Şimdi yükleniyor

Kutsal Metinlerde İsimlerin Kökeni, Evrimi

Semitik Köklerden Küresel Kimliğe İsimlerin Yolculuğu

İnsanlık tarihi boyunca isimler, yalnızca bireyleri tanımlayan etiketler olmanın ötesinde, teolojik aidiyetin, kültürel hafızanın ve dilsel evrimin taşıyıcıları olmuşlardır. Özellikle Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam’ı kapsayan İbrahimî geleneklerde, isimler derin bir “kader” ve “karakter” (nomen est omen) anlayışıyla verilmiştir. Tevrat (Tora), Zebur (Mezmurlar), İncil (Gospel) ve Kur’an-ı Kerim ekseninde şekillenen bu onomastik (isim bilimi) miras, binlerce yıl süren bir etkileşim ağını gözler önüne sermektedir. Bu rapor, kullanıcının talebi doğrultusunda, kutsal metinlerde geçen isimlerin etimolojik kökenlerini, Batı ve Doğu dillerindeki varyasyonlarını, teolojik bağlamlarını ve modern Türkiye’deki sosyolojik yansımalarını, eldeki geniş araştırma materyalleri ışığında derinlemesine incelemektedir.

Semitik diller ailesinin (İbranice, Aramice, Arapça) yapısı gereği, isimler genellikle üç harfli köklerden (trilateral root) türetilir ve bu kökler, ismin taşıdığı manevi yükü belirler. Bir ismin İbranice Tora‘dan, Yunanca Septuagint‘e, oradan Latince Vulgata‘ya ve nihayetinde Arapça Kur’an‘a geçerken uğradığı fonetik ve semantik değişimler, medeniyetler arası geçişkenliğin en somut kanıtıdır. Türkiye coğrafyası ise, bu geçişkenliğin merkezinde yer alarak, hem İslami geleneğin Arapça formlarını hem de yerel Türkçeleşmiş versiyonlarını, hatta son dönemde Batı etkisindeki modern varyasyonları bünyesinde barındıran eşsiz bir laboratuvar niteliğindedir.

Bu çalışma, antediluvian (Tufan öncesi) dönemden başlayarak, patrikler, krallar, peygamberler ve havariler dönemine, oradan melekler alemine ve eskatolojik figürlere kadar uzanan geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır. Her bir ismin analizi, salt dilbilimsel bir çevirinin ötesine geçerek, o ismin temsil ettiği tarihsel ve dinesel anlatıyı da çözümlemeyi hedeflemektedir.

Yaratılışın İlk İsimleri ve Tufan Öncesi Dönem (Antediluvian Era)

Kutsal metinlerin giriş bölümleri, insanlığın kökenine dair anlatılarla başlar. Bu dönemdeki isimler, bireysel kimliklerden ziyade, insanlığın varoluşsal durumunu, toprağa olan bağını ve yaşamın kökenini simgeleyen arketiplerdir.

Adem ve Havva: Toprak ve Hayatın Diyalektiği

İbrahimî dinlerin tamamında ilk insan olarak kabul edilen Adem (İbranice: Adam, Arapça: Ādam), etimolojik olarak “toprak” veya “kızıl toprak” anlamına gelen İbranice adamah kelimesiyle ilişkilendirilir. Bu isimlendirme, insanın yaratılış maddesine (balçık, toprak) yapılan doğrudan bir atıftır. Kur’an ve hadis literatüründe de Adem ismi, insanlığın babası ve ilk peygamber olarak, dilsel yapısı bozulmadan Adem şeklinde Türkçeye geçmiştir.

Batı dünyasında Eve, İslam dünyasında ise Havva olarak bilinen ilk kadın figürü, isminin kökeninde “hayat” kavramını barındırır. İbranice Chawwah (yaşayan, hayat veren), Arapça Ḥawwāʾ formuna dönüşmüştür. Tevrat’taki Yaratılış (Genesis) kitabında Havva, “tüm yaşayanların annesi” olduğu için bu ismi alır. İlginç bir teolojik detay olarak, Havvaismi Kur’an metninde açıkça zikredilmez; ancak hadis literatürü ve tefsir geleneği yoluyla İslam kültürünün ve Türk onomastiğinin ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Türkçede “Hava” kelimesiyle karıştırılsa da, kökeni “hayat” (hayy) köküne dayanır.

İlk Kardeşler ve Trajedi: Habil, Kabil ve Şit

İnsanlık tarihinin ilk trajedisi olan kardeş katli anlatısı, isimlerin kader üzerindeki etkisini çarpıcı bir şekilde gösterir.

