve en önemli sorunlardan biri olmasaydı bu kitap tüm edebiyat dünyasının bu denli ilgisini çekmez, bu kadar büyük yankılar uyandırmazdı. Fakat artık, politikayla ilgilenen herkes sorunun önemini kavramıştı. Kitabı okuyan basit işçiden ev kadınına, gençliğe kadar tüm insanlar, problemin ağırlığı altında eziliyorlardı. Artık bu andan itibaren köle sorunu karşısında susmak olanaksızdı.
💲 AMERİKA’DA KÖLELİĞİN EKONOMİK NEDENLERİ
Kuzey Amerika sömürgecilerinin tarihinden söz eden daha önceki bir yazımızda bu konuya bir kez daha değinmiştik. Amerika’daki zenci kölelerden söz edildiği vakit akla daima Güney’deki devletler gelir.
Ancak şunu unutmamak gerekir ki, ABD’nin kuruluşunda kölelik, on üç kurucu devletin temelinde de yatmaktaydı. New York, Massachusetts gibi Kuzey devletlerinde de köle ticareti yapılıyordu. Bununla birlikte 19’uncu Yüzyıl’ınyarısında ABD’de bulunan ’dan fazla köleden, sadece ’i Kuzeyde yaşamaktaydı. Geri kalanı ise Güneydevletlerinde yaşamlarını sürdürüyorlardı.
Aradaki bu farkın nedeni belliydi. Kuzey ülkelerinde endüstri ve ticaretle uğraşılıyordu. Bu uğraşları da doğrudan doğruya Amerika vatandaşları gerçekleştiriyorlardı. Buna karşılık Maryland, Virginia, Kuzey ve Güney Carolina, Georgia gibi Güney devletlerinde ekonomi, daha çok tarıma dayanıyordu. Son derece büyük ve verimli şeker kamışı, tütün ve özellikle pamuk tarlaları vardı. Tüm bu etkinlikler de düşük ücret karşılığında çok sayıda el emeğigerektiriyordu. Bu tür işlerde kadınlar ve çocuklar dahi çalışabiliyordu. Bu arada bazı sahil yörelerinde kölelerin çalıştırılması, iki yüzyıl öncesine dayanıyordu.
Güney’li ekonomistler şöyle diyorlardı: “Ticaretle uğraşan bir Kuzey’li için köleliğin ortadan kalkması bir şey ifade etmez. Fakat bizim bölgelerimizde böyle bir reformun gerçekleştirilmesi, tüm ekonomik yaşamı etkileyecek büyük bir ekonomik bunalıma yol açar.”
🗳️ POLİTİK NEDENLER
Ekonomik nitelikteki bu nedenlerden başka çok daha önemli politik bir neden vardı. Amerikan Anayasası’nın bir maddesinde, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, bir vatandaşın, kendi oy hakkından başka her beş kölesi için de bir oy hakkına sahip olduğu belirtiliyordu. Güney‘li vatandaşlar köle çoğunluğunu ellerinde bulundurmaları nedeniyle bu haklarını yitirmek istemiyorlardı. Böylece bir anlamda tüm Birlik’in cumhurbaşkanını saptamak yetkisi de onların elinde bulunmuş oluyordu.
💔 HAYVAN GİBİ AVLANAN İNSANLAR
Köleliğe ait bir diğer zâlim görünüş de, bu zavallı insanların alınıp satılması ve avlanmasıydı! Afrika’nın uzak köylerinden zorla kaçırılıp toplanarak, eziyetlerle dolu bir yolculuktan sonra Amerika’ya getiriliyor ve hayvanlar gibi satılıyorlardı. Bir kölenin, pazar meydanında herhangi bir mal gibi sergilenmesi, ne ilk ne de son kez görülen bir manzaraydı. Bundan başka bir köle, birçok kez satılabilirdi. Bu arada şayet bir önceki efendisinin yanındayken evlenmiş, bir aile kurmuşsa yeni efendisinin yanına giderken karısını ve çocuklarını bir daha hiç görmemek üzere terk etmek zorundaydı.
19’uncu Yüzyıl’ın ilk yarısında Amerika Birleşik Devletleri halkının büyük bir kısmı, uygar ve Hıristiyan bir ülkede insanların bu tür şartlar altında tutulmasına karşı çıktı. Bu durum karşısında köleliğin kesin olarak ortadan kaldırılması gerekliliği ortaya çıktı. Fakat bu sonuca ancak 1862 yılında Kuzey-Güney Savaşı sonunda kısmen erişildi.
Kendi öz topraklarından koparılarak bir geminin ambarında üst üste yığılmış, zincire vurulmuş Afrikalı zenciler.
🏚️ KÖLELERİN YAŞADIĞI KORKUNÇ KOŞULLAR
Bazı öyküler, kölelerin çok kötü şartlar altında yaşamlarını sürdürdüklerinden, köle ticareti yapan beyazların tüm günlerini kölelerine işkence yaparak geçirdiklerinden söz eder. Ancak bunların hepsine tamamen inanmak sanırız yanlış olur. Büyük çiftliklerde çalışan köleler, çoğu kez o ailenin bir üyesi olarak kabul edilmekteydi. Yaşlı zenci aşçı kadınlar, mutfağı ve evi yönetiyor; sâdık zenci hizmetkârlar sâhiplerine yardım ediyor ve efendilerinin çocuklarına gözcülük ediyorlardı. Köleler, evlenebiliyor ve bir aile meydana getirebiliyorlardı. Ancak buna rağmen 19’uncu Yüzyıl ortalarına doğru bu tür aile şekli ortadan kaybolmaya başladı. Efendiler, kentlerde yaşamaya başladı.
