ADIYAMAN

YÜZEY ŞEKİLLERİ

Fırat ve kollarının böldüğü dağlık alanda bulunan Adıyaman, Toroslar’ın güneydoğu uzantıları üzerinde, dağlık ve yaylalık bir alanda yer alır. Güneyden kuzeye doğru gidildikçe yükseklik artar. Güney sınırında akan Fırat’ın denizden yüksekliğinin 600 m olmasına karşılık, kuzey sınırları 2.600 m’ye kadar yükselen dağlarla kaplıdır.

İl alanının % 52’sinden fazlasını kaplayan dağlar, Toroslar’ın güneydoğu uzantılarıdır. İl topraklarının kuzeyinde bulunan ve Malatya Dağları adıyla anılan dağlar, ulaşım açısından geçilmesi güç yüksekliklerdir. Kâhta’nın kuzeyinde bulunan Nemrut Dağı’nın zirvesi 2.150 m yüksekliğindedir. Malatya Dağları’nın üzerinde ise Akdağ (2.551 m), Dibek Dağı (2.549 m), Ulubaba (2.533 m), Borik Dağı (2.110 m), Bozdağ (1.200 m), Karadağ (1.115 m) gibi tepeler ve dağlar yer alır.

İlde, yüksekliğin en az olduğu alan, Fırat’ın Göksu ile birleştiği Gümüşkaya köyünün bulunduğu kesimdir. Adıyaman, Kâhta, Besni, Gölbaşı gibi 1.000 m dolayında yüksekliğe sahip olan yerler, hayvancılık ve bağ bahçe tarımına elverişli platolardır.

AKARSULAR VE GÖLLER

İlde bulunan en önemli akarsular güney sınırındaki Fırat ile Göksu’dur. İlde irili ufaklı bütün akarsuları bunlar toplamaktadır.

Yurdumuzun önemli nehirlerinden olan Fırat, Keban Barajı’ndan sonra Diyarbakır-Urfa ve Adıyaman arasındaki sınırda akar. Fırat üzerinde Adıyaman’a 40 km uzaklıkta yapılmakta olan Atatürk Barajı yurdumuzun en büyük barajıolacak, barajın yapımı tamamlandığı zaman Adıyaman’ın güney kesimindeki toprakların büyük bir bölümü sular altındakalacaktır.

Göksu Nurhak Dağları’ndan doğar ve Kızıl İn yakınlarında Fırat’a katılır. Yazın suları çok azalan akarsuyun uzunluğu 150 km dolayındadır. Göksu’ya katılan en büyük su Sofraz Suyu’dur. Diğer bir akarsu olan Kalburcu Çayı Fırat Irmağı’na katılır. Ziyaret ve Çakal Suları’nı alarak büyüyen çay alanı, Atatürk Barajı’nın yapımı ile göle dönüşecek, bu dönüşüm, barajın Adıyaman iline 5 km’ye kadar yakınlaşmasını sağlayacaktır.

İlde önemli sayılabilecek dört göl vardır. Bunlar: Gölbaşı, Azaplı, İnekli ve Abdülharap Gölleri’dir. Göllerin tümü ilin güney ve batı kesimlerinde bulunmaktadır. Ekonomik açıdan Adıyaman’a pek önemli katkısı olmayan göller, balıkçılığa elverişlidir.

Gölbaşı Gölleri: Pazarcık-Malatya yolu üzerinde bulunan üç göle verilen addır. Toroslar üzerinde bulunan bu göller, yerli kaya gölleridir. Birbirine oldukça yakın mesafede bulunan göller, suların bol olduğu dönemlerde taşarak birleşir. En büyükleri Gölbaşı ilçesine yakın olan Gölbaşı Gölü’dür. 5 km$^2$’lik bir alanı kaplamaktadır.

İKLİM

İl tamamen Güneydoğu Anadolu’nun bozkır ikliminin etkisindedir. İklim, sadece dağlık kesimlerle, ilin güneyindeki alçak kesimlerde değişiklik gösterir. Kuzeydeki dağlık bölgelerde kışlar soğuk ve kar yağışlı geçmektedir. Buna karşılık güneydeki engebeli yerlerde kışlar ılık ve yağışlı, yazlar kurak ve sıcak geçer. Ayrıca Gölbaşı ilçesinin küçük bir bölümünde Akdeniz İklimi’nin etkileri görülür.

Sıcaklık ortalamasının 16,8 °C olduğu ilde, 1971 yılının kışında ısı -15 °C’ye düşmüştür. İlde en çok yağış Ocak ayında, en az yağış ise Temmuz ve Ağustos aylarında yağmaktadır.