  • Kabil (Cain): Batı dillerinde Cain olarak bilinen bu isim, İbranice Qayin kelimesinden gelir ve “elde etmek”, “kazanmak” veya “mızrak” (demirci/zanaatkar bağlantısı) anlamlarına gelir. İslami gelenekte Kabil olarak adlandırılan bu figürün ismi, Arapça q-b-l (kabul etmek, yönelmek) köküyle fonetik benzerlik gösterse de, Kur’an’da kardeşi Habil’in kurbanının kabul edilip kendisininkinin reddedilmesiyle ironik bir tezat oluşturur. Kabil, yeryüzündeki ilk yerleşimi kuran ve tarımı başlatan figür olarak, “dünyevi kazanç” arzusunu simgeler.
  • Habil (Abel): İbranice Hevel, “nefes”, “buhar” veya “boşluk/fani olan” anlamına gelir. Bu isim, Habil’in kısa süren ömrüne ve Kabil tarafından öldürülerek dünyadan bir nefes gibi geçip gitmesine işaret eder. Türkçede ve İslam coğrafyasında Habil, mazlumiyeti ve takvayı temsil eden bir isim olarak varlığını sürdürür.
  • Şit (Seth): Habil’in ölümünden sonra Adem ve Havva’ya verilen üçüncü oğul olan Seth (İbranice: Shet), “yerine konulan”, “atanan” veya “bağışlanan” demektir. İslam geleneğinde Şit aleyhisselam olarak bilinen ve kendisine suhuf (sahifeler) verildiğine inanılan bu peygamber, Adem’in soyunun devamını sağlayan, ilahi hikmetin ve nübüvvet nurunun taşıyıcısı olarak görülür. Kur’an’da ismi geçmemekle birlikte, İslami literatürde (Kısas-ı Enbiya) geniş yer bulur.

Nuh, Tufan ve Oğulları: Yeni Bir Başlangıç

İnsanlığın ikinci babası sayılan Nuh (İbranice: Noach, Arapça: Nūḥ), isminin kökeni itibarıyla “huzur”, “rahatlama” veya “teselli” anlamlarına gelir. Tufan sonrası dünyanın yeniden inşasını simgeleyen Nuh, Kur’an’da Ulu’l-Azm (azim sahibi) peygamberlerden biridir. Nuh’un oğulları, milletlerin ataları olarak kabul edilir ve isimleri coğrafi/etnik köken teorilerine temel oluşturur:

İncil/Tevrat İsmi İbranice Anlamı Arapça/Türkçe Karşılığı Etnik/Coğrafi İlişkilendirme
Shem İsim, Ün, Şöhret Sam Samilerin (Araplar, İbraniler) atası.
Ham Sıcak, Yanık Ham Afrika ve Güney halklarının atası.
Japheth Genişleme, Güzellik Yafes Türkler, Avrupalılar ve Asya halklarının atası.

Tevrat’ta ve Hristiyan geleneğinde Yafes (Japheth), “Tanrı Yafes’i genişletsin” (Yaratılış 9:27) duasına mazhar olmuş, Batı ve Kuzey halklarının (Hint-Avrupa ve Türk-Ural-Altay) atası olarak kabul edilmiştir. Türk İslam geleneğinde Yafes, Türklerin soyunun dayandırıldığı ata figürü olarak “Türk Ata” efsaneleriyle birleşmiştir.

İdris, Hermes ve Senkretik Bilgelik Geleneği

Bu dönem, peygamberlik silsilesi ile antik bilgeliğin (hermetik gelenek) iç içe geçtiği, isimlerin çok katmanlı anlamlar kazandığı bir evredir.

İdris, Hanok ve Hermes Trismegistus İlişkisi

Kur’an’da “sıddık bir peygamber” olarak anılan İdris (a.s.), İncil ve Tevrat geleneğindeki Enoch (Hanok) ile özdeşleştirilir. İbranice Chanokh, “başlatmak”, “ithaf etmek” veya “eğitmek” anlamlarına gelir ki bu, onun insanlığa kalemle yazmayı, dikiş dikmeyi ve astronomiyi öğreten ilk kişi olduğu yönündeki rivayetlerle örtüşür.

İdris isminin etimolojisi üzerine İslam alimleri arasında farklı görüşler vardır. Bazıları bunun Arapça d-r-s (ders vermek, okumak) kökünden türediğini savunurken (onun çokça kitap okumasına atfen), modern filologlar bu ismin Yunanca Andreas veya Ezra‘nın bir türevi olabileceğini, ancak en güçlü ihtimalin Eski Ahit’teki Enoch figürünün Arapçalaşmış hali olduğunu belirtirler.

