Akdeniz korsanları tarih boyunca nerede ve neden faaliyette bulundu? Kuzey Afrika’daki Osmanlı eyaletlerinin kullandığı Barbaros korsanları, 16. yüzyıldan itibaren hangi gemilere nasıl saldırarak köle ticaretini yürüttü? Antik Çağ’da Kilikya korsanlarını ünlü Romalı general Pompey ne zaman yendi?
🏴 AKDENİZ KORSANLARI
Akdeniz, tarih boyunca ticaret ve kültürel etkileşimin merkezi olmuştur; ancak aynı zamanda, özellikle Erken Modern Dönem’e kadar uzanan bir süreçte, kıyılarını tehdit eden korsan faaliyetlerinin de yoğunlaştığı bir alandı. Akdeniz korsanları genellikle iki ana kategoride incelenir:
Barbaros Korsanları (Berberi Korsanları)
- Dönem: 16. yüzyıl ile 19. yüzyılın başları arası en aktif dönemleridir.
- Köken: Kuzey Afrika’daki (Mağrip) Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı veya yarı bağımsız eyaletlerin (Cezayir, Tunus, Trablusgarp) üs olarak kullandığı limanlardan çıkarlardı.
- Amaç: Esas amaçları, Avrupa gemilerine saldırmak ve mürettebat ile yolcuları fidye karşılığı serbest bırakılmak üzere veya köle olarak satmak amacıyla yakalamaktı. Bu, Kuzey Afrika ekonomisi için önemli bir gelir kaynağıydı.
- Ünlü İsimler: Oruç Reis ve kardeşi Hızır Reis (Barbaros Hayreddin Paşa) gibi isimler, Osmanlı hizmetine girerek Akdeniz’de büyük güç ve ün kazanmışlardır.
- Sonu: Berberi Korsanlığı, 19. yüzyılın başlarında Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa güçlerinin Kuzey Afrika limanlarına karşı düzenlediği seferler sonucu büyük ölçüde bastırılmıştır.
Antik Çağ ve Erken Orta Çağ Korsanları
- Kilikya Korsanları: Antik Çağ’da Anadolu’nun güney kıyısında (Kilikya) üslenen korsanlar, Roma Cumhuriyeti’nin ticaret yollarını ciddi şekilde tehdit etmişlerdir. MÖ 67 yılında Pompey (Büyük Pompey), büyük bir deniz seferiyle bu korsanlığı sona erdirmiştir.
- Şövalye Korsanlar: Orta Çağ’da, Malta Şövalyeleri gibi Hristiyan tarikatlar da, dini gerekçelerle Müslüman gemilerine saldırarak korsanlık faaliyetleri yürütmüşlerdir.
Deniz Hukuku ve Korsanlık
Akdeniz’deki korsanlık faaliyetleri, yalnızca ticareti değil, aynı zamanda kıyı yerleşim yerlerinin güvenliğini de sürekli tehdit altında tutmuştur. Bu tehdit, Akdeniz’e kıyısı olan devletlerin deniz kuvvetlerini ve kale savunmalarını geliştirmesine neden olmuştur.