BİTKİ ÖRTÜSÜ

Dağlık yörelerdeki meşelik ve fundalıkları saymazsak il topraklarının bitki örtüsü bakımından pek zengin olmadığıgörülür. Ormanlık alanlar olarak kabul edilen bu meşelik ve fundalık alanlar, ilin % 17,14’ü kadar bir yer kaplamaktadır. Güney kesimlerde bitki örtüsü sert çayırlar, çalılıklar ve sazlıklardan meydana gelir. Bozuk koru ve meşeliklerden oluşan ormanlarda iğne yapraklı bitkiler yok denecek kadar azdır.

EKONOMİ

TARIM VE HAYVANCILIK

İlin ekonomisinde tarım başta gelir. 1975 yılında tarımda çalışanlar nüfusun % 88’iydi. İlde en çok buğday, antepfıstığı, tütün ve üzüm üretilir. Buğday ekili alanlar, tütün ekili alanların yarısından fazlasını kaplamaktadır. Buna karşılık üretim yüksek değildir. İki üç ürün dışında bütün tarım faaliyetleri iç ihtiyacı karşılamak içindir. 1970’lerdensonra antepfıstığı üretiminde önemli gelişme görülmüştür.

761.400 hektar olan il yüzölçümünün % 45’ini çayır, mera ve otlaklar kaplamaktadır. 1970’li yıllarda ekili alanların % 70’ine buğday ve arpa, % 18’ine üzüm, % 4’üne de tütün ekiliyordu. Meyve ağaçlarının % 90’ı antepfıstığı ağacı idi.

1980 yılında Adıyaman ilinde 170.000 ton buğday, 41.000 ton arpa, 1.564 ton nohut, 2.871 ton mercimek, 7.600 ton tütün, 415 ton susam üretilmiştir. Bunların dışında ilde 9.400 ton yem bitkisi, 8.000 ton domates, 1.224 ton sivri biber, 8.200 ton kavun, 5.700 ton karpuz, 1.800 ton patlıcan, 2.500 ton hıyar yetiştirilmiştir.

1980 yılında ilde 4.800.000 meyve ağacı bulunuyordu. Bu ağaçlardan 3.500.000’i meyve verecek yaştaydı. Bu meyve ağaçlarından, 400 ton armut, 47 ton ayva, 535 ton elma, 109 ton erik, 575 ton kayısı, 19 ton kiraz, 67 ton şeftali, 15 ton vişne, 188 ton zerdali, 9 ton zeytin, 3.977 ton antepfıstığı, 245 ton badem, 488 ton ceviz, 303 ton dut, 358 ton incir, 103 ton nar, 228.535 ton üzüm üretilmiştir.

Tarım gibi hayvancılık da ilin ekonomisinde büyük bir önem taşır. Ekili tarımla uğraşan halkın % 90’ı hayvancılıkla da uğraşmaktadır. 1970’e kadar ilin en önemli hayvan varlığı kıl keçisiydi. 1970’lerden itibaren kıl keçisi yerini özellikle akkaraman türü koyuna bırakmaya başladı.

İlde bulunan sığırlar yerli kara ve güney sarı kırmızısı gibi türlerdir. Açlığa ve bağımsızlığa karşı dayanıklı olan bu sığır türü sayısında sürekli bir artış görülmesine karşılık, süt verimleri düşüktür.

1980 yılında Adıyaman ilinde 8.400 at, 15.700 katır, 24.000 eşek, 100.000 inek, 18.000 öküz, 29.240 dana, 950 mandave malak, 348.000 koyun, 307.880 kıl keçisi, 490.000 kümes hayvanı vardı.

SANAYİ VE MADENCİLİK

Adıyaman sanayi bakımından en geri kalmış illerimizden biridir. İlde önemli sanayi kuruluşu olarak 1959 yılında kurulan Sümerbank’ın Adıyaman Pamuklu Dokuma Sanayii, Tekel’in Adıyaman (Kâhta-Besni) Tütün Bakım Evleri ve yine devlete ait olan Peynir ve Tereyağı Fabrikası ile Yem ve Çimento Fabrikaları vardır.

TARİH

Anadolu birliğinin ilk kurucuları Hititler’in sınırları Adıyaman çevresini de kapsamıştı (M.Ö. 1900 – M.Ö. 1200). Yedi yüz yıl süren Hitit egemenliğinden sonra bütün bu bölge sırasıyla Mitanniler, Urartular, Babilliler, Asurlular ve Medler’in eline geçti. Persler’in Anadolu’yu baştan başa egemenliklerine almaları üzerine Adıyaman da bu yeni imparatorluğa bağlandı (M.Ö. 6. yüzyıl). İskender’in Dara ordularını bütün Anadolu’da yenmesi üzerine Adıyaman’daki Pers egemenliği de sona erdi (M.Ö. 331).