Daha derin bir analiz, İdris figürünün Helenistik dönemde Hermes Trismegistus (Üç Kere Yüce Hermes) ve Mısır tanrısı Thoth ile senkretize edildiğini (birleştirildiğini) gösterir. İslam filozofları (özellikle İşrakiler ve Hermetik akımlar), İdris’i “Hikmetin Babası” (Ebu’l-Hikme) olarak görmüş ve onu gök bilimlerinin kurucusu Hermes olarak kabul etmişlerdir. Bu bağlamda İdris, sadece bir peygamber değil, aynı zamanda felsefe ve bilimin ilahi kaynağıdır. Batı okültizminde ve Masonik gelenekteki Hermes/Enoch figürü, İslam dünyasındaki İdris ile birebir örtüşür.

Arabistan’ın Kayıp Peygamberleri: Hud ve Salih

Tevrat’ta açıkça zikredilmeyen ancak Kur’an’da geniş yer bulan bu peygamberler, İbrahim öncesi Arap monoteizminin temsilcileridir. Bu isimlerin Tevrat’taki muadilleri üzerine yapılan tartışmalar, metinlerarası dedektifliğin en ilginç örneklerini sunar.

Hud Peygamber ve “Eber” Tartışması

Ad kavmine gönderilen Hud (a.s.), İslam geleneğinde Nuh’un soyundan gelen safkan bir Arap peygamber olarak tanımlanır. Yahudi ve Hristiyan kaynaklarında doğrudan “Hud” ismine rastlanmaz; ancak birçok araştırmacı ve İslam alimi, Hud’un Tevrat’ta geçen Eber (veya Heber) ile aynı kişi olduğunu öne sürer.

Eber (İbranice: Ever), “öteye geçen” veya “karşı taraf” anlamına gelir ve “İbrani” (Hebrew) kelimesinin kökenidir. Hud isminin “tövbe eden” veya “dönen” anlamlarıyla Eber’in “geçiş” anlamı arasında semantik bir bağ kurulmaya çalışılmıştır. Ancak, Hud’un babasının isminin İslam kaynaklarında Abdullah veya Şalih olarak geçmesi ile Eber’in soy kütüğü arasındaki uyumsuzluklar, bu eşitlemeyi kesinlikten uzaklaştırır. Yine de Hud, Güney Arabistan (Yemen/Hadramut) kökenli bir peygamber olarak, İbranilerin atası Eber ile tarihsel bir paralellik taşır.

Salih Peygamber ve Semud Kavmi

Semud kavmine gönderilen Salih (a.s.), isminin anlamı itibarıyla “Salih”, “Elverişli”, “Barışçıl” veya “Dürüst” demektir. Batı literatüründe ve Tevrat’ta bu ismin doğrudan bir karşılığı yoktur. Ancak bazı araştırmacılar, Nuh’un oğlu Sam’ın soyundan gelen Shelah (Salah) ismiyle fonetik bir benzerlik kurarlar.

Tevrat’taki Shelah (İbranice: Shelach), “gönderilen” veya “filiz” anlamına gelir. Ancak Salih Peygamber’in deve mucizesi ve kayadan çıkan deve anlatısı, tamamen Arap yarımadasına özgü bir kıssa olup, Tevrat anlatılarında yer almaz. Bu durum, Salih’in (ve Hud’un) “Arab-ı Baide” (Yok olmuş Araplar) dönemine ait, Tevrat yazarının coğrafi veya teolojik odağının dışında kalmış yerel monoteist figürler olduğunu düşündürmektedir.

Patrikler Dönemi: İbrahim, İshak, İsmail ve Lut

İbrahimî dinlerin “kavşak noktası” olan bu dönem, isimlerin anlamlarının kaderle en çok örtüştüğü evredir.

İbrahim: Çokluğun Babası

İbrahim (İbranice: Avraham, Arapça: Ibrāhīm), başlangıçta Avram (Yüce Baba) iken, Tanrı ile yapılan ahit sonrası Avraham (Milletlerin Babası / Kalabalıkların Babası) adını almıştır. Türkçede yaygın olarak kullanılan İbrahim, “Dost” (Halilullah) sıfatıyla bütünleşmiştir.

Sara ve Hacer: Soyluluk ve Hicret

  • Sara (Sarah): İbranice “Prenses”, “Soyluluk” veya “Yöneten Kadın” anlamına gelir. Başlangıçta Sarai olan ismi, ilahi müdahale ile Sarah olmuştur. Türkiye’de Sare veya Sara formları kullanılır.
  • Hacer (Hagar): İsmail’in annesi. İbranice kökeni Ha-Gar (“Yabancı” veya “O Yabancı”) olabilir. Ancak Arapça kökeni, H-J-R (Hicret, Göç etmek, Ayrılmak) köküyle muazzam bir uyum gösterir. Hacer, çllde su arayan ve “Hicret” eden kadındır. Kur’an’da ismi açıkça geçmese de, İslam kültüründe ve Türkçede Hacer ismi “taş” (Hacerü’l-Esved) ile değil, bu hicret ve teslimiyetle anılır.

Gülmek ve İşitmek: İshak ve İsmail

  • İshak (Isaac): İbranice Yitzchak, “Gülecek” veya “O güler” demektir. Bu isim, yaşlılığında hamile kalacağını duyan Sara’nın “gülmesine” (şaşkınlık ve sevinç) atıftır. Arapça Isḥāq ve Türkçe İshak, bu fonetiği korur.
  • İsmail (Ishmael): İbranice Yishma’el, “Tanrı İşitir” (Yishma-El) demektir. Hacer’in çöldeki yakarışını Tanrı’nın işitmesi üzerine bu isim verilmiştir. Arapça Ismāʿīl ve Türkçe İsmail, bu “işitilme” ve “kabul edilme” manasını taşır.

Lut: Örtü ve Ayrılık

Lut (İbranice: Lot), “örtü”, “peçe” veya “gizli” anlamına gelir. Sodom ve Gomora’nın helakından kaçışı ve karısının geride kalışı hikayesi, ismin “gizlenme/korunma” anlamıyla rezonans halindedir. Türkiye’de Lut ismi, kavminin işlediği günahlarla olan negatif çağrışımı nedeniyle çocuklara isim olarak verilmez, ancak kıssası ahlaki bir uyarı olarak sıkça anlatılır.

Yakup’un Soyu ve On İki Kabile: İsimlerin Türkçeleşmiş Halleri

Yakup (a.s.) (İbranice: Ya’akov – “Topuk tutan/Takip eden”, İslam’da Yaʿqūb), İsrailoğullarının 12 kabilesinin atasıdır. Bu kabilelerin isimleri, Yahudi tarihinde merkezi öneme sahipken, İslam ve Türk kültüründe Yusuf ve Bünyamin dışındakiler daha az bilinir. Ancak modern Türkiye’de ve İsrail ile olan tarihsel etkileşimlerde bu isimlerin izleri görülür.

Aşağıdaki tablo, 12 kabilenin isimlerinin Batı, İbrani ve Türk-İslam kültüründeki karşılıklarını ve etimolojilerini sunmaktadır:

Batı/İncil İsmi İbranice Kök ve Anlam Türkçe/İslami Kullanım Notlar ve Türkiye’deki Durum
Reuben Re’u-ven (Bakın, bir oğul) Rubin / Rüben Türkiye’de nadirdir.
Simeon Shimon (İşitme) Şemun İslam tarihinde “Şemun-u Gazi” efsaneleriyle bilinir.
Levi Levi (Bağlı, Bitişik) Lavi Türkiye’de modern bir isim olarak (nadiren) Lavi görülür.
Judah Yehuda (Övgü, Şükür) Yahuda “Yahudi” kelimesinin köküdür. İsim olarak kullanılmaz.
Dan Dan (Yargıladı) Dan Türkçede kullanılmaz.
Naphtali Naftali (Mücadelem) Naftali Türkçede kullanılmaz.
Gad Gad (Talih, Şans) Gad Türkçede kullanılmaz.
Asher Asher (Mutlu, Kutlu) Aşer Türkçede kullanılmaz.
Issachar Yissaskar (Ücret, Ödül) İshakar Türkçede kullanılmaz.
Zebulun Zevulun (Mesken, Barınak) Zebulun Türkçede kullanılmaz.
Joseph Yosef (O eklesin/artırsın) Yusuf Türkiye’de en popüler erkek isimlerinden biridir.
Benjamin Binyamin (Sağ elimi oğlu) Bünyamin Türkiye’de yaygın olarak kullanılır.

Analiz: Yusuf ve Bünyamin’in Türkiye’de popüler olmasının temel sebebi, Kur’an’daki Yusuf Suresi’nde bu iki kardeşin sevgi, sadakat ve masumiyetle özdeşleştirilmesidir. Diğer kardeşler ise Yusuf’a ihanet edenler olarak kodlandığı için isimleri kültürel hafızada “verilebilir isim” statüsü kazanmamıştır.

Musa, Mısır ve Çöl: İsimlerin Politik ve Teolojik Yükü

Musa dönemi, Firavun’un sarayından Sina Çölü’ne uzanan bir yolculuktur ve bu dönemdeki isimler, Mısır dili ile Semitik dillerin karışımını yansıtır.