İskender İmparatorluğu’nun yıkılmasından bir süre sonra bölge, Selevkoslar’ın eline geçti. Bundan sonra Adıyaman ve çevresinde en çok etkisi olan Kommagene Krallığı kuruldu (M.Ö. 69 – İ.S. 72). Adıyaman’ın bugünkü ilçe merkezlerinden Samsat bu devletin başkentiydi. Kommagene Devleti 150 yıla yakın bir süre bölgede etkili oldu. Bu süre içinde 4 kral tahta geçti. Bunlardan I. Antiochos’un Nemrut Dağı üzerinde taş yığılarak meydana getirilen ve üzeri toprakla örtülü mezarıyla, bu tümülüsün yamaçlarına yerleştirilmiş olan heykeller pek ünlüdür. Antiochos’un gömülü bulunduğu tümülüsün yüksekliği 50 m’yi bulur. Tepenin doğu yamaçlarına yerleştirilen dev yapılı heykellerden altısıgünümüze kadar sağlam kalmış eserlerdir. Tepenin yine bu yönünde Tanrı Zeus ve Kral I. Antiochos’un birer baş heykeli vardır.

Kral III. Antiochos’un Romalılar’a yenilmesi üzerine, Kommagene Devleti sona erdi (İ.S. 72). Böylece bölge Romalılar’ın sınırlarına katıldı. Roma’nın Batı ve Doğu (Bizans) İmparatorlukları’na bölünmesi üzerine bölge de Bizans İmparatorluğu’nun payına düştü. Ama, bütün Anadolu gibi bu bölge de Bizanslılar ile Sâsâniler arasında yüzyıllarca savaşlara neden oldu.

Halife Ömer zamanında başlayan Arap akınları, zaman zaman Adıyaman çevresine kadar uzandı. Bölgenin ele geçirilmesi ancak yüzyıllarca sonra gerçekleşebildi (7. yüzyıl). Emevi önderlerinden Mansur, şehri Abbasiler’e karşı koruduysa da sonunda yenilgiye uğradı. Adıyaman’ı ele geçiren Harunürreşit, kaleyi onararak bir sınır şehri durumuna getirdi.

Bundan sonra bölge, uzun süre Bizanslılarla Araplar arasında çekişme konusu oldu. Fırat kıyılarında kurulan egemenlikler sürekli olarak el değiştirdi. Malazgirt Zaferi’nden birkaç yıl sonra Adıyaman ve çevresi Kutalmışoğlu Süleyman Şah’ın komutanlarından Buldaçı Bey tarafından fethedildi. 12. yüzyılda Anadolu Selçukluları ile Eyyubîlerarasında zaman zaman el değiştiren bölge, 13. yüzyılın ortalarında Moğol (İlhanlı) imparatoru Hulâgu Han’ın da saldırısına uğramaktan kurtulamadı.

Anadolu Beylikleri çağında Dulkadıroğulları’na geçen Adıyaman ve çevresi, sonunda Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı İmparatorluğu topraklarına katıldı (1516). Osmanlı Türkleri çağında bölge, Maraş Beylerbeyliği’ne bağlıydı; Tanzimat’tan sonra Malatya’ya bağlandı. Yakın yıllara kadar bu şekilde yönetilen Adıyaman, 1954 yılında dört ilçeden meydana gelen yeni bir ilin merkezi oldu.

GEZİLİP GÖRÜLECEK YERLERİ

Adıyaman şehrini kuşatan ve bugün kalıntıları göze çarpan surların tarihî değeri önemlidir. Üç kapısı ve çevresinde hendekler bulunan surların Emevîler çağında yapıldığı sanılmaktadır. Orta Çağ’da birçok savaşa sahne olan kalenin yıkıntıları da şehrin orta kesiminde yer almaktadır. Kâhta ilçe merkezinin 12 km kuzeyindeki Karakuş Tepesi’nde Roma kartalı taşıyan bir sütun vardır. İlin bu kesiminde ayrıca Helenistik yapıların, Roma ve Bizans eserlerinin kalıntılarına da sık sık rastlanır.

YÖREDEN BİR TÜRKÜ

Bir mektup yazdırdım (anam) Urfalı kızına, Zâlimin kızı (anam) bakmaz yüzüme, bakmaz yüzüme. Anam duyar ise (anam) vurur dizine. Di nenni nenni esmerim nenni askerim aman.

Hastane önü (anam) mermer döşeli, Doktorlar geliyor (anam) eli şişeli, eli şişeli. Üç gün oldu ben bu (anam) derde döşeli. Di nenni nenni esmerim nenni askerim aman.

FOLKLOR

Adıyaman ilinde gelenekler, canlılığını kaybetmeden günümüzde de sürmektedir. İl merkezinde günümüzün kıyafetleri yaygınlaşırken, kırsal bölgelerde geleneksel giysiler varlığını korumaktadır. Geleneksel kadın giyimi fistan, üçetek, işlemeli gömlek, kuşak, terlik denen başörtüsü; geleneksel erkek giyimi sako ve kasketten oluşur. Halk oyunları arasında en çok halaylar oynanır. Halk müziğinde ise uzun havalar yaygındır.