Musa ve Harun

Musa (İbranice: Moshe), Tevrat’a göre sudan “çıkarılan” (mashah) demektir. Ancak modern Mısırbilimciler, bu ismin Antik Mısır dilindeki msy (doğmuş, çocuk) kökünden geldiğini (Örn: Thutmose – Thoth’un oğlu, Ramses – Ra’nın oğlu) belirtirler. Musa, isminin başındaki tanrı ekini atarak sadece “Oğul/Çocuk” olarak kalmış olabilir. Arapça Mūsā ve Türkçe Musa kullanımı yaygındır.

Kardeşi Harun (İbranice: Aharon), “Aydınlanmış”, “Yüce Dağ” veya “Güçlü” anlamlarına gelebilir. İslam geleneğinde fesahati (düzgün konuşması) ve Musa’nın yardımcısı (veziri) olmasıyla bilinir.

Firavun’un Karısı: Asiye mi, Bithiah mı?

Burada çok önemli bir teolojik ve onomastik ayrım vardır.

  • Yahudi Kaynaklarında: Musa’yı Nil’den kurtaran kadın, Firavun’un kızıdır ve adı Bithiah‘tır (İbranice: Bat-Yah, “Yahweh’in Kızı”). Bu isim, onun putperestliği bırakıp İsrail’in Tanrısı’na iman ettiğini simgeler.
  • İslam Kaynaklarında: Musa’yı büyüten (veya iman eden) kadın, Firavun’un karısıdır ve adı Asiye‘dir. Asiye(Arapça: Āsiya), “Teselli eden”, “Acıyı dindiren” veya “Sütun/Direk” anlamına gelir. İslam’da Asiye, Firavun’un zulmüne karşı imanı seçen ve cennetle müjdelenen dört büyük kadından biridir. Türkiye’de Asiye ismi, bu güçlü ve mümin kadın figürüne atfen kız çocuklarına sıkça verilir. Bithiah ismi ise İslam coğrafyasında bilinmez.

Şuayb ve Jethro: Medyen’in Rehberi

Musa’nın kayınpederi olan Medyenli kahin, Tevrat’ta Jethro (İbranice: Yitro – “Bolluk/Mükemmellik”) olarak geçer. Kur’an’da ise Medyen halkına gönderilen peygamber Şuayb’dır. Şuayb ismi, “küçük kabile” veya “yolu gösteren” anlamına gelebilir.

İslam alimlerinin çoğu, Şuayb ile Jethro’nun aynı kişi olduğu görüşündedir; ancak Kur’an, Şuayb’ın Musa’nın kayınpederi olduğunu açıkça belirtmez. Yine de “Medyen”, “kızlar” ve “su kuyusu” motifleri iki anlatıyı birleştirir. Türkçede Şuayb ismi kullanılırken, Batı etkisindeki çevrelerde veya çevirilerde Jethro ismiyle karşılaşılır.

Karun ve Korah

Musa’ya isyan eden ve zenginliğiyle bilinen Karun, Tevrat’ta Korah olarak geçer. İbranice Korah, “kellik” veya “buz” anlamına gelebilir. İslam kültüründe Karun, sadece bir isyancı değil, “Karun kadar zengin” deyimiyle maddiyatçılığın ve kibrin sembolü haline gelmiştir.

Krallık ve Hikmet Dönemi: Talut, Davud, Süleyman

İsrailoğullarının krallık dönemi, isimlerin “tanımlayıcı” (descriptive) özelliklerinin ön plana çıktığı bir evredir.

Talut ve Saul: Boy ve Seçilmişlik

İsrail’in ilk kralı Tevrat’ta Saul (İbranice: Sha’ul – “İstenen/Dilenen”) olarak geçer. Ancak Kur’an bu kralı Talut olarak adlandırır.

  • Etimolojik İçgörü: Talut ismi, Arapça ṭ-w-l (uzunluk/boy) kökünden türetilmiş bir lakap-isimdir. Tevrat’ta Saul’un “omuzlarından yukarısı bütün halktan daha uzundu” (1. Samuel) şeklindeki fiziksel tasvirine doğrudan bir atıftır. Kur’an’ın bu isimlendirmesi, ismin semantiğini, kişinin en belirgin fiziksel özelliğine (alamet-i farikasına) dayandırdığını gösterir. Aynı zamanda Talut ismi, düşmanı Câlût (Goliath) ile kafiye oluşturarak (Talut-Calut), anlatıdaki iyilik-kötülük düalizmini pekiştirir.

Câlût ve Goliath

Devasa savaşçı Goliath (İbranice: Golyat – “Sürgün” veya Lydian kökenli Alyattes – “Aslan Adam”), Kur’an’da Câlût(veya Jalut) olarak geçer. Câlût ismi, köken olarak “göç eden”, “sürükleyen” veya “yenen” anlamlarıyla ilişkilendirilse de, temel fonksiyonu Talut ile oluşturduğu fonetik karşıtlıktır.

Belkıs ve Saba Melikesi

Tevrat’ta ve Kur’an’da ismi zikredilmeyen, sadece “Saba Melikesi” (Queen of Sheba) olarak geçen bu güçlü yönetici, İslam ve Türk geleneğinde Belkıs adıyla bilinir.

  • Köken: Belkıs isminin kökeni tartışmalıdır. Bazıları bunun Yunanca Pallakis (cariye/eş) kelimesinden, bazıları İbranice Pilegesh‘ten, bazıları ise Güney Arabistan dillerinden geldiğini öne sürer. Ancak Türk kültüründe Belkıs, zarafet, zenginlik ve iktidarın sembolü olan asil bir kadın ismi olarak yerleşmiştir.

Sürgün, Özlem ve Tartışmalı Kimlikler: Üzeyir, Zülkifl, Lokman

Bu bölümdeki isimler, kimlikleri üzerinde en çok tartışma yürütülen ve tefsirlerde farklı yorumlara konu olan figürlerdir.

Üzeyir ve Ezra: “Tanrı’nın Oğlu” İddiası

Yahudi tarihinde Tevrat’ı yeniden derleyen katip Ezra (İbranice: “Yardım”), Kur’an’da Üzeyir (Arapça: Uzayr) olarak geçer. Kur’an’daki “Yahudiler, Üzeyir Allah’ın oğludur dediler” (Tevbe 9:30) ayeti, tarihsel bir muamma yaratmıştır.

  • Analiz: Ana akım Yahudilikte Ezra’ya “Tanrı’nın oğlu” denmez. Tarihçiler ve müfessirler, bu ayetin o dönemde Arabistan’da (özellikle Yemen veya Medine civarında) yaşayan ve Ezra’yı aşırı yücelten marjinal bir Yahudi tarikatına veya yerel bir inanca atıf yaptığını belirtirler. Üzeyir ismi, Türkiye’de Ezra isminin karşılığı olarak bilinir ve kullanılır.

Zülkifl: Hezekiel mi, Obadiah mı?

Kur’an’da sabredenler arasında sayılan Zülkifl (Arapça: Dhūl-Kifl), “Kifl (pay/nasip/kefalet) Sahibi” demektir. Kim olduğu konusunda iki güçlü teori vardır:

  1. Hezekiel (Ezekiel): İbranice Yechezkel (“Tanrı Güçlendirir”). Zülkifl’in, Babil sürgünü sırasında halkına kefil olması veya çifte mükafat (kifl) alması nedeniyle Hezekiel olduğu yaygın görüştür.
  2. Obadiah: Tevrat’taki Obadiah (İbranice: Ovadyah – “Tanrı’nın Kulu”). 100 peygamberi gizleyip beslediği için “kefil olan” anlamında Zülkifl denildiği de rivayet edilir. Türkiye’de Zülkifl ismi, özellikle Diyarbakır (Ergani) bölgesindeki makamı nedeniyle bilinir ve kullanılır.

Lokman: Ezop mu, Balaam mı?

Hikmet sahibi Lokman (a.s.), Kur’an’da bir sureye ismini vermiştir. Oğluna verdiği öğütler ve fabl benzeri anlatımları nedeniyle, Batı literatüründeki Ezop (Aesop) ile veya Ahikar ile özdeşleştirilir. Bazı kaynaklar ise onun Tevrat’taki Balaam (Belam) olduğunu öne sürer, ancak Balaam’ın “düşmüş” bir profili varken Lokman “yücelmiş” bir bilgedir. Türk kültüründe Lokman Hekim, tıbbın ve şifanın piri olarak efsaneleşmiştir.

İncil Dönemi: İsa, Meryem ve Havariler

Hristiyanlığın kurucu figürleri, İslam’da da büyük saygı görür, ancak isimleri ve teolojik konumları farklılaşır.

Kutsal Aile: İmran, Hanne, Meryem

  • İmran: Kur’an’da Meryem’in babası İmran olarak geçer. Hristiyan geleneğinde Meryem’in babası Joachim‘dir. Ancak Musa’nın babasının adı da Amram‘dır (Arapça: İmran). İslam alimleri, Meryem’in “Harun’un kız kardeşi” olarak anılmasını ve babasına İmran denmesini, biyolojik bir kardeşlik değil, soy ve ruhani bir bağ (tipoloji) olarak yorumlarlar.
  • Hanne (Anne): Meryem’in annesi. Batıda Hannah veya Anne. Türkçede Hanne olarak bilinir.
  • Meryem (Mary): İbranice Miryam (“Acı denizi” veya “İsyan”). İslam’da iffetin sembolüdür.
  • İsa (Jesus): Batıdaki Jesus (Yunanca Iesous, İbranice Yeshua – “Yahweh Kurtarır”) isminin karşılığı Kur’an’da İsa‘dır (ʿĪsā). İsa isminin kökeni tartışmalıdır; Esav (Esau) isminin bir varyasyonu olduğu iddiası reddedilir. Süryanice Ishoveya Yeshua isminin Arapça fonetiğine uyarlanmış (Musa ile kafiye oluşturacak şekilde) hali olduğu düşünülmektedir.

Yahya ve John: “Yaşayan” ve “Lütfedilen”

Vaftizci Yahya, İncil’de John (İbranice: Yohanan – “Tanrı Lütfetti”) olarak geçer. Kur’an’da ise ismi Yahya‘dır. Yahya, Arapça “Hayat” (Hayy) kökünden gelir ve “Yaşayan/Yaşatılan” demektir. Kur’an, bu ismin daha önce kimseye verilmediğini belirtir. Bu, Yahya’nın şehit edilmesine rağmen manevi olarak “diri” kalacağına dair bir işaret olarak yorumlanır.

Havariler (Apostles) ve Türkçedeki Karşılıkları

Kur’an, İsa’nın yardımcılarına Havariler (Beyaz giyinenler/Seçkinler) der, ancak isimlerini tek tek saymaz. Türk Hristiyan terminolojisinde ve İslami tarih kitaplarında bu isimlerin karşılıkları şöyledir:

Batı İsmi (Latince/İngilizce) Türkçe/İslami Kaynaklardaki Adı Notlar
Peter (Simon) Petrus / Şemun “Kaya” anlamına gelir. İslam kaynaklarında Şemun (Simeon) olarak da geçer.
Paul Pavlus Havari değildir ancak Hristiyanlığın mimarıdır. Türkçede Pavlus olarak bilinir.
Barnabas Barnabas “Teselli Oğlu”. Barnabas İncili iddiası nedeniyle İslam dünyasında popülerdir.
Bartholomew Bartalmay
Thaddeus Taday / Taddeus
Thomas Tomas / Toma “İkiz” demektir.
John Yuhanna İncil yazarı olan Yuhanna. Vaftizci Yahya ile karıştırılmamalıdır.

Barnabas İncili Detayı: 16. yüzyıla tarihlenen ve İtalyanca/İspanyolca yazmalar halinde bulunan Barnabas İncili, İsa’nın çarmıha gerilmediğini ve Muhammed’in geleceğini müjdelediğini iddia eder. Bu nedenle İslam dünyasında “gerçek İncil” olduğu yönünde popüler (ancak akademik olarak tartışmalı) bir inanç vardır.

Ashab-ı Kehf (Yedi Uyurlar): İsimlerin Tılsımlı Gücü

Hristiyanlıkta “Seven Sleepers of Ephesus” olarak bilinen ve Roma zulmünden kaçıp bir mağarada 309 yıl uyuyan gençlerin hikayesi, Kur’an’da (Kehf Suresi) doğrulanır ancak sayıları ve isimleri hakkında “Gaybı ancak Allah bilir” denilir. Buna rağmen, halk inanışında ve Osmanlı/Türk geleneğinde bu isimler “koruyucu tılsım” olarak gemilere, binalara ve muskalar üzerine yazılmıştır.

Batı ve Doğu (Türk-İslam) isim listeleri farklılık gösterir:

Batı/Hristiyan İsimleri Türk/İslam İsimleri
Maximian Yemliha
Malchus Mekselina
Marcian Mislina
John Mernuş
Denis Debernuş
Serapion Şazenuş
Constantine Kefeştetayyuş
(Köpek) Kıtmir

Kıtmir, Türk kültüründe sadakatin sembolü olarak köpeğe verilen en yaygın isimlerden biri olmuştur ve hat sanatında “Kıtmir” yazısının koruyucu olduğuna inanılır.

Melekler ve Muhafızlar: Göksel Hiyerarşi

Melek isimleri, İbranice El (Tanrı) ekiyle biter ve Arapça’ya -il veya -iil olarak geçer.

  • Cebrail (Gabriel): İbranice Gavri’el (“Tanrı benim gücümdür”). Vahiy meleği. Türkçede Cebrail.
  • Mikail (Michael): İbranice Mikha’el (“Kim Tanrı gibidir?”). Doğa olayları ve rızık meleği.
  • İsrafil: Sur’a üfleyecek melek. Batıdaki Raphael (Şifa Meleği) veya Uriel ile ilişkilendirilse de, İslam’daki “Sur borusu” görevi İsrafil’e özgüdür ve ismi Kur’an dışı kaynaklarda geçer.
  • Azrail (Azrael): Ölüm Meleği. Kur’an’da sadece Melekü’l-Mevt (Ölüm Meleği) olarak geçer. Azrail ismi (“Tanrı’nın Yardımcısı”) halk inancında yerleşmiştir.
  • Malik: Cehennem bekçisi. İsmi Kur’an’da geçer. Etimolojik olarak Antik Kenan tanrısı Moloch (ateş kurbanı tanrısı) ile bağlantılı olabileceği, paganizmin korkulan tanrısının monoteizmde cehennemin “gardiyanına” dönüştüğü düşünülür.
  • Rıdvan (Ridwan): Cennet bekçisi. “Tanrı’nın rızası” anlamına gelir. Kur’an’da doğrudan bir melek adı olarak geçmese de, Rıdvan kavramı cennetle özdeşleşmiştir.

Modern Türkiye’de İsim Eğilimleri ve Senkretizm

Türkiye, dini geleneğin modernite ve Batı kültürüyle harmanlandığı ilginç bir onomastik tablo sunar.

Hızır ve Saint George (Aya Yorgi)

İslam mistisizminde ölümsüzlük, bolluk ve bahar ile ilişkilendirilen Hızır (Al-Khidr: “Yeşil Olan”), Anadolu’da Hristiyan azizi Saint George (Ejderha avcısı) ile senkretize olmuştur. Her ikisi de “atlı”, “mızraklı”, “gezgin” ve “kurtarıcı” figürlerdir. 6 Mayıs Hıdırellez (Hızır + İlyas) günü, Ortodoks takvimindeki St. George yortusu (Aya Yorgi) ile aynı döneme denk gelir. Bu, halk dindarlığında isimlerin ve figürlerin nasıl iç içe geçtiğinin en canlı örneğidir.

“Elisa” Fenomeni ve Yanlış Bilinenler

Son yıllarda Türkiye’de kız çocuklarına verilen Elisa isminin, “cennet kapısında bekleyen melek” olduğuna dair yaygın (ancak asılsız) bir inanç vardır. Oysa Elisa, Batı kökenli Elisabeth (Hz. Zekeriya’nın eşi, İbranice Elişeva) veya Elisha(Elyesa Peygamber) isminin bir varyasyonudur. Bu durum, modern Türk ebeveynlerin kulağa modern/Batılı gelen ancak dini bir “aura” taşıdığına inandıkları isimlere yönelme eğilimini (sekülerleşen dindarlık) gösterir. Benzer şekilde Aleyna (“Üzerimize” demek olan bir edat) ve Tuana (Cennet bahçesi olduğu iddia edilen ama kökeni belirsiz bir isim) gibi isimler de anlamdan ziyade fonetik estetik ve uydurulmuş dini anlamlarla popülerleşmiştir.

Sonuç

İbrahimî geleneklerdeki isimler, Adem’den günümüze uzanan devasa bir hafıza zinciridir. Bu zincirde Saul‘un Talut‘a dönüşmesi fiziksel bir niteliğe, Enoch‘un İdris‘e dönüşmesi “ders/okuma” eylemine, Ezra‘nın Üzeyir‘e dönüşmesi ise tarihsel bir polemiğe işaret eder. Türk onomastiği, bu isimleri bazen Arapça aslıyla (Yusuf, İbrahim, İsmail), bazen Farsça ve Türkçe süzgecinden geçmiş haliyle (Nuh, Şit, İshak), bazen de yerel efsanelerle harmanlanmış haliyle (Hızır, Kıtmir) bünyesine katmıştır.

Bu araştırma, isimlerin sadece birer ses dizisi olmadığını; her birinin arkasında binlerce yıllık teolojik tartışmaların, kültürel etkileşimlerin ve medeniyetler arası tercümelerin yattığını ortaya koymaktadır. Bünyamin‘in sevilen kardeş, Kabil‘in hırslı katil, Asiye‘nin direnen kraliçe olarak kodlandığı bu evren, Türkiye’nin kültürel genetiğinde yaşamaya devam etmektedir